Esas No: 1993/5131
Karar No: 1995/121
Karar Tarihi: 24.01.1995
Danıştay 7. Daire 1993/5131 Esas 1995/121 Karar Sayılı İlamı
Daire : YEDİNCİ DAİRE
Karar Yılı : 1995
Karar No : 121
Esas Yılı : 1993
Esas No : 5131
Karar Tarihi : 24/01/995
3577 SAYILI İTHALATTA HAKSIZ REKABETİN ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUNUN 6. VE 7.MADDELERİNİN ANAYASANIN 73.MADDESİNE AYKIRI OLMADIĞI, İHRACATI TEŞVİK BELGESİ KAPSAMINDA İTHAL EDİLEN EŞYA NEDENİYLE DAMPİNGE KARŞI VERGİ ALINMASINDA KANUNA AYKIRILIK BULUNMADIĞI HK.
İzmir Giriş Gümrük Müdürlüğünce tescilli 24.2.1992 gün ve ... sayılı beyanname kapsamı Pakistan menşeli pamuk ipliğinin ithali sırasında alının dampinge karşı verginin iadesi istemiyle açılan davayı; 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun hükümlerinin, Anayasa'nın 6, 7, 8, 11. ve 73.maddelerine aykırı olduğu yolundaki davacı iddialarının ciddi görülmediği, işin esasında da, 3577 sayılı Kanun ve bu kanuna göre yürürlüğe konulan yönetmelik hükümleri gereğince yayımlanan 90/21 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ ile, 52.05 tarife poızisyonunda yer alan Pakistan ve Hindistan menşeli pamuk ipliği için soruşturma açıldığı, 91/18 sayılı Tebliğ ile de, söz konusu eşyanın Pakistan menşeli olanlarının ithalinde, CİF bedeli üzerinden % 20 oranında teminatın geçici önlem olarak alınmasının kararlaştırıldığı, 91/21 sayılı tebliğin "Geçici Önlemlerin Kesin Olarak Tahsili" bölümünde ise, "Pakistan için açılmış olan soruşturmanın kesin Olarak Tahsili" bölümünde ise, "Pakistan için açılmış olan soruşturmanın kesin önlem alınması kararı ile sonuçlandırılması nedeniyle, İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Karar'ın 4.maddesi uyarınca, 23.9.1991 tarih ve 21002 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin 91/18 sayılı Tebliğ ile Pakistan menşeli soruşturma konusu madde ithilatı için yürürlüğe konulan ve kesin karar ile ilgili bu tebliğin yürürlük tarihine kadar alınmış olan CİF bedelin % 20'si oranındaki teminat şeklindeki geçici önlemler kesin olarak tahsil edilir." yolunda açıklamaya yer verdiği, bu durumda, ithale konu Pakistan menşeli pamuk ipliğinin CİF bedelinin % 20'si oranında dampinge karşı vergi alınmasında isabetsizlik görülmediği, öte yandan, söz konusu verginin, ithalatta haksız rekabet hallerinde dampinge veya sübvansiyona konu olan ithalatın sebep olacağı haksız rekabete karşı bir üretim dalanın korunması ve piyasa dengesinin bozulmasını önleme amacıyla konulduğu göz önüne alındığında, eşyanın, ihracatı teşvik belgesi kapsamında ithal edilmesinin, anılan verginin alınmasına engel teşkil etmediği, nitekim, 91/21 sayılı Tebliğin yayımlanmasından sonra verilen ihracatı teşvik belgelerine, "bu belge, dampinge karşı vergiyi kapsamaz" şeklinde şerh konulmak suretiyle konuya açıklık getirildiği gerekçesiyle reddeden ....Vergi Mahkemesinin ... günlü, ... sayılı kararının gerektiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Uyuşmazlık, 3577 sayılı Kanunun, İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulu'nun kuruluş ve görevlerini belirleyen 6.maddesi ile dampinge karşı vergi ve telafi edici verginin konulmasına ilişkin esasları düzenleyen 7.maddesinin, Anayasa'nın 73.maddesine aykırı olup olmadığı, ihracatı teşvik belgesi kapsamında yapılan ithalatın dampinge karşı vergiden muaf tutulup tutulamayacağı noktasından doğmuş bulunmaktadır.
Anayasanın 73.maddesinde aynen; "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, dediştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülüklerin muaflık, istisnalar veya indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir." denilmektedir.
3577 sayılı Kanunun 6.maddesinin 1.fıkrasında, İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulu'nun oluşumu belirtildikten sonra 2.fıkrasında, Kurulun görevleri; "a- Soruşturma açılıp açılmamasına veya açılmış bir soruşturmanın durdurulmasına karar vermek, b- Soruşturmanın herhangi bir safhasında yeterli delil olması halinde geçici önlem alınmasını Bkanlığa teklif etmek, c- Soruşturma sonuçlarını değerlendirmek, bunun gerektireceği tedbirleri almak, damping marjı ve/veya sübvansiyon miktarını belirlemek ve alınacak nihai kararları gerekçesiyle birlikte Genel Müdürlüğük (İthalat Genel Müdürlüğü) aracılığıyla Bakanlığın (İthalat Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlığın) onayına sunmak." şeklinde sayılmış, aynı Kanunun 7.maddesinin 1.fıkrasında ise, "Yapılan soruşturma sonucunda Kurul tarafından belirlenen ve Bakanlