Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/2846
Karar No: 2017/4455
Karar Tarihi: 20.09.2017

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2017/2846 Esas 2017/4455 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2017/2846 E.  ,  2017/4455 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
    Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-
    Dava, taraf muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davacı, 13748 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan annesi ... ...’in adına kayıtlı iken satış suretiyle davalıya devredildiğini, işlemin bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile tescile karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, satış işleminin gerçek olduğunu, bedelin babası tarafın ödendiğini, ölünceye kadar bakım şartıyla temlik edildiğini, bağış yapılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “...Dava dilekçesi içeriğinde her ne kadar muris muvazaası olarak vasıflandırma yapılmış ise de, iddianın ileri sürülüş biçiminden ve tüm dosya kapsamından davada taraf muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.Mahkemece, öncelikle davacıya süre verilerek, paya yönelik mi, yoksa tereke adına mı istekte bulunduğunun açıklattırılması, tereke adına istekte bulunduğunu açıklaması halinde, dava dışı mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine M.K.nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi, ondan sonra işin esasına girilmesi; yok eğer davacının payına yönelik istekte bulunduğunun saptanması halinde ise, terekenin elbirliği mülkiyetine tabi olması sebebiyle paya yönelik isteğin dinlenme olanağı bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu şekilde davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuş bozmaya uyulduktan sonra muvafakat alınmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki; bozma kararına uyulmakla taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur ve mahkemece kararında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar çerçevesinde hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu durum, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında ki esaslar çerçevesinde işlem yapma zorunluluğu getirir. ( 09.05.1960 T, 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, HGK 29.05.2002 T, 7- 444/463 E.K sayılı kararı).
    Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı ve 09.05.1960 T, 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararlarında; usuli kazanılmış hak, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri yararına, diğerinin ise aleyhine doğmuş ve mahkemece uyulması zorunlu bir hak olarak tanımlanmıştır. Somut olayda, hükmüne uyulan bozma ilamında uyuşmazlığın niteliği vurgulanmak suretiyle izlenmesi gereken yol açıkça belli edilmiş olup uyuşmazlığın taraf muvazaası olduğu yönünde usulî kazanılmış hak doğmuştur.
    Bilindiği üzere, muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazen aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler(nisbi muvazaa). Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşmede tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.
    Her ne kadar, muvazaayı düzenleyen 818 sayılı B.K.’nun l8. , 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 19. maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.
    Öyle ki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanunun 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu (inşai) bir hüküm değil, açıklayıcı (ihdasi) bir hüküm durumundadır.
    Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb"an dava açan kişi Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200 ve 201(HUMK 288,290). maddelerinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı kanunun 203. (HUMK 293) maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 5.2.l947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.
    Somut olaya gelince; ...’nin mirasçıları tarafından olayı kanıtlar nitelikte yazılı bir delil ibraz edilmediği gibi yemin deliline de dayanılmamış, aksine davalı tarafından dosyaya ibraz edilen sözleşmedir başlıklı 20.09.2004 tarihli belge içeriğinden ve davacı ... tarafından davalı ve tapu müdürüne karşı açılmış bulunan dolandırıcılık suçuna ilişkin soruşturmada, memur için soruşturmaya izin araştırması yapan nüfus memurluğu görevlisinin 06.07.2006 tarihli tutanaktaki mirasbırakanın taşınmazı bedeli karşılığında devrettiği şeklindeki beyanından, taşınmazın gerçekte satış suretiyle davalıya temlik edildiği sonucuna varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
    Bozma sebebine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine. Davalı vekilinin temyiz itirazılarının ise kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.











    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi