11. Ceza Dairesi 2015/5569 E. , 2016/7982 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1) Yetkilisi olmadığı halde ...... şirketine ait 2016040 numaralı çeki tanzim edip tedavüle koyarak resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinden bahisle açılan kamu davasında; sanığın tüm aşamalarda istikrarlı olarak "şirket yetkilisinin kayınbiraderi olan ... olduğunu, kayıtlarda olmamasına rağmen şirkette kendisinin de sermayesi bulunduğunu, ..."ın kendisine çek keşide etme yetkisi içeren vekaletname verdiğini, bu vekaletnameye istinaden çekleri imzaladığını, suça konu çeki de şirket mallarını taşıdıklarından dolayı şirket borcu sebebiyle ...Kargo şirketine verdiğini, kayınbiraderi ile husumeti olmadığını, şirket iflas ettiği için ..."ın kendisinin çek keşide etme yetkisi olmadığı yönünde ifade vermiş olabileceğini" savunması, 23.03.2009 tarihli tutanakta "söz konusu şirketi ... ile ... ..."ün işlettiklerinin, işyerini kapatıp adresten ayrıldıklarının" bildirilmesi, ilgili bankanın 09.01.2009 tarihli cevabi yazısında suça konu çek üzerinde ödeme yasağı bulunmadığının belirtilmesi karşısında; Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı ve 19.04.2005 gün ve 221-38 sayılı kararlarında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere, belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılmaz ise de failde belgede sahtecilik kastına etki yapabileceği cihetle, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi bakımından, sanık ile tanık ... ..."ün suç tarihinde ve öncesinde ortak iş yapıp yapmadıkları, şirket yetkilisi olan tanık ..."ın sanığın çek keşide etmesine suç tarihi öncesinde de sözlü veya vekaletnameye dayalı yazılı rıza ve onayının bulunup bulunmadığı, daha öncesinde de benzer şekilde çek düzenlenip bedellerinin ödenip ödenmediği, sanığın bu şekilde başka şahıslara da çek keşide edip etmediği araştırılıp toplanan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
2) Kabule göre de;
a) TCK"nun 62. maddesi gereğince "failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri" gibi hususlar göz önünde bulundurularak takdiri indirim nedeninin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekirken "neden görülmediğinden" şeklindeki yetersiz gerekçeyle TCK"nun 62. Maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
b) Sanığın 09.04.2013 tarihli savunmasında lehine olan hükümlerin uygulanması talep etmesi sebebiyle, katılan tarafın zararının karşılanıp karşılanmadığının tespiti ile CMK.nun 231. Maddesine göre "hükmün açıklanmasının geri bırakılması" ve TCK.nun 51. Maddesine göre "erteleme" husularında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
c) Sanık hakkında TCK"nın 204/1 maddesi uyarınca suçun işleniş şekli, suret ve hususiyetleri, suç konusunun önem ve değeri göz önünde bulundurularak asgari had aşılmak suretiyle takdiren ve teşdiden ceza verileceği kabul edildiği halde alt sınırdan ceza tayin edilerek çelişkili hüküm kurulması yasaya aykırı,
d) 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 30.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.