Abaküs Yazılım
6. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/24994
Karar No: 2022/4392
Karar Tarihi: 29.03.2022

Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/24994 Esas 2022/4392 Karar Sayılı İlamı

6. Ceza Dairesi         2021/24994 E.  ,  2022/4392 K.

    "İçtihat Metni"



    ... 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/02/2014 gün, 2013/72 Esas ve 2014/89 Karar sayılı kararı ile sanık... hakkında; nitelikli hırsızlık, işyeri dokunulmazlığının ihlali, nitelikli hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından TCK'nın 142/1-b, 116/1,119/1-c, 116/2, 119/1-c, 142/2-d, 151/1, 62, 53. maddeleri gereğince ayrı ayrı mahkumiyet kararları verilmiştir. Kararların sanık ve sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay 13. Ceza Dairesince yapılan temyiz incelemesi sonucunda hükümlerin düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir. Dairemizin bu kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özetle;
    Duruşmalardan vareste tutulma talebi olmayan ve UYAP sisteminden yapılan sorgulamada hüküm tarihinde cezaevinde olan sanığın hükümlerin esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı oturumda hazır bulundurulmaması suretiyle, 5271 sayılı CMK'nın 193/1. ve 196/5. maddelerine aykırı olarak, son oturumda hazır bulundurulmadan yokluğunda yargılamaya devam edilip mahkumiyetlerine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması sebebiyle onama kararımızın kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiğinden bahisle itiraz edilmiştir.
    Bunun üzerine itirazla ilgili yeniden değerlendirme yapılmak üzere dosya Dairemize gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasında somut vak'a bazındaki uyuşmazlık; savunması alındıktan sonra serbest bırakılan (veya yargılamanın başından itibaren tutuksuz olarak yargılanan) ve savunmasının alınması esnasında ya da kovuşturma evresinde bağışık tutulma konusunda bir beyanı ya da dilekçesi bulunmayan sanığın karar duruşmasında aynı yargı çevresi içinde bulunan cezaevinde bulunmasına rağmen yokluğunda, 5271 sayılı CMK’nın 193/1. ve 196/5. maddelerine aykırı olarak karar verilip kesinleşen hükmün, olağanüstü kanun yollarından olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine bozulup bozulamayacağı konusundadır.
    5271 sayılı CMK’nın “Sanığın duruşmada hazır bulundurulmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrasında “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz...”
    “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı 196. maddesinin beşinci fıkrasında “Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargı çevresinin dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.”
    “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” başlıklı 289. maddesinin birinci fıkrasında “Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuku kesin aykırılık var sayılır.”
    Düzenlemelerine yer verilmiş ve sözü edilen maddenin g) bendinde “Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması” hukuka kesin aykırılık hâlleri arasında sayılmıştır.
    Aynı şekilde 1412 sayılı CMUK’un 308. maddesinde de “Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme karariyle müdafaa hakkının tahdit edilmiş olması”, kanuna muhalefet halleri arasında sayılmıştır.
    