Hukuk Genel Kurulu 2017/766 E. , 2019/289 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “itiraz” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İstanbul 11. İcra (Hukuk) Mahkemesince itirazın kısmen kabulüne dair verilen 21.05.2010 tarihli ve 2009/1044 E., 2010/1061 K. sayılı karar, alacaklı vekili ve borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 20.03.2012 tarihli ve 2011/24126 E., 2012/8524 K. sayılı kararı ile;
“...1-Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre alacaklının temyiz itirazlarının REDDİNE;
2-Borçlunun Temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Takip dayanağı çekin arka yüzünün incelenmesinde muteriz cirantaya çekin lehtarın cirosu ile geçtiği görülmüştür. Ciro silsilesinde yer alan cirantanın TTK.nun 720. maddesi gereğince çek hamilinin kendisine müracaat etmesi halinde dayanak çekin keşide tarihinde yapılan tahrifatla ibrazın süresinden sonra olduğuna ilişkin itirazı kendisine müracaat halinde ileri sürebilir. İcra mahkemesince yapılacak iş keşide tarihinde tahrifat olgusunun bulunup bulunmadığı (bilirkişi mütalaasına başvurularak) tespit olunduktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar vermekten ibaretken cirantanın böyle bir itirazı ileri süremeyeceğinden bahisle istemin reddi isabetsizdir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan icra takibine itiraza ilişkindir.
Borçlu vekili; müvekkili hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe geçildiğini, ancak çekin ciranta olan müvekkilinden diğer bir cirantaya verildiğini, çek bedeli ödenmeyince çek aslı yazdırılmadan müvekkili tarafından bu kişiden alınarak keşideci şirkete bedeli karşılığında teslim edildiğini, çek teslim belgesinin mahkemeye sunulduğunu, bu nedenle ciro zincirinde kopukluk olduğunu, çek aslı üzerinde tahrifat yapıldığını, bedel ve keşide tarih kısmının tahrifatlı olduğunu ve parafların borçlu keşideciye ait olmadığını, kendilerinden çek tazminatı talep edilemeyeceğini, ayrıca faizin fahiş olduğunu, bu nedenle takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı vekili; takip konusu çekte usulüne uygun ciro silsilesi içinde borçlunun ciro imzasının bulunduğunu, ciro zincirinde kopukluk olmadığını, kendi ciro imzalarına bir itiraz olmadığını, çekin yeniden keşideciye dönüp dönmediğini bilemediklerini, müvekkilinin iyi niyetle 20.04.2009 keşide tarihiyle ve 26.000TL bedelli olarak Aysun Nuhoğlu tarafından borca karşılık müvekkiline ciro edildiğini, borçlunun inkâr etmediği ciro imzası sebebi ile sorumluluğunun bulunduğunu ileri sürerek itirazın reddini savunmuştur.
Mahkemece; takip dayanağı çek aslının keşide tarihinde ve bedel kısmında düzeltmeler yapıldığı, 20.11.2008 tarihinin 20.04.2009 olarak değiştirildiği, 25.000TL bedelin 26.000TL olarak değiştirildiği ve her iki kısma da paraf imzanın atıldığı, bu hususun 14.12.2009 tarihli bilirkişi raporu ile de teyit edildiği, ancak borçlunun çekte ciranta olduğu, kambiyo evrakında herhangi bir geriye dönüş cirosuna rastlanmadığı, yapılan değişikliklerin paraf imzası ile onaylandığı, ciranta konumunda bulunan borçlunun keşideciye veya bir başka borçluya ait imza ya da paraf imzasına itiraz hakkının bulunmadığı, kaldı ki geriye dönüş cirosu açıkça belirtilmediğine göre borçlunun çeki iade ederken ciroyu iptal etme hak ve yetkisine sahip iken böyle bir iptal ibaresine rastlanmadığı, bu nedenle İİK 170/a maddesi kapsamında kalan şikâyetlerin yerinde bulunmadığı, ne var ki davacının çekte ciranta olduğu ve TTK 695/son maddesi kapsamında çek tazminatı ile sorumlu tutulamayacağı, ayrıca 3095 sayılı Kanunun 2/2. maddesi kapsamında 156,00TL işlemiş faiz alacağının bulunduğu ve bu miktarın üzerinde kalan işlemiş faiz alacağının takipten iptaline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı borçlunun çekte ciranta olduğu anlaşılmakla TTK 695/son maddesi gereğince çek tazminatı ve komisyon alacağına yönelik kısmın borçlu yönünden takipten iptaline, takip alacaklısının 156TL işlemiş faiz alacağı bulunduğu anlaşılmakla bu miktar üzerinde kalan kısmın takipten iptaline, sair itiraz ve şikâyetlerinin reddine karar verilmiştir.
