10. Hukuk Dairesi 2016/7241 E. , 2018/7466 K.
"İçtihat Metni".......
Dava, davacı şirketin taşınır, taşınmaz ve banka hesapları ile davacı gerçek kişinin emekli maaşına konan haczin kaldırılması ile ücretinden yapılan kesintilerin iadesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 54. maddesi hükmü uyarınca da süresinde ödenmeyen amme alacağı tahsil dairesince cebren tahsil olunur. Amme borçlusunun borcuna yetecek miktarda mallarının haczedilerek paraya çevrilmesi de maddede belirtilen cebren tahsil şekillerinden birisidir. Bu bağlamda, borçtan dolayı cebren tahsile geçmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının “ödeme emri” nin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için “ödeme emri” çıkarılmadan ve icra takibi kesinleştirilmeden haciz uygulanması ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulması kanuna aykırıdır.
506 sayılı Kanunun 80/12 maddesi, “Sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın, birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri kuruma karşı, işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüş, 5510 sayılı Kanunun 88/20 maddesi de bazı farklar dışında anılan maddeye paralel düzenleme getirmiş olup, “Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.” hükmünü öngörmüştür.
Bu kapsamda;
1-Eldeki davada, dosya arasında bulunan belgelere göre, davacı limited şirkete, şirketin işyeri nedeniyle Kuruma karşı olan prim ve işsizlik prim borçlarının takip konusu yapıldığı, yapılan takip kapsamında şirket tüzel kişiliğine gönderilen ödeme emrinin iptali için şirket tarafından dava açıldığı, ancak 7 günlük hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddedildiği ve kararın Yargıtay incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiği görülmekle, söz konusu ödeme emrine konu borçları nedeniyle şirketin taşınır, taşınmaz ve banka hesapları üzerine konulan haciz işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından Mahkemenin davacı şirket yönünden davanın reddine dair vermiş olduğu karar isabetlidir.
2-Öte yandan, davacı ... yönünden ise, yetkilisi olduğu limited şirketin işyeri nedeniyle Kuruma karşı olan borçların takip konusu yapıldığı ancak, davacı adına tanzim edilerek davacıya usulüne ve sorumluluk nedenini belirtir bir şekilde tanzim ve tebliğ edilmiş bir ödeme emrine dosya arasında rastlanılmadığı halde mahkemece davacı hakkında ödeme emri tanzim edildiği ve usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği kabul edilerek yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmakta ise de, verilen kararın eksik inceleme ve yazılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Yasaya uygun şekilde haciz yapabilmek için usulünce bir ödeme emrinin tebliği gerektiği dikkate alınarak mahkemece öncelikle yapılan haczin usulüne uygun olup olmadığının tespiti bakımından, haciz kararında ilgi tutulan ....... sayılı takipler nedeniyle davacı adına tanzim edilmiş bir ödeme emri tebliğinin varlığının Kurumdan sorulmak suretiyle araştırılması, var ise hak düşürücü süre irdelemesi yapılması, yok ise, bulunmaması ve davacı hakkında ihtiyati haczin de olmaması halinde davanın kabulü gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular üzerinde durulmadan eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacılar avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 03.10.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
......