Bilindiği üzere, 1412 sayılı CMUK. hükümlerine göre, temyiz incelemesi yapılan hallerde Yargıtay’ın başlangıçtan itibaren temyiz başvurusunda ileri sürülmeyen bir sebepten dolayı da bozma yetki ve görevi vardı... Esasen 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca, istinaf mahkemeleri faaliyete geçmeden önce karara bağlanan dosyalar yönünden bu hükümler halen yürürlüktedir ve uygulanmaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, ayrıntıları 02/04/2019 tarih, 2018/13-457 esas ve 2019/272 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, 2019 yılından itibaren istikrarlı bir biçimde verdiği bütün kararları uyarınca; serbest olarak savunması alındıktan sonra başka suçtan tutuklu ya da hükümlü olarak cezaevine alınan ve savunmasının alınması esnasında ya da kovuşturma evresinde duruşmalardan bağışık tutulma konusunda bir beyanı ya da dilekçesi bulunmayan sanığın hükmün verildiği son oturumda hazır bulundurulmaması, CMK’nın 193/1 ve 196/5. maddelerine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanması olup, aynı Kanunun 289/1-h maddesi uyarınca (istinaf öncesi temyiz bakımından ise; CMUK m. 308/1-8) hukuka kesin aykırılık hâlidir. İlk derece mahkemelerinde devam eden yargılamalarda, bu lâzimeye uyulmadan mahkûmiyet kararı verilmesi, temyiz başvurusunda belirtilmese dahi, re’sen dikkate alınması gereken bir bozma sebebidir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Dairemizin onama kararından önce, düzenlediği tebliğnamesinde ilk derece mahkemesi kararının onanması yönünde görüş belirtmiş olmasına rağmen, hüküm kesinleştikten sonra işbu itiraznameyi düzenlemesi karşısında, bu husus açıkça yazılmamış olsa da Yargıtay Ceza Genel Kurulunun (sonradan değişen) içtihatlarının dayanak yapıldığı değerlendirilmiştir.
    Dairemiz de diğer ceza daireleri gibi, temyiz kanun yolu incelemesi esnasında istikrarlı bir biçimde ve duraksamasız olarak, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yukarıda sözü edilen içtihatları doğrultusunda uygulama yapmaktadır.
    Esasen “Yeni Türk Ceza Adalet Sistemi”nde benimsenen, “Adil Yargılanma Hakkı” ve “Lekelenmeme Hakkı” ile “Eksiksiz soruşturma ve Tek Celsede Duruşma” prensipleri uyarınca, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcılarının mâkul sürede leh ve aleyhe bütün delilleri toplamaları, sadece mahkûmiyetle sonuçlanacağını değerlendirdikleri hususları dava konusu yapmaları, beraatle sonuçlanacağını değerlendirdikleri eylemleri dava konusu yapmamaları, yâni bir nev'i filtre görevi yapmaları gerekir.
    Bu prensiplerin hayata geçirilebilmesi için mevzuatımızda ilk defa, 5271 sayılı CMK’nın 160/2. maddesi hükmü ile; soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcılarına şüphelinin lehine olan delilleri (de) toplama ve şüphelinin haklarını koruma yükümlülüğü getirilmiş, ayrıca; aynı Kanunun 170 ve 174. madde hükümleri ile de, iddianamenin iadesi kurumuna yer verilmiştir.
    Soruşturma evresi uzun sürebilir. Ancak, kovuşturma evresinin yeni bir delil toplanmasına gerek kalmadan ve bir iki celsede bitirilmesi hedeflenmiştir.
    Yukarıda özetlenen düzenlemelere ve Dairemizin (ve Yargıtay’ın yeniden yapılanması dolayısıyla kapanan 13. Ceza Dairesi’nin) bu düzenlemeler doğrultusunda verdiği çok sayıda kararına rağmen, soruşturma evresinde toplanması gereken deliller toplanmadan düzenlenen iddianameler çoğu kez kabul edildiğinden, tek celsede duruşma hedefine de ulaşılamamaktadır.
    Bu itibarla usul ekonomisi açısından, sonraki oturumlara gelmesini gerektiren özel bir durum yoksa tutuksuz olarak yargılanan sanığa, duruşmalardan bağışık tutulmayı isteyip istemediği hatırlatılıp, isteyen bütün sanıklar hakkında bağışık tutulma kararı verilmelidir.
    Mahkûmiyet hükmü kesinleştikten sonra, muhakeme hukukuna ait sözü edilen işbu veya başka bir içtihat değişikliği sebebiyle ve olağanüstü kanun yolu ile onama kararının kaldırılıp, ilk derece mahkemesi hükmünün bozulup bozulamayacağı meselesine gelince;
    Öncelikle belirtmek gerekir ki, kural olarak kanunlar geçmişe yürütülemez. Bu bağlamda usul hukukunda da “Derhâl yürürlük ilkesi” geçerlidir.
    Ancak, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesinde “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle, maddi ceza ve infaz hukuku hükümlerinde, fail (sanık veya hükümlü) lehine olarak yapılan kanun değişikliğinin geçmişe yürütüleceğinde de her hangi bir kuşku bulunmamaktadır.
