10. Ceza Dairesi 2016/401 E. , 2016/967 K.
"İçtihat Metni"
Suç : Uyuşturucu madde ticareti yapma
Suç Tarihi : 21.11.2014
İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER
Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanık K.. T.. hakkında, B...Ağır Ceza Mahkemesi"nce yapılan yargılama sonucu ... tarihinde ...esas ve ...karar sayı ile sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş, hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizce ...tarihinde ....esas ve ...karar sayı ile sanık hakkındaki hükmün bozulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nca, Dairemizin kararına itiraz edilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itiraz yazısında özetle; "Yargıtay 10. Ceza Dairesi her ne kadar eksik inceleme nedeniyle kararın bozulmasına karar vermiş ise de; bu karara karşı itiraz yoluna gidilmesi zorunlu görülmüştür. Zira Başsavcılığımızca itiraz yoluna gidilmemesi ve Yerel Mahkemenin bozma ilamına uyması halinde, adli arama kararı bulunup bulunmadığı araştırılacak, adli arama kararının bulunmaması halinde de, delillerin hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiğinden bahisle beraat kararı verilerek yargılama sonlandırılacaktır. Bu durumda kararın temyiz edilmemesi halinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yolu kapanacağı ve hukuki bir hataya yol açılacağı düşüncesi ile bu aşamada itiraz yoluna gidilmiştir.
İtiraza konu uyuşmazlık, sanığa ait çantada arama yapılarak ele geçirilen net 3.942 gram esrarın hukuka aykırı yöntemle elde edilip edilmediği, adli arama kararı olmaksızın, önleme arama kararı ile elde edilen uyuşturucu maddenin hükme esas alınıp alınamayacağı hususlarında toplanmaktadır.
Yargılama konusu olayda; sanığın, .... plakalı yolcu minibüsü ile Genç ilçesinden Bingöl" e esrar getireceğinin öğrenilmesi üzerine, Bingöl Genç karayolu üzerinde tertibat alınıp beklendiği, yolcu minibüsünün uygulama noktasına yaklaşması üzerine durdurulduğu ve B...Sulh Ceza Hakimliği"nden alınan 07.11.2014 tarihli önleme arama kararına dayanılarak sanığa ait çantada arama yapılarak suça konu esrarın ele geçirildiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi; sanık hakkında alınan istihbari bilginin kapsamı nedeniyle, niteliği ve faili belli olan bir suçun işlendiği konusunda şüphe oluşan somut olayda, "adlî arama kararı" alınmadan, olaydan önce alınan "önleme araması kararına" dayanılarak sanığın yolcu olarak bulunduğu minibüste ve sanığın çantasında arama yapılmasının hukuka aykırı olduğu, dolayısıyla bu arama sonucu sanığa ait valizde bulunan uyuşturucu maddenin de hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden bahisle mahkumiyet kararını bozmuştur.
Ceza Yargılamasının temel amacı, kişisel hak ve özgürlüklere saygı ile toplumsal düzenin sağlanması arasında bir denge kurarak maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması delil ya da delillerin toplanması ile mümkün olur. Ceza Yargılamasında "delil serbestliği" ilkesi benimsenmesine rağmen delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanmasının da zorunlu olduğu kabul edilmiştir. Anayasanın 38/6, CMK" nın 206/2-a, 217/2, 230/1-b ve 289/1-i bendi gereğince hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin hükme esas alınamayacağı tartışmasızdır. Bu ana ilke çerçevesinde yargılama konusu olayın özellikleri dikkate alınarak, uyuşturucunun hukuka aykırı yöntemlerle ele geçirilip geçirilmediğinin tartışılması ve bu çerçevede Yargıtay 10. Ceza Dairesinin bozma ilamı nedeniyle ilk anda akla gelen aşağıdaki soruların cevaplanması zorunluluk arz etmektedir.
Yargılama konusu olayın gelişimi içinde elde edilen uyuşturucu maddeler için adli arama kararı gerekli midir? Önleme arama kararı ile elde edilen uyuşturucu maddelerin hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiğini ileri sürmek mümkün müdür? Sanığın ya da müdafinin arama kararına yönelik hiç bir aşamada itiraz ileri sürmemeleri ve sanığın özgür iradesi ile uyuşturucu madde naklettiğine yönelik ikrarının hukuki bir değeri yok mudur? Tartışmasız bir şekilde maddi gerçeğin ortaya çıkması halinde dahi, şekli unsurları öne çıkartarak gerçeğin görmezden gelinmesi toplumsal vicdanı ve adalet duygusunu yaralamayacak mıdır? Yine toplumsal yaşamın düşmanı olan uyuşturucu ile mücadelede zafiyet ile kişisel hak ve özgürlüklere saygı arasında nasıl bir denge sağlanmalıdır?
