14. Hukuk Dairesi 2015/17815 E. , 2016/3752 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 18.12.2013 gününde verilen dilekçe ile ipoteğin fekki istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 05.02.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili ile duruşmasız olarak davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 29.03.2016 günü için yapılan tebligat üzerine duruşmasız temyiz eden davalı vekili Av.... geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacılar, maliki oldukları taşınmazlar üzerinde davalı yararına teminat ipoteğinin tesis edildiğini, davalı ile para alışverişlerinin olmadığını, borçlarının bulunmadığını ileri sürerek, ipoteğin fekkini istemişlerdir.
Davalı, davacılara verilen para nedeniyle ipotek tesis edildiğini, bedel ödenmeden ipoteğin res"en sona ermeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, ipotek terkin koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili ile davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, ipoteğin kaldırılması isteğine ilişkindir.
İpotek kişisel bir alacağın teminat altına alınması amacını güden ve bir taşınmaz değerinden alacaklının alacağını elde etmesini sağlayan sınırlı bir ayni haktır. İpotek tesisi için rehin edilecek taşınmaz maliki ile alacaklı arasındaki anlaşmanın (rehin sözleşmesi) bulunması ve rehin sözleşmesinin Türk Medeni Kanununun 856. maddesi gereğince tapu siciline tescil edilmesi gerekir.
Alacak sona erdiği halde alacaklı, terkin taahhüdünü iradesiyle yerine getirmezse, taşınmaz maliki ipoteğin fekkini (kaldırılmasını) dava yolu ile isteyebilir.
Somut uyuşmazlıkta, incelenen ve ipotek akdinin çerçevesini tayin eden 09.06.2003 günlü resmi akit tablosu içeriğinden ipoteğin, davacıların “almış ve alacaklarına karşılık teminat olarak” ipotek tesis ettirdikleri anlaşılmaktadır. Bu durumda ipoteğin ileride gerçekleşecek veya gerçekleşmesi muhtemel olan bir alacağın teminatı olarak tesis edildiği görülmektedir. Bu haliyle ipotek, azami meblağ (üst sınır ipoteği) ipoteğidir. Türk Medeni Kanununun 851 ve 881. maddelerinde ifadesini bulan azami meblağ (üst sınır) ipoteğinde alacağın ulaşacağı miktar önceden belirsiz olduğundan taşınmazın ne miktar için teminat teşkil edeceği ipotek akit tablosunda gösterilen limitle sınırlanabilir. Türk Medeni Kanununun 875. maddesinde belirtilen ve ipotekle teminat altına alınan ana borç, gecikme faizi, icra takip giderleri ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan borcun toplam miktarının bu limiti aşması olanaklı değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1989/11-294 E. – 1989/378 K. ve 24.05.1989 tarihli karrında da yukarıdaki kural benimsenmiştir. Bu kural uyarınca üst sınır ipoteğinde alacak bakımından bir üst sınır tespit edilerek teminatın kapsamı saptanmaktadır. Bu şekilde rehin edilen alacağın tutarı değil, ipotekli gayrimenkulün sorumlu olduğu üst miktar belirlenmektedir. O halde teminat, alacağı ve alacaklı icra takibi yapmışsa takip giderleri ile temerrüt faizlerini, üst sınıra kadar sınırlamaya tabi olmaksızın sağlamaktadır. Bu bakımdan üst sınır ipoteği kurulurken akit tablosuna üst sınır belirlenmesi yapıldıktan sonra “bu meblağa ilaveten” denilmek suretiyle ilave yapma olanağı bulunmamaktadır. Yapılsa da geçerli sayılmaz. Kısaca, ipoteğin üst sınır ipoteği olması durumunda borçlu sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumludur. Diğer taraftan taşınmaz malikinin ödeme iddiası varsa bu iddianın da yazılı delille kanıtlanması zorunludur.
Davacılara ait taşınmazlarda davalı yararına üst sınır ipoteği konulmuştur. Üst sınır ipoteği doğmuş ve doğacak alacakların teminatını oluşturmak üzere tesis edilebileceğinden, varolan bir alacağın teminatını oluşturabileceği gibi ileride doğacak ancak henüz varolmayan bir alacağın teminatını da oluşturabilir. Bu nedenle, ipotek tesisi alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Dolayısıyla, alacağın varlığı tescil veya ipotek belgesi dışında kalan delillerle kanıtlanlalıdır.
Bütün bu açıklamaların sonucu doğrultusunda mahkemece yapılması gereken iş, ipotek, azami meblağ (üst sınır) ipoteğine ilişkin bulunduğundan, taraflardan akit tablosunda "almış ve alacaklarıma karşılık teminat" verildiği gözetilerek açıklama yaptırılması ve alacak miktarının saptanması varsa alacak ve ödemelere ilişkin delillerin sunulması için her iki tarafa süre verilmesi, alacaklı tarafça ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yapılmışsa dosyanın celbi ile resmi akit tablosundaki sözleşme hükmünü gözetilmek
suretiyle alacaklının ipotekle teminat altına alınan alacağının belirlenmesi ve bu konuda taraflardan delillerini isteyip toplayarak bulmak, anapara dışında istenebilecek gecikme faizi ile icra takibi yapılmışsa takip giderlerini gerek duyulursa bilirkişiye hesaplatmak, bunların toplamını ipotek akit tablosunda gösterilen limiti aşmamak koşuluyla alacaklıya ödenmek üzere davacıya depo ettirmek, eksiksiz depo edilirse ipotek şerhini terkin etmek, kısmen ödeme yapılırsa davanın reddine karar verilmekle beraber ödenen bölümü kütüğün düşünceler sütununda gösterilmesine, ipoteğe konu borcun bulunmaması halinde de ipoteğin terkinine karar verilmelidir.
Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.