Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
1) İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HUMK’nun 438. ve İİK’ nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;
2)Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İİK.nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. İİK.nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise "imza tatbikinde HUMK"nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309.maddesinin 2-3-4.fıkraları ve 310,311,312.maddeleri hükümleri uygulanır" hükmü yer almaktadır.
İİK.nun 170/3.maddesinde inkar edilen imzanın borçluya ait olduğu anlaşılırsa itirazın reddine karar verileceği hüküm altına alınmıştır. Senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunun ispat külfeti, senedi elinde bulunduran ve takip konusu yapan, bir başka anlatımla imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya aittir (HGK"nun 26.4.2006 gün ve 2006/12-259 E, 2006/231 K. sayılı kararı). İcra mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesinde, imzaların basit tersimli olması nedeniyle borçluya ait olup olmadığının tespit edilememesi, imza itirazının kabulü bakımından yeterli ise de, İİK.nun 170/4.maddesinde, imza itirazının kabulü halinde senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde, alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesi öngörüldüğünden, raporda yer alan bu belirsizliğin alacaklı lehine yorumlanması ve alacaklı aleyhine inkar tazminatına ve para cezasına hükmedilmemesi gerekmektedir.
Somut olayda borçlu, kendisine gönderilen örnek (10) nolu ödeme emrine karşı vekili aracılığıyla icra mahkemesine süresi içerisinde imzaya ve borca itirazda bulunmuş, daha sonra da 13.5.2008 tarihli dilekçesi ile alacaklı hakkında takibe konu senetlerle ilgili olarak resmi evrakta sahtecilikten dolayı sanık sıfatı ile 22.04.2008 tarihinde Adana 2. Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açıldığını, adı geçen mahkemenin 2008/159 E. sayılı dosyası üzerinden iddianamenin kabul edildiğini bildirmiştir. Alacaklı ise, borçlunun 13.11.2007 tarihli haciz tutanağında borcu kabul ettiğinden dolayı davanın reddini talep etmiştir.
Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca aldırılan 31.3.2008 tarihli bilirkişi raporunda
senetlerde borçluya atfen atılı bulunan imzaların borçlunun elinden çıkmadığı, ancak senetlerdeki yazıların borçluya ait olduğu belirtilmiştir.
İcra mahkemesince aldırılan 1.5.2008 tarihli bilirkişi raporunda da, senetlerde atılı bulunan imzaların borçlunun eli ürünü olmadığı bildirilmiştir. Rapora itiraz üzerine düzenlenen 6.7.2010 tarihli Adli Tıp Kurumu mütalaasında ise takibe konu senetlerde atılı bulunan imzaların teşhise götürecek önemli materyeller içermeyen, basit tersimli, polimorf ve gramelerden ibaret imzalar olması nedeniyle, borçlu eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Rapora her iki tarafça itiraz edilmiş olup, alacaklı vekilinin itirazı doğrultusunda imza incelemesine esas yeni belgeler eklenerek dosyanın tekrar Adli Tıp Kurumuna gönderildiği, Adli Tıp Kurumunun 14.1.2011 tarihli mütalaasında, önceki raporda yer alan gerekçelerle, imzaların borçlunun eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği yönünde görüş bildirilmiştir.Gerek mahkemece aldırılan bilirkişi raporları, gerekse Cumhuriyet Savcılığınca alınan rapor ile, senetlerde atılı olan imzaların, ispat yükü kendisinde olan alacaklı tarafından borçluya ait olduğu kanıtlanamadığından imzaya itirazın kabulü doğru ise de, mevcut raporlar gözönüne alındığında, İİK"nun 170/4.maddesi gereğince alacaklının senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu sübuta ermediği halde mahkemece, alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 29.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.