1. Hukuk Dairesi 2015/1007 E. , 2017/4350 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ... ... mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak ikinci eşi olan ... taşınmazın 1/2payını satış suretiyle devrettiğini, mirasbırakandan sonra çocuksuz ölen Nazlı"nın tek mirasçısının Hazine olduğunu ileri sürerek mirasbırakan tarafından temlik edilen 1/2 payın tapusunun iptaliyle payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Hazine, dava konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından eşi ...’ya satış sureti ile devredildiğini ve bunu eşini güvence altına almak için yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğunun ispatlandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ... ...’nun 21.06.2009 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ilk eşinden olma davacı çocukları ..., ..., ... ... ile dava dışı ... ... ve ikinci eşi ...’nın kaldıkları, mirasbırakanın çekişme konusu 169 ada 90 parsel sayılı taşınmazın ½ payını 24.09.1999 tarihinde ikinci eşi ...’ya satış yolu ile temlik ettiği, ... da 30.03.2011 tarihinde çocuksuz ölümü ile Hazine"nin tek mirasçı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince;mahkemece dinlenen tanıklar; davacıların Nazlı’nın üvey evlatları olması nedeni ile mirasbırakan öldükten sonra üvey annelerine bakmayacakları düşüncesi ve bu amaçla mirasbırakanın dava konusu temlik işlemini yaptığını bildirmişlerdir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere,muris muvazaasından söz edilebilmesi için murisin mirasçıdan mal kaçırmayı amaçlaması gerekmektedir. Olayımızda ise murisin amacı mirasçılardan mal kaçırma değil, ikinci eşi Nazlı’yı koruma altına almaktır.
Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de; mirasçılardan ... ... dava açmadığı halde tüm mirasçılar adına tescile karar verilmesi de doğru değildir.
Davalının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 14.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.