
Esas No: 2007/2504
Karar No: 2008/200
Karar Tarihi: 21.01.2008
Tapuda Kayıtlı Taşınmaz Malların Tespiti - Taşınmazlarda Karine - Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2007/2504 Esas 2008/200 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2007/2504 E., 2008/200 K.
8. Hukuk Dairesi 2007/2504 E., 2008/200 K.
- TAPUDA KAYITLI TAŞINMAZ MALLARIN TESPİTİ
- TAŞINMAZLARDA KARİNE
- 4721 S. TÜRK MEDENİ KANUNU [ Madde 992 ]
- 3402 S. KADASTRO KANUNU [ Madde 13 ]
"İçtihat Metni"
İsmail ve müşterekleri ile Zeliha Turan ve müşterekleri, Mehmet oğlu Mehmet, Mustafa , Seyfi aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Abana Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 16.05.2006 gün ve 10/19 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılar Seyfi ve Mustafa Özsan vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacılar vekili, taksim yoluyla Ahmet oğlu Mehmet e isabet eden 172 ada 2 parselin 1952 yılında vekil edenlerinin miras bırakan babasının satın ve devraldığını, görülmekte olan dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarrufta bulunduklarını belirterek, 6/64 payın maliki Mehmet oğlu Mehmet"in bilinmeyen kişi olması, hükmen ve satış yoluyla Mustafa ve Salim adına yazılı 32/64 payın ölüm sebebiyle iptaliyle vekil edenleri adına tapuya tesciline, ayrıca vekil edenlerinin miras bırakanı İsmail oğlu Ahmet Hamdi adına tespit ve tescil edilen 12/64 payın Abana Kadastro Mahkemesinin 20.5.1997 gün 1995/11 esas, 1997/12 karar sayılı hükmüyle Ahmet oğlu Mehmet adına tescil edilen 12/64 paya ait kaydın düzeltilerek tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Seyfi ve Mustafa vekili, kazanma koşullarının davacılar yararına oluşmadığını, vekil edenlerinin satıcısı adına hükmen tescile ilişkin Kadastro Mahkemesi hükmünün güçlü delil oluşturduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuş, Ahmet oğlu Mehmet Sönmez mirasçılarından Zeliha davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine davalı Mustafa Özsan ve Seyfi Özsan vekili uyuşmazlığın çözümünde gözönünde tutulan 3402 sayılı Kanunun 13/B-c maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu, iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması gerektiğini açıklayarak hükmün Anayasa Mahkemesince iptalinin sağlanmasını, sonuç olarak hükmün esastan bozulmasını istemiştir.
T.C. Anayasa"sının Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi başlıklı 152. maddesinde aynen "Bir davaya bakmakta olan mahkeme uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır " denilmiştir. Metni aynen yukarıya alınan hüküm karşısında Anayasaya aykırılık iddiasının temyiz inceleme merciince karara bağlanması gerekir.
İptali istenilen 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesi hükmü şöyledir; "Kayıt sahibi yirmi yıl önce ölmüş veya gaipliğine hüküm verilmiş veyahut tapu sicilinden malikin kim olduğu anlaşılamamış ise, çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıl müddetle malik sıfatıyla zilyet bulunan kimse adına tespit olunur."
Davalılar vekili, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek iptalini istemiş ise de, genel hükümlere göre açılan bu davada öncelikle gözönünde tutulması gereken ve benzer nitelikte olan hüküm TMK. nun 713/2. maddesidir. Ne var ki, davalılar vekili doğrudan doğruya 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesinin iptalini ileri sürmüş olmaktadır.