Borçlu vekilinin ve alacaklı vekilinin temyiz itirazları üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; borçlunun çekte ciranta, takip dayanağı çekin keşidecisinin ise Marivaverde Dekorasyon Ltd. Şti. olduğu ve çekin keşide tarihi ile bedel kısmında değişiklik yapıldığı, ancak bu değişikliğin keşideci firma yetkilisi tarafından paraf edildiği, bundan sonra çeki lehtarın cirosu ile elinde bulunduran davacının bir başka çek borçlusunun imzasına veya paraf imzasına itiraz edemeyeceği, zira çekte her imza yönünden bağımsız sorumluluğun söz konusu olduğu, dolayısıyla keşidecinin paraf imzasını ihtiva eden ve bu düzeltmeden sonra tedavüle konulan çekte cirantanın tedavül öncesi veya çekin kendisine gelmesinden önce diğer ilgililer tarafından yapılan imza veya paraf imzasına itiraz hakkının bulunmadığı, bu hakkın ancak imza sahibine ait olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; çek hamilinin müracaatı halinde ciro silsilesinde yer alan cirantanın, keşide tarihindeki tahrifat olgusu iddiası ile çekin ibraz süresinden sonra ibraz edildiğine ilişkin itirazı ileri sürüp süremeyeceği, burada varılacak sonuca göre keşide tarihinde tahrifat olgusunun bulunup bulunmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce yerel mahkemece direnme kararının hüküm kısmında daha önce verilen ve alacaklının temyiz itirazları reddedilerek bozma kapsamı dışında kalan çek tazminatı, komisyon ve faiz alacağı konusunda yeniden hüküm kurulmayarak “…kesinleşen kısım dışında kalan sair itiraz ve şikayetlerin REDDİNE…” yönelik hüküm kurulmuş olmasının, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297’inci ve “Hükmün Yazılması” başlıklı 298’inci maddelerine aykırı olup olmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp incelenmiştir.
Bu noktada tartışılması gereken husus bozma kararı ile bozma kapsamı dışında kalan hususlar da dâhil ilk hükmün tamamen ortadan kalkıp kalkmadığı, varılacak sonuca göre direnme kararında bozma kapsamı dışında kalan konularda da karar verilmesinin gerekip gerekmediğidir.
6100 sayılı HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297’nci maddesine göre;
“(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”
şeklinde düzenlenmiştir.
HMK’nın “Hükmün Yazılması” başlıklı 298’inci maddesi ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.” hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.12.2017 tarihli ve 2017/8-1616 E., 2017/1707 K., 05.04.2017 tarihli ve 2017/19-909 E. 2017/622 K., 14.05.2014 tarihli ve 2013/9-1989 E., 2014/657 K., 05.10.2011 tarihli ve 2011/20-607 E.-604 K., 10.10.2012 tarihli ve 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Yerel mahkeme kararı bu hâliyle az yukarıda açıklanan ilkelere uygun olmayıp, ortada usulünce oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca, mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 ve 298’inci maddeleri gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden sair temyiz itirazları incelenmeksizin direnme kararının usule ilişkin bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"na 5311 sayılı Kanunun 29. maddesi ile eklenen "Geçici Madde 7" atfıyla uygulanmakta olan aynı Kanun"un 366/III. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.03.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.