1. Hukuk Dairesi 2015/836 E. , 2017/4283 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIM
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..." ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım istemine ilişkindir.
Davacı, davalı ve dava dışı kişilerle paydaşı olduğu tarla niteliğinde 13538 ada 14 parsel taşınmazın tamamına davalı tarafından sera yapmak suretiyle müdahale edildiğini, ... 4. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/907 Esas sayılı dosyası ile açtığı ortaklığın giderilmesi davası sonucu ortaklığın satış suretiyle giderilmesine karar verildiğini ve tecavüzün keşfen saptandığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, ortaklığın satış suretiyle giderilmesi sonucu davacının hukuki yararının kalmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, çekişme konusu taşınmazın davacı, davalı ve dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı olduğu, dava konusu taşınmaz hakkında 02.06.2011 tarihinde açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucunda taşınmazın satış suretiyle ortaklığının giderilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, ortaklığın giderilmesi davası açılması, davacının elatmanın önlenmesi ve yıkım davası açmasına engel değildir.
Şayet, ortaklığın giderilmesine karar verilmiş ise mahkemece ortaklığın fiilen giderilip giderilmediğinin tespiti gerekmektedir.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK."nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Hâl böyle olunca; taraflarca usulüne uygun olarak sunulan tüm deliller eksiksiz bir biçimde toplandıktan sonra yukarıdaki ilkeler gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,13.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.