Kural olarak tapulu bir taşınmazın tamamı, bir payı veya bölünebilir bir parçasının olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesi mümkün değildir. TMK. nun 992. maddesi tapulu taşınmazların olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılmasını önlemektedir. Anılan hükme göre, kayıt maliki taşınmazın zilyedi sayılır. Bunun anlamı kısaca tapu sicili zilyetliğe karinedir. Bu hüküm karşısında kayıt sahibinin zilyetliği yanında üçüncü kişinin zilyetliği kabul edilmemiştir. Ne var ki, haklı bir sebep olmadan uzun süre bir kimsenin taşınmaz üzerindeki zilyetliğini sürdürmesi nedeniyle ortaya çıkan fiili durumun haklı bir sebebe dayanır hale getirilmesi karşısında kanun koyucu fiili duruma üstünlük tanımak suretiyle böyle bir yerin kazanılmasının mümkün olabileceğini öngörmüştür. İşte TMK. nun 712, 713 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde belirtilen koşullar altında tapulu bir taşınmaza zilyet olunması halinde eski malikin mülkiyet hakkı son bulur ve zilyedin olağanüstü zamanaşımı yoluyla mülkiyet hakkı doğar. Anılan maddelerde olağanüstü zamanaşımının eski malik yönünden mülkiyet hakkını sona erdiren, zilyet bakımından da hak sağlayan bir işlevi kabul edilmiştir. Esasen tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olan Devlet fiili durumun hukukileştirilmesinde de yarar görmüştür. Anılan hükümlerde bu amaçla sevk edilmiştir. Bu açıklamalar karşısında 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesinin Anayasaya aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır. Davalılar vekilinin bu yöne ilişen Anayasaya aykırılık iddiasının oybirliğiyle reddine karar verilip işin esasının incelenmesine geçildi.
Dava konusu 172 ada 2 parsele ait kadastro tutanağından, Temmuz 1952 tarih 18, Haziran 1942 tarih 27 ve 32 sıra numaralı tapu kayıtları uygulanmak suretiyle 8/32 payın Osman kızı Penpe,8/32 payın Osman oğlu Sadık, 6/32 payın Ahmet Hamdi Kartal,3/32 payın Mehmet oğlu Mehmet ve 7/32 payın ise Münevver Aksu ve Mürüvvet Tatlı adına 9.2.1993 tarihinde tespit edildiği,Sadık mirasçılarından Salim Özsan"ın tesbite itirazı üzerine Abana Kadastro Mahkemesinin 20.5.1997 tarih 1995/11 esas 1997/12 karar sayılı ilamı ile Penpe paylarının Sadık"a satıldığı,her iki payın da Sadık mirasçıları tarafından kullanıldığı gerekçesiyle 16/64 payın Salim Özsan,16/64 payın Melihat Çınar,12/64 payın Ahmet oğlu Mehmet,6/64 payın Mehmet oğlu Mehmet,7/64"er payın Münevver Aksu ve Mürüvvet Tatlı adlarına tesbitine karar verildiği,kararın temyiz edilmeksizin 19.9.1997 tarihinde kesinleşerek tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.Daha sonra Salim Özsan 16/64 payını 17.11.1997 tarihinde davalı Mustafa "a, Melihat ise 16/64 payını aynı tarihte davalı Seyfi "a satmış,dava konusu diğer hisseler intikal görmemiştir.
Dava 3402 sayılı Kadastro Kanununun 13/B-c maddesinde yazılı ölüm ve malikin tapu kütüğünden kim olduğunun anlaşılamaması sebeplerine dayalı iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Anılan maddeye göre açılacak iptal ve tescil davalarının kayıt maliklerinin mirasçıları yanında tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olan ve kayıt maliklerinin hiç mirasçı bırakmadan ölmeleri ihtimali karşısında davanın sonucu ile ilgisinin bulunduğu gözetilerek Hazineye karşı da açılması gerekir. Görülmekte olan davada Hazineye dava yöneltilmeden, buna göre de taraf teşkili tamamlanmadan yargılamaya devam olunarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.Bu nedenle davacı tarafa Hazineye davayı yöneltmesi için süre ve imkan tanınması, ondan sonra davalı Hazineden savunma ve delillerinin sorulması, bildirilmesi halinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
Davalılar Mustafa ve Salim vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 135,00 YTL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine 21.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.