8. Hukuk Dairesi 2010/3104 E. , 2010/6268 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Marmaris 1.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 09.02.2010 gün ve 82/85 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı yaklaşık 8 dönümlük yerin vekil edeni tarafından 7.2.1989 tarihli harici satış senediyle zilyedi olan...’dan satın aldığını, kadastro çalışmaları sırasında 379 ada 6 sayılı parsel ile Hazine adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak anılan parselin tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, teknik bilirkişi ...’ün 15.12.2009 günlü rapor ve krokisinde 379 ada 6 sayılı parsel içinde A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümü hakkındaki davanın kabulü ile bu yer bakımından Hazinenin tapu kaydının iptaline, A ile işaretli yerin davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, B harfiyle işaretlenen yer hakkındaki davanın reddine karar verilmesi üzerine; kabule ilişkin bölümü davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satın alma senedi ve eklemeli zilyetlik hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, teknik bilirkişinin krokisinde A harfiyle gösterilen yer bakımından davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 379 ada 6 sayılı parselin kadastro tespiti 21.9.2005 tarihinde yapılmış olup, 8.9.2006 tarihinde kadastro tutanağının kesinleşmesiyle Hazine adına tapu kaydı oluşmuştur. Kadastro tutanağının beyanlar hanesinde taşınmazın, sit içinde kaldığı açıklanmaktadır. Aynı ibarenin gelen tapu kaydında da yer aldığı görülmüştür. Mahkemece, Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne yazılan ve gelen 11.8.2009 gün ve 002912 sayılı karşılık yazılarında; uyuşmazlık konusu yapılan taşınmazın İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.2.1996 tarih ve 5576 sayılı kararıyla tescil edilen 1. derece doğal sit sınırı içinde kaldığı açıklanmıştır. Kurul kararı ile haritası yazı ekinde gönderilmiştir. 22.5.2007 gün ve 5663 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 11/son cümlesinde; “ancak, kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca 1. grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile 1 ve 2. derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez”, denilmektedir. Koruma Kurulunun kararı az önce açıklandığı gibi 1996 tarihlidir. Taşınmazın kadastro tutanağında ve tapu kaydında sit alanında kaldığı açıklanmış, Koruma Kurulu kararında ise, 1. derece doğal sit alanı içinde kaldığı ifade edilmiştir. 2863 sayılı Kanunun değişik 11/son cümlesinde açıklandığı gibi, dava konusu taşınmazın bulunduğu yer ile çevresinin kültür ve tabiat varlıklarını Koruma Bölge Kurulunca 1. grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu alan olup olmadığının ilgisi nedeniyle Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu ile İzmir 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan durumun tekrar sorulması, 5663 sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik 2863 sayılı Kanunun değişik 11/son cümlesindeki açıklamalar gözönünde tutularak cevap verilmesinin istenmesi, varsa 1. grup olarak ilan edilen taşınmaza ilişkin koruma kurulu kararları ile eki haritanın getirtilerek dosya arasına konulması, ondan sonra yeniden yapılacak keşifte istenen harita, karar ve belgelerin uzman bilirkişi bir arkeolog vasıtasıyla zemine uygulanması, tescile karar verilen taşınmazın 1.grup olarak ilan edilen yerler arasında bulunup bulunmadığının, taşınmazın 1. veya 2. derece arkeolojik sit alanı sayılan yerlerden bulunup bulunmadığının saptanmasına çalışılması, bu konuda uzman bilirkişi arkeologdan gerekçeli tarafların ve Yargıtay’ın denetime açık rapor alınması gerekmektedir.
Öte yandan davacı dava konusu yeri 7.2.1989 tarihli harici satış senediyle...’dan satın aldığını bildirdiğine göre, bu senedin yapılacak keşifte teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, senedin iddia edilen taşınmaza ait olup olmadığının belirlenmesi, yerel bilirkişi ve tanıkların HUMK.nun 258 ve 259. maddeleri gereğince keşifte dinlenmelerinin sağlanması, aynı zamanda taşınmaza komşu 379 ada 1, 2, 3 ve 4 nolu parsellere ait kadastro tutanakları ve ekleri ile kadastro sırasında bu parsellere revizyon gören tapu ve vergi kayıtlarının bulunduğu yerlerden getirtilerek dosya arasına konulması, yukarıda açıklandığı biçimde bu kayıt ve belgelerin keşifte uygulanması, komşu kayıtların taşınmaz yönünü ne gösterdiği üzerinde durulması, teknik bilirkişiden bu konuda rapor alınması, davacı Abdülkerim Can’ın taşınmazı satın aldığı 7.2.1989 tarihinde kadastro tespitinin yapıldığı, 2.9.2005 tarihine kadar bağımsız 20 yıllık zilyetliğinin bulunmadığı ve TMK.nun 996. maddesi gereğince satıcısının da eklemeli zilyetliğine dayanıldığı gözönünde tutularak davacı ...ile satıcısı... bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince miktar araştırmasının yapılması, davacı ile satıcısının belgesizden taşınmaz edinip edinmediğinin Kadastro ve Tapu Sicil Müdürlüğü ile zilyetliğe dayalı tescil davası açıp açmadıklarının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulması, belgesizden edinilen taşınmazlara ait kadastro tutanağı ve ekleri ile tapu kayıtlarının Tapu Sicil Müdürlüğünden, zilyetliğe dayalı tescil davaları var ise, dava dosyalarının ait olduğu mahkemelerden getirtilerek dosya arasına konulması, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde açıklanan sınırlamalar yönünden gözönünde tutulması, ondan sonra toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca kabulüne karar verilen A ile işaretlenen bölüm bakımından BOZULMASINA, 20.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.