17. Hukuk Dairesi 2015/8653 E. , 2018/8820 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu Mete hakkında takip başlatıldığını, takibin semeresiz kaldığını, mal kaçırma amacı ile dava konusu ... Solar Elektrik Üretim San. Tic. Ltd. Şti hisselerini 16.05.2015 tarihinde davalı ..."a devrettiğini belirterek, bu tasarrufun iptalini istemiştir.
Davalı borçlu ... vekili, davacı alacaklının müvekkilinden olan alacağının kesinleşmediğini, davanın görülebilmesi için gerekli aciz belgesinin sunulmadığını, hisse devrinin raiç bedel üzerinden yapıldığından haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ... vekili, müvekkilinin borçlunun mali durumunu bilibilicek şahıslardan olmadığını, borçlu ile yakınlık ve akrabalığı olmadığını belirtmiştir.
Mahkemece, tarafların akrabalık ilişkisi bulunmadığı, yakınlık derecelerine ya da hisse devri öncesi birbirlerinin mali durumlarını bilecek geçmişleri olduğuna dair bir emare bulunmadığı, ayrıca taşınmazlar üzerinde ipotek bulunduğu, satışların devam ettiği, davacının aciz vesikası sunup sunamayacağının henüz belirsiz olduğu, satışlardan elde edilecek meblağ ile alacağın karşılanma ihtimali bulunduğu, bu durumda tasarrufun iptali koşullarının hiçbirinin oluşmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan
bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Somut olayda takip konusu borç 14.08.2012 tarihinden tanzim edilen bonodan kaynaklanmakta olup tasarruf 16.05.2013 tarihinde borcun doğumundan sonra yapıldığı sabittir. Mahkemenin borçlunun aciz halinin varlığının belli olmadığı yönündeki tesbiti yerinde değildir. Tasarrufun iptali istenilen borçlu Mete adına kayıtlı olan taşınmazlar üzerinde 17-18 adet haciz bulunmakta olup davacı alacaklının haczi bunlardan sonra gelmektedir. Hacze konu borç miktarı 2013 itibari ile yaklaşık 50.000.000,00 TL civarındadır. Kararda geçen ipotekli taşınmazlar ise davalı borçlu Mete"ye ait olmadığı gibi yapılan kıymet takdirine göre takip konusu borcu karşılamaya da yeterli değildir. Borçlunun ev ve iş adresinde yapılan 25.06.2013 tarihli hacizlerde de hacze kabil mal bulunmamıştır. Bu halde borçlunun aciz halinin varlığı kabul edilmelidir.
Öte yandan, dosya içeriğinden dava konusu hisse devrinin yapıldığı şirkette borçlu ve üçüncü kişi 25.11.2009
tarihindeki kuruluşundan itibaren ortak olup birbirlerini tanıdıkları, aynı şirkette hissedar oldukları sabit olduğundan, davalı ..."nin borçlunun mali durumunu ve alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek şahıslardan olduğunun kabulü gerekirken, mahkemenin davalı üçüncü kişinin kötüniyetli olmadığı yönündeki saptaması da isabetli değildir.
2-Kabule göre ise, dava koşulu olan aciz halinin yokluğundan dava red edildiğine göre AAÜT"nin 7/2.maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile AAÜT.nin 3.maddesine göre maktu vekalet ücretinin 3 katına hükmedilmesi de isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 09.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.