    Buna karşılık Dairemize göre, muhakeme usulüne dair bir içtihat değişikliği gerekçesiyle, önceden kesinleşmiş kararların, olağanüstü kanun yoluyla (söz gelimi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine) bozulması mümkün değildir.
    Öte yandan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları (içtihatları), genel olarak açıklayıcı ve yol gösterici olmaları münasebetiyle çok çok önemli hukuk metinleri olmakla birlikte, yalnızca somut olay bakımından bağlayıcıdır.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 05.02.2021 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 16.10.2020 gün, 2018/4 esas ve 2020/2 karar ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/06/2021 gün, 2021/21-297 esas ve sayılı kararlarında belirtildiği üzere, kanun hükmünde olan içtihadı birleştirme kararlarının (dahi) kesinleşmiş kararlar hakkında uygulanamayacağı, diğer bir ifadeyle geçmişe yürütülemeyeceği kabul edilmiştir.
    İçtihat değişikliklerinin kesinleşmiş kararlar bakımından da bozma sebebi olarak kabul edilmesi hâlinde, “kesin hükmün müessiriyeti prensibi” ile toplumun adalete olan güven duygusu zedelenecek ve yıllar önce kesin hükme bağlanan davaların dahi, zamanaşımına uğraması riski ortaya çıkacaktır. Bu nev’i mahsurların ortaya çıkması ihtimali de, uygulayıcıları, hukukun içtihat yoluyla geliştirilmesi (gerektiğinde içtihatların değiştirilmesi) konusunda atalete sevk edecektir.
    Bütün bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tutuklu olarak savunması alındıktan sonra, tahliyesine karar verilen buna karşılık cezaevinde başka suçtan tutuklu ya da hükümlü olarak bulunan ve savunmasının alınması esnasında ya da kovuşturma evresinde duruşmalardan bağışık tutulma konusunda bir beyanı ya da dilekçesi bulunmayan sanığın yokluğunda karar verilmiş ise de, temyiz dilekçesinde bu sebeple savunma hakkının kısıtlandığının ileri sürülmemiş olduğu ve dosyada bu yönde başkaca herhangi bir bulgu veya beyan da bulunmadığından, Dairemizin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesine uygun olarak verdiği onama kararıyla mahkûmiyet hükümlerinin kesinleştiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu içtihatlarının karar tarihinden sonra değiştiği ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kesinleşen bu mahkumiyet kararına sanığın savunma hakkının kısıtlandığı gerekçesiyle itiraz ettiği incelenen dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır.
    Açıklanan nedenlerle;
    Tutuksuz yargılanan ya da savunması alındıktan sonra serbest kalan ve sonradan başka suçtan tutuklu ya da hükümlü olup duruşmalardan bağışık tutulma yönünde aşamalarda beyan veya talebi de bulunmayan sanığın yokluğunda verilen mahkûmiyet hükümlerinin kesinleşmesinden sonra Yargıtay Ceza Genel Kurulunun konuyla ilgili olarak görece yeni içtihatları gerekçesi ile savunma hakkının kısıtlandığından bahisle, Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 08/12/2015 gün ve 2014/33571 Esas, 2015/19439 karar sayılı Onama kararının sanık ... yönünden kaldırılıp ... 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/02/2014 gün, 2013/72 Esas ve 2014/89 Karar sayılı mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına dair Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı yerinde görülmemiştir.

    T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

    5271 sayılı CMK'nın 6352 sayılı Yasanın 99. maddesi ile değişik 308. maddesi gereğince yapılan incelemede;
    Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 08/12/2015 gün ve 2014/33571 Esas, 2015/19439 karar sayılı ilamı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz sebepleri yerinde görülmediğinden, CMK'nın 308/2-3. maddeleri gereğince İTİRAZIN REDDİNE, dosyanın sanık ... yönünden itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine, 29/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi