12. Ceza Dairesi 2018/2341 E. , 2019/11239 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle yaralama
Hüküm : TCK’nın 89/4, 62, 52/2-son, 53/6. maddeleri gereğince mahkumiyet
Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, fazla ceza verildiğine, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kanun hükümlerinin uygulanmadığına, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna dair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Olay günü, saat 14:00 sıralarında, meskun mahalde, açık havada, iki yönlü, eğimsiz, düz kuru, asfalt yolda sanık yönetimindeki otomobil ile şehir merkezi yönünden deniz yönüne seyri sırasında olay yerine gelip, sola dönüş yapmak istediğinde, karşı yönden gelip düz seyretmekte olan sürücü belgesiz sürücü ... yönetimindeki, arkasında yolcu olarak ...’in bulunduğu motosikletin önü ile sanığın aracına sağ yan kısmından asli kusurlu olarak çarpması sonucu, ..."ın kaza neticesinde hayati tehlike geçirecek ve kemik kırığı oluşacak, ..."in ise basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığı olayda;
1-TCK’nın 89/4. maddesinde doğrudan ya da seçimlik olarak adli para cezası öngörülmemiş olmasına rağmen sanık hakkında doğrudan adli para cezası tayin etmek suretiyle TCK’nın 2 ve 61/10. maddelerine aykırı davranılması,
2-Hükmün esasını oluşturan 18/11/2014 tarihli kısa kararda sanığın taksirle yaralama suçundan neticeten 4000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olmasına rağmen, kısa kararda ve gerekçeli kararda “Verilen cezanın mahiyeti ve yasal engel nedeniyle TCK"nın 50 ve 51. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına,” şeklinde açıklamalarda bulunulup kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulması,
3-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07/07/2009 tarih 2009/9-62-191 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK"nın 61/1. maddesinin (b) bendinde yer alan ""suçun işlenmesinde kullanılan araçlar" ve (g) bendinde yer alan "failin güttüğü amaç ve saik" ile (f) bendindeki ""kastın yoğunluğu"" gerekçesine dayanılamayacağının gözetilmemesi,
4-TCK"nın 50/6. maddesinde bulunan “yaptırım” ibaresinin 01.03.2008 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 26.02.2008 tarih 5739 sayılı Kanunun 4. maddesi ile “tedbirin” olarak değiştirilmesi ile sözü edilen maddenin birinci fıkrasının “a” bendi uyarınca hapis cezasının paraya çevrilmesi seçenek yaptırım, diğer bentlerde düzenlenen hususların ise seçenek tedbir niteliğinde olduğu, TCK"nın 50/6. maddesinde hükmün kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesinin sonuçlarının düzenlendiği, somut durumda ise sanık hakkında bir tedbir niteliğini haiz olmayan, kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verildiği, kaldı ki bu durumun hükmün tesisi aşamasında değil, hükmün kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin infazı kısıtlar biçimde karar tesis edilmesi;
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 02.12.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.