11. Hukuk Dairesi 2015/15570 E. , 2017/2772 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 16/12/2014 tarih ve 2014/143-2014/292 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ..."nın 2011/82973 sayılı "..." ibareli kötüniyetli marka tescil başvurusuna müvekkilinin "..." ve "..." ibareli markalarına dayanarak yaptığı itirazın davalı TPE YİDK"nca nihai olarak reddedildiğini, başvurunun tescili halinde işaretlerin benzerliğine bağlı olarak iltibas tehlikesinin doğacağını ileri sürerek davalı TPE YİDK"nun 2014-M-2315 sayılı kararının iptalini, diğer davalının 2011/82973 sayılı markasının tescili halinde hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili, başvuruya konu işaret ile davacı adına tescilli markalar arasında benzerliğin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., kötüniyetin bulunmadığını, başvuruya konu markayı iş yeri unvanı olarak da kullandığını, taraf markalarının aynı olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ortalama tüketiciler yönünden başvuru ve itiraza dayanak markalar arasında bağlantı kurulması dahil karıştırma ihtimalinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,70 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 09/05/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
KARŞI OY
1- Dava, marka başvurusuna itirazın reddine dair TPE YİDK kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
2- Davacı vekili, müvekkili adına önceden tescilli “...” ve “...” ibareli tanınmış markalarının benzeri olan “...” ibareli davalı marka başvurusuna itirazının TPE tarafından haksız olarak reddedildiğini, oysa davalı markasının tescilinin müvekkilinin markasının karıştırılmasına yol açacağını ve tanınmış markasına zarar vereceğini, marka başvurusunun kötüniyetli olduğunu ileri sürmüş ve YİDK kararının iptali ile markanın hükümsüzlüğü isteminde bulunmuştur.
3- Yerel mahkemece, “EYÜP” ibaresinin kişi ismi olarak tek başına kimsenin kullanımına bırakılamayacağı, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4- Karar tarihinde yürürlükte bulunan mülga 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, başvurusuna itiraz olunan markanın, daha önceden tescilli olan bir marka ile karıştırılma ihtimaline yol açacak ölçüde gerek işaretsel benzerlik, gerekse tescil kapsamı itibariyle benzerlik taşımaması gerekir. Önceki markayı bilen, gören, tecrübe eden ortalama tüketici kitlesinin sonradan tescil edilmek istenen markayı gördüğünde her iki markalı malları üreten, pazarlayan veya dolaşıma sokan ticari işletmeler arasında ekonomik-idari bağlantı bulunma ihtimali konusunda kuşkuya düşmeleri halinde markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığından söz edilmelidir.
5- Somut olayda, “...” ibaresi hem önceki markanın, hem de sonraki markanın asli unsuru olup, marka tescil kapsamları da aynı olduğundan markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma ihtimalinin varlığı kabul edilmelidir. Nitekim Dairemizin önceki uygulaması da bu yöndedir. Daha önceden tescilli “RASİM” ibareli markanın varlığı karşısında, başvurucuların amcasının ismi olan “RASİM TAŞKINLAR” ibaresinin tescilinin mümkün olduğuna ilişkin yerel mahkeme kararı Daire tarafından karıştırılma ihtimalinin meydana geleceği gerekçesiyle bozulmuştur (Yargıtay 11 HD 14.01.2013 T. 2011/4413-2013/637).
6- 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca tanınmış markalar yönünden, çağrıştırma yaratacak ölçüde benzer markaların, sadece tescil kapsamındaki aynı ve benzer mallar itibariyle değil, farklı mallar itibariyle da tescil olunamayacağı kabul edilmiş ve tanınmış markalara genişletilmiş koruma imkanı getirilmiştir. Ancak kanun koyucu bunun için, sonraki markanın tescilinin, tanınmış markanın toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle sahibine haksız bir yarar sağlama, tanınmış markanın itibarına veya ayırt edici karakterine zarar verme ihtimallerinden birinin gerçekleşmesi gerekir.
7- Dosyaya yansıyan delil ve belgelerden davacı şirketin “...” ibaresini taşıyan çok sayıda tescilli markasının bulunduğu, markının kozmetik sektöründe birkaç defa “altın kalite” ödülü almış, 6.500 m² kapalı alanda üretim faaliyeti gerçekleştiren 90 yıldır bilinen tanınmış marka olduğu ileri sürülmüş, buna ilişkin gazete yazıları sunulmuş olmasına rağmen, yerel mahkemece 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca, davacı markasının tanınmış olup olmadığı ve genişletilmiş koruma imkanından yararlanması gerekip gerekmediği tartışılmadığı gibi, bu hususta bilirkişi raporu dahi alınmaksızın ilk celsede davanın reddine karar verilmiştir.
8- Davacı taraf kötü niyetle tescil iddiasına da dayanmış olup, kötü niyetli marka tescili, Dairemiz uygulamalarında da bir hükümsüzlük sebebi olarak kabul edilmiştir. Davalı şahsın ismi ... olup, davacı tarafın kozmetik sektöründe tanınmış olduğunu ileri sürdüğü “...” ibareli markasını yine kozmetik sektöründe yer alan mallar yönünden tescil ettirmesinin kötü niyetli bir marka başvurusu niteliğinde olup olmadığı hususunun da mahkemece tartışılması gerekirdi.
9- HMK 184 uyarınca sözlü yargılama zorunlu olmasına rağmen, mahkemece tarafların talep ve muvafakatları alınmasızın sözlü yargılama yapılmadan karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Yerel mahkeme kararının anılan sebeplerle bozulması gerekirken, aksi düşünceyle kararı onayan Dairemiz çoğunluğunun görüşlerine katılmıyorum.