10. Hukuk Dairesi 2018/5020 E. , 2018/7492 K.
"İçtihat Metni"......
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirttiği gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ile davalı ... mirasçıları vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 22.09.2008 tarihli trafik iş kazasında sürekli iş göremezlik duruma giren sigortalıya bağlanan 46.798,80 TL tutarında gelir nedeniyle uğranılan Kurum zararının 23.399,40 TL’sinin 506 sayılı Yasa’nın 26/2 uyarınca davalılardan (sigorta şirketinden poliçe limiti ile sınırlı olarak) teselsülen tahsili istemine ilişkindir.
İncelemeye konu dosyada; davalı ... Şirketince, tarih, miktarı ve dayanağı belgelerle dava tarihinden önce aktüerya raporu ile belirlenen toplam 58.095 TL’nin sigortalıya ödendiği ve sorumluluğun sona erdiği yönünde savunma yapıldığı, kazaya uğrayan sigortalı tarafından 05.10.2010 tarihi kuruma verilen dilekçe ile iş göremezlik ücretini sigorta şirketinden aldığından dolayı kuruma yaptığı müracaatından vazgeçtiğinin belirtildiği, mahkemece, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu, sigorta şirketi tarafından sigortalının zararı karşılanmasına rağmen kurumca yeniden ödeme yapılmış olması nedeniyle, kurumun kendi hatasından kaynaklanan ödemeyi rücu etme olanağı olmadığı kanaatiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
1-Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 26’ncı maddesindeki halefiyet ilkesi uyarınca, Kurumun rücu alacağı; hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebileceği maddi zarar (dış tavan) miktarı ile sınırlı iken, Anayasa Mahkemesi’nin, 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas - 2006/106 Karar sayılı kararı ile 26’ncı maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere” ibarelerinin Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. Anayasa’nın 153’üncü maddesine göre, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının, Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ve giderek elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması; iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 21.03.2007 gününden sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi uyarınca yürürlükteki kanunları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve Yargıtay’ın yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulünün doğal bulunması; 26’ncı maddedeki anılan ibarelerin iptali ile Kurumun rücu hakkının, kanundan doğan, kendine özgü, sigortalı veya hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, ilk peşin değerli gelirlerin; tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarıyla sınırlı şekilde hüküm kurulması gereklidir.
Bu bağlamda; 506 sayılı Kanun uyarınca açılan rücuan tazminat davalarına ilişkin olarak süregelen uygulamada olduğu gibi, maddi zarar (tavan) hesabı yapılması gerekmeyip, mahkemece iş kazası sonucu yaralanan sigortalıya bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin kusur karşılığı gözetilerek karar verilmelidir.
2-2918 sayılı .....91. maddesine göre, işletenler motorlu taşıtların kullanılmasından doğan, üçüncü kişilere verdikleri zararları karşılamak üzere zorunlu mali mesuliyet sigortası yaptırmak zorundadırlar. Sigorta şirketi, araç sahibinin, gerek müstahdeminin kusurundan ve gerekse, bizzat kendi kusurundan doğacak mali mesuliyetini temin etmektedir. Bu yönden sigorta şirketleri işletenin ya da şoförlerinin, kusurları ile neden oldukları olaydan dolayı doğan mali sorumluluklarının belirli limit dâhilinde kefili durumundadır. Karayolları Trafik Kanuna göre zorunlu mali mesuliyet sigortası yaptırmak zorunlu bulunmakla beraber, bu tür sigorta sözleşmesi de diğer sözleşmeler gibi sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklaması ile sigorta sözleşmesi poliçeye bağlanmak suretiyle kurulur. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 93. maddesi hükmü ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi Genel Şartları’nın A/1. maddesi hükmü uyarınca, davalılardan sigorta şirketi sigortalı aracın neden olduğu zararlardan, poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile sorumludur.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası; “Motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına, bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan mali ve hukuki sorumluluğunu belli limitler dahilinde güvence altına almak” üzere oluşturulmuştur. Dolayısıyla sigorta şirketinin, zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında Kurumun rücu alacağından sorumluluğu; kaza tarihi itibariyle geçerli olan poliçede yazılı sorumluluk limiti ve Kurum zararı ile sınırlıdır.
Kurumun kanundan doğan rücu hakkı nedeniyle, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmektedir. Böyle olunca da maddede yer alan rücu hakkının halefiyet ilkesine dayanmadığı, kanundan doğan bağımsız bir rücu (basit rücu) hakkı olduğu kabul edilmelidir. Bunun doğal sonucu olarak sigortalının veya hak sahiplerinin tazmin sorumlularından isteyebilecekleri tutar (dış tavan) hesaplanamayacağı gibi tazmin sorumlularının sigortalı veya hak sahiplerine yaptıkları ödemelerin Kurum zararından düşülmesi de olanaksızdır. Gelirlerin ilk peşin değerleri yönünden açılan bu tür davalarda yapılması gereken şey; sigorta yardımları toplamına tazmin sorumlusunun kusuru uygulanmak suretiyle tazmin kararı vermekten ibarettir.
Yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde, mahkemece, kurum tarafından söz konusu bağlanan gelirin kesilip kesilmediği, kesilmişse tarihi ve fiili ödemeye dönüşüp dönüşmediği, böylelikle davacı kurumun tahsil ve talep edebileceği zararının miktarı; davalı ... şirketinin söz konusu poliçe limiti yöntemince araştırılıp belirlendikten sonra, davalı kurumun rücu hakkının anılan Anayasa Mahkemesi kararı ile bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olmasından dolayı tazmin sorumlularının sigortalıya veya hak sahiplerine yaptığı harici(gerçek zarar) ödemelerin rücu alacağından düşülemeyeceği, davalı ... yönünden sigortalıya yapılan ödemelerden sonraki bakiye poliçe limiti kapsamında sınırlı olmak üzere müteselsil sorumluluğunun devam edeceği, poliçe limitinin tamamının ödenmiş olması durumunda ise artık sigorta şirketinin sorumluluktan kurtulduğu ancak 3. kişi konumundaki diğer davalı yönünden sorumluluğun devam ettiği dikkate alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı ... mirasçıları vekillerinin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ... mirasçılarına iadesine, 03.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.....