1. Hukuk Dairesi 2015/1054 E. , 2017/4289 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin ise reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve bir kısım davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arası el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Davacı 26 ada 1 parsel sayılı taşınmaza 27 parsel sayılı taşınmazdaki binanın taşkın olduğunu belirterek vaki müdahelenin menine ve taşkın yapının yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar kadastro tespiti öncesinde binanın bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, el atmanın önlenmesi isteği yönünden davanın kabulü ile yıkım istemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Çekişme konusu 26 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacıya, 26 ada 27 parsel sayılı taşınmazın davalıların mirabırakanı ... ...’e ait olduğu, davalı taşınmaz üzerindeki binanın davacı parseline taşkın olduğu sabittir.
Bilindiği üzere; taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yok etmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla yasa koyucu 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 722, 723, 724 ncü maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 725. madde hükmünü getirmek zorunda kalmıştır. Söz konusu maddeye göre “ Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.”
Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
Görüldüğü üzere taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle TMK"nin 684, 718, 722. maddelerinde kabul edilen “üst toprağa bağlıdır” kuralına ayrıcalık getirilmiş taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım, taşılan taşınmazın değil, ana yapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüz’ü) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça (mütemmim cüz) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması arasında madde hükmünü uygulanması açısından hiçbir fark yoktur.
TMK"nin 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı Kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin ispatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def"i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re"sen) göz önünde tutulmalıdır.
Yargısal uygulamalarda; kadastro görmüş, çapa bağlanmış yerlerde iyiniyetin ispat şekli kısıtlanarak, adeta resmi belgelerle ispat edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Bu durumda çaplı taşınmaza kendi malzemesi ile yapı yapan veya ağaç diken kimse, kural olarak iyiniyet savunmasında bulunabilir veya açtığı temliken tescil davasında iyiniyetli olduğunu iddia edebilir. Ancak iyiniyetli olduğunun kabul edilebilmesi için kendinden beklenen özeni göstermesi, Tapu Müdürlüğüne veya Belediye İmar Müdürlüğüne başvuruda bulunarak görevlendirilecek kadastro teknisyeni veya harita mühendisinin çap sınırlarını işaretleyip göstermesi, malzeme sahibinin bu sınırlar içerisine yapısını yapması gerekir. Açıklanan yöntemle çap sınırlarını tespit edip resmi memurun gösterdiği sınırlar içerisine yapısını yapan kimse kendinden beklenen özeni göstermiş sayılır.
O halde, çaplı yere yapı yapan malzeme sahibi iyiniyetini yukarıda açıklandığı şekilde ispat etmediği taktirde iyi niyetli kabul edilemeyeceği açık olduğundan davalıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddine.
Davacının temyiz itirazlarına gelince; 25.12.2013 tarihli fen raporuna göre 27 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın 4.43m2 taşkın olduğu ve mevcut binanın kadastro paftasındaki bina olmayıp sonradan yapıldığı sabit olup yukarıda açıklandığı üzere çaplı taşınmaza taşkın inşaat yapılması halinde iyiniyetten söz edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, davacıya ait taşınmaza davalıların haklı ve geçerli bir neden olmaksızın taşkın yapılanmak suretiyle müdahale ettiği gözetilerek yıkım isteği yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, infazda sorun yaratacak biçimde ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, böyle bir davada 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 120/1. (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 413.) ve 492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 16. maddeleri uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın, el atılan yerin değeri ile yıkımı istenen şeyin değeri toplamından ibaret olacağı açık olup yapı ve taşınmaz değeri toplamı üzerinden harç ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken yapı değeri saptanmadan hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 14.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.