Yargılama konusu uyuşturucu madde, B... Sulh Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu 07/11/2014 tarihli önleme arama kararına dayanılarak ele geçirilmiştir. Henüz gerçekliği konusunda şüphe bulunan istihbari bilgi nedeniyle kolluğun önleme arama kararı ile bahsi geçen aracı takip edip, oluşturulan kontrol noktasında aracın durdurularak yapılan aramada uyuşturucu maddenin ele geçirilmesinde hukuka aykırı bir husus bulunmadığı değerlendirilmektedir. Zira, teyide muhtaç her ihbarda ya da istihbari bilgide adli arama kararı almanın güçlüğü açıktır. Şöyle ki, adli arama kararını düzenleyen CMK"nın 116 maddesindeki makul şüphenin varlığı konusunda şüphe taşıyan Sulh Ceza Hakimliklerinin bu kararı vermek konusunda isteksiz davrandıkları da bilinmektedir. Ya da çoğu zaman ihbar ile olayın gerçekleşme anı arasındaki zaman darlığı yine adli arama kararı almayı güçleştirmektedir. Bu durum anında müdahale edilmediği zaman delillerin büyük ölçüde kaybolacağı bir suç tipi olan uyuşturucu ticareti ile mücadelede ciddi zafiyet oluşturacak, toplumsal düzeni bozacaktır.
Kaldı ki somut olayda önleme arama kararını veren Sulh Ceza Hakimliği olduğu gibi adli arama kararını verecek olan da Sulh Ceza Hakimliğidir. Bu gerçekten hareketle arama kararının başlığında yer alan "adli" ya da "önleme" şeklindeki ayrımın bu boyutta önemsenmesi ve sanığın dahi kabullendiği mutlak gerçeğin görmezden gelinmesini savunmak kanaatimizce mümkün görünmemektedir.
Diğer yandan Sulh Ceza Hakimliğince verilen "adli" ya da "önleme" arama kararının somut olaydaki sonuçları açısından ne gibi fark doğuracağı izaha muhtaçtır. Nitekim arama işlemi kamuya açık olan karayolunda seyreden bir minibüsteki yolcunun çantasında yapılmıştır. Söz konusu yer önleme arama kararı ile aranabilecek yerlerdendir. Bu açıdan da ellerinde önleme arama kararı bulunan kolluğun, bu karara dayanarak arama yapması ve delil elde etmesinde hukuka aykırı bir yön olmadığı düşünülmektedir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesinin kabulü ile, "niteliği ve faili belli olan bir suçun işlendiği hususunda şüphe oluşan" istihbari bilginin kolluğa ulaşmadığını, kolluğunda yine daha önce alınan önleme arama kararı ile yaptığı aramada suça konu uyuşturucuyu tespit ettiğini düşünecek olursak, önleme arama kararı ile bulunan uyuşturucu maddeyi yine mi görmezden geleceğiz? "Çoğun içinde az da vardır" kuralı burası için geçerli olmayacak mıdır? Tartışmasız bir şekilde maddi gerçeğin ortaya çıkması halinde dahi, şekli unsurları öne çıkartarak gerçeğin görmezden gelinmesi toplumsal vicdanı ve adalet duygusunu yaralamayacak mıdır? Aksi yorum Suçla mücadele temel felsefesi ile hareket eden Kanun koyucunun amacı ile çelişmeyecek midir?
Şüphesiz hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delil ya da delillerin hükme esas alınması mümkün değildir. Ancak somut olayda, önleme arama kararına dayanılarak yapılan aramada ele geçirilen uyuşturucu madde sonuçta bir mahkeme kararına dayanarak ele geçirilmiştir. Bu nedenle delillerin hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinin ileri sürülmesi mümkün değildir.
Yine somut olayda, sanık ya da müdafi hiç bir aşamada arama kararının mahiyetine, içeriğine ve uygulanma şekline ilişkin itiraz ve yakınmada bulunmamış olması da, elde edilen delillerin sıhhati konusundaki şüpheyi ortadan kaldırmaktadır. Diğer yandan sanığın yargılama aşamasındaki özgür iradesi bildirdiği ikrar içeren beyanları suçun sübutu için yeterli görülmeli, bu durumda etkin pişmanlık hükümleri tartışılmalıdır.
Bu nedenlerle suçun sübutuna ilişkin yerel Mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir." gerekçesiyle sanık hakkındaki hükmün onanması istenmiştir.
C) YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI"NIN İTİRAZIYLA İLGİLİ YASA HÜKÜMLERİ:
1- 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308. maddesi :
(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kurulu"na itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.
(2) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen fıkra) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderir.
2- 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un geçici 5. maddesi (05.07.2012 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanan 6352 sayılı Kanun"la eklenen):
(1) Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 308"inci maddesinde yapılan değişiklikler, bu Kanun"un yayımı tarihinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nda bulunan ve henüz karara bağlanmamış dosyalar hakkında da uygulanır.
D) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ:
Dairemizin itiraza konu kararının, itiraz yazısında ileri sürülen tüm nedenler tartışılıp değerlendirilerek verildiği ve kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazı yerinde görülmemiştir.
İtirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesine karar vermek gerekmektedir.
E) KARAR: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın itirazının yerinde görülmediğine,
2- 5271 sayılı CMK"nın 308. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, itirazın incelenmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na GÖNDERİLMESİNE,
25.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.