10. Hukuk Dairesi 2018/1778 E. , 2018/7306 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı kurum vekili ve davalılardan ... ve Tic. Ltd. Şti. tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-)5510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesindeki, “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereğince, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesidir.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de; bozma sonrası davacı vekilinin 01.04.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırması sonucu, ıslah ile arttırılan talebe göre karar verildiği görülmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulun 16.03.2005 tarihli 2005/13-97 Esas, 2005/150 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; bilindiği gibi, ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 176. ve ardından gelen maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 177. maddede, ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği belirtilmiştir. Sonraki hükümler, ıslahın şekline ve sonuçlarına ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Yeri gelmişken, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 177. maddesindeki kuralın ve o çerçevede tahkikat kavramının irdelenmesinde yarar vardır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 147. ve izleyen maddeleri hükümlerine göre, tahkikat evresi, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra, tarafları duruşmaya çağırmasıyla başlar; tarafların veya vekillerinin duruşmada dinlenmelerinden sonra, gerektiğinde çekişmeli hususlar hakkında tarafların delillerinin toplanmasıyla ve bunların incelenmesiyle sona erer. Tahkikat evresinin ardından, sözlü yargılamanın da (Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 186 ve devamı) tamamlanmasından sonra, davanın hüküm verilecek derecede aydınlanmış olması halinde hüküm verilir ve tefhim edilir. Buna göre, tahkikat kavramı, layihalarla yeterince aydınlanmamış olan bir davada, tarafların duruşmaya çağrılmalarıyla başlayıp, çekişmeli yönlere ilişkin taraf delillerinin toplanmasıyla biten ve uygulamada, davaların tamamına yakın bölümünde gerçekleşen bir evreyi ifade etmektedir. Vurgulanmalıdır ki; tahkikat evresi, bozmanın içerik ve kapsamına göre, bazı hallerde bozmadan sonra da gerçekleşebilir. Ancak, 177. maddedeki "Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir." ifadesinden, Kanunun, tahkikat ve hüküm arasında düzenlediği sözlü yargılama evresinde ıslaha izin vermediği sonucu çıkarılabilmektedir.
Uyuşmazlıkla doğrudan ilgisi bulunduğundan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E., 1948/3 K. ve 06.05.2016 tarih ve 2015/1 E.,2016/1 K. sayılı kararları uyarınca da bozmadan sonra ıslah yapılabilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmış olmakla, ıslah dilekçesi ile arttırılan talep miktarı nazara alınmaksızın, karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-)Hükme esas alınan 04.04.2016 tarihli bilirkişi hesap raporunda; kurum tarafından bildirilen peşin sermaye değerleri toplamının doğru hesaplanmadığı belirtilerek, tarafınca hesaplanan ve kurum tarafından bildirilen peşin sermaye değerlerine yönelik ikili hesaplama yapılmak suretiyle, davacı kurum alacağına ilişkin belirleme yapılmıştır. Mahkemece, anılan peşin sermaye gelirinin hesaplamasında bir hata olup olmadığının anlaşılması açısından, Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, gelen 05.05.2016 tarihli cevabi yazıda, 506 sayılı Kanunun 92. maddesinin tatbiki suretiyle, yarıya inen ilk peşin sermaye değerlerine ilişkin tutarların gönderildiği anlaşılmaktadır. Ancak hesap bilirkişisi tarafından olması gerektiği belirtilen ilk peşin sermaye değerleri ile, Kurum tarafından gönderilen 05.05.2016 tarihli cevabi yazıda yer alan ilk peşin sermaye değerleri tutarlarının uyuşmamasına rağmen, mahkemece hesap bilirkişisi tarafından belirtilen ilk peşin sermaye değerlerine yönelik hesaplanan, alacak tutarı esas alınmak suretiyle hüküm kurulması isabetsizdir. Kurum alacağının 05.05.2016 tarihli cevabi yazı içeriğinde belirtilen ilk peşin sermaye değerlerine yönelik tutarlar esas alınmak suretiyle belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı kurum vekili ve davalılardan ... ve Tic. Ltd. Şti."in bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, diğer davalı ... İnş. Taah. ve San. Ltd. Şti. yönünden Kurum lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ... ve Tic. Ltd. Şti."ye iadesine, 01.10.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.