11. Ceza Dairesi 2015/5445 E. , 2016/7969 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-Sanıklar hakkında dolandırıcılık suçundan verilen kararlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 gün, 8/69 sayılı kararı ile buna uyumlu Daire kararlarında da açıklandığı üzere, önceden doğan bir borç nedeniyle sonradan senet düzenlenip verilmesi halinde, borç daha önce oluştuğundan senet ile arasında nedensellik bağı bulunmayacağı, bu nedenle hile unsuru olarak kabul edilemeyeceğinden, dolandırıcılık suçunun oluşmayacağı, yine Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2005/6-59 esas, 2005/107 sayılı kararında açıklandığı üzere; dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşabilmesi için;
a) Fail tarafından hile ve desise yapılmalıdır. Mağdurun inceleme eğilimini etkisiz kılacak nitelikte bir takım hareketlerde bulunulmalıdır. Örneğin failin maddi bulguları gizlemesi, mevcut bulguları ortadan kaldırması veya bu bulguların ortaya çıkmasını engellemesi ve bunları saklaması gerekir.
b) Yapılan hile ve desise bir kimseyi kandırabilecek nitelikte olmalıdır. Hile ve desisenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, failin durumu, mağdurla olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, gizlenen veya değiştirilen belgelerle gerçek olduğundan bahisle gösterilen belgelerin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
c) Mağdurun veya başkasının zararına, kendisi veya başkası lehine haksız bir çıkar sağlanmalıdır. Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hile ve desise yapmalı, verilen zarar ile sanığın eylemi arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı, mağdur menfaat temin edilmesinden önce yanıltılmalıdır. Zarar, nesnel kişisel ölçüler gözönünde bulundurularak belirlenecek ekonomik zarardır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yerleşmiş yargısal kararlarda da kabul edildiği üzere, önceden doğmuş bir borçtan dolayı sanığın, mağdura karşı hile ve desiseler kullanarak edimini yerine getirmemesi, menfaat daha önceden elde edilmiş olduğundan dolandırıcılık suçunu oluşturmayacaktır. Olayda sanıkların, önceden alım-satım nedeniyle ..."e borçlanmış olması nedeniyle, bu borcun hileli hareketler ile kapatılması için sahte senetler verilmesi durumunda, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşması olanaksızdır. Ancak; yukarıda belirlenen ilkeler doğrultusunda incelemeye konu dosyada, sanıkların başlangıçtaki suç kasıtlarının değerlendirilebilmesi bakımından, suça konu senetlerin verilmesine dayanak daire satışında, bahse konu dairenin sanıklara ait olup olmadığı, kooperatife ait daireyi satım konusunda yetkili olup olmadıkları ve dairenin 3. bir kişiye hangi tarihte satıldığı araştırılıp, dairenin müştekilere satımı aşamasında dairenin başka bir şahsa daha satıldığı, dairenin sanıklara ait olmadığı veya kooperatife ait daireyi satma yetkilerinin bulunmadığının belirlenmesi halinde, sanıkların baştan itibaren dolandırıcılık suç saiki ve hileli hareketler ile üzerlerine atılı suçu işlediklerinin kabulü gerektiği gözetilmeden eksik araştırma, inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm tesisi;
2-Sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen kararlara yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde ise;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine incelenen dosya içeriğine göre sanık ... ile sanık ... müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine: ancak;
Suça konu senetlerin ciro edilerek ..."e verilerek kullanıldığının anlaşılması karşısında; sahte olarak ciro edip verildiği iddia ve kabul olunan senetlerin aynı anda verilip verilmediğinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, aynı anda verilmiş ise 5237 sayılı TCK"nun 43. maddesi uyarınca; zincirleme suç hükümlerinin uygulanma imkanı bulunmayacağı, bu durumda ancak belge sayısının çokluğu nazara alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak tek suç kabulü ile ceza tayin edilebileceği cihetle; suça konu senetlerin aynı anda verilip verilmediği araştırılarak sonucuna göre zincirleme hükümlerinin değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırı,
3- 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... ile sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ceza miktarı itibariyle kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 30.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.