1. Hukuk Dairesi 2017/2712 E. , 2017/4265 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf yoluna başvurulmakla, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf isteminin reddedilmesi üzerine davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Davacı, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 12 numaralı bağımsız bölümü davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiğini, davalının bakım borcunu yerine getirmediğini, devrin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki payları oranında mirasçılar adına tesciline, bu talebin kabul edilmemesi halinde tenkise karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı,temliklerin muvazaalı olmadığını edimlerini yerine getirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının bakım borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle tapu, iptal tescil talebinin kabulüne karar verilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından davalının istinaf talebinin esastan reddine oyçokluğuyla karar verilmiştir.
Dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ile tenkis istemine ilişkindir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 1933 doğumlu mirasbırakan ...’nın 11/11/2014 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak ilk evliliğinden olma oğlu davalı ... ile ikinci evliliğinden olma oğlu davacı ...’ı bıraktığı, ... 13. Noterliği’ne ait 02/09/2014 tarih 13084 yevmiye numaralı ölünceye kadar bakma akdi ile mirasbırakanın maliki olduğu 12 numaralı bağımsız bölümü davalıya devrettiği kayden sabittir.
İstinaf mercii tarafından getirtilen tapu kayıtlarından mirasbırakan adına kayıtlı 9 ve 1395 parsel sayılı taşınmazların da olduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Bu bakımdan; bakım alacaklısının akit tarihinde özel bakıma muhtaç durumda olmasını aramak, kanunda bulunmayan bir unsuru kanuna ilave etmek anlamına gelir.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; mirasbırakanın yaşı nedeniyle rahatsızlıklarının olduğu, davacının mirasbırakan ile ilgilenmediği, bakımının davalı tarafça yapıldığı, kaldı ki ölünceye kadar bakma akdinde bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasının ancak bakım alacaklısı tarafından ileri sürülebileceği, mirasçılarının böyle bir hakkının bulunmadığı, mirasbırakanın gerçek amacının bakılmak olduğu, mal kaçırma amacı bulunsa idi; tüm taşınmazlarını davalıya temlik edebileceği, ayrıca davalının savunmasını destekleyen tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere, davalı ve babasının uğradığı demiryolu kazası sonrasında davalı ve mirasbırakana tazminat ödendiği, tazminat ile mirasbırakanın bir taşınmaz satın aldığı daha sonra bu taşınmazın bedeli ile çekişmeli taşınmazı satın aldığı hususları göz önünde bulundurulduğunda, malın gerçek sahibine iade edildiğinin düşünülmesi gerektiği, netice itibariyle temlikin mal kaçırma amaçlı olmayıp, gerçekten bakım amacıyla yapıldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü 6100 sayılı HMK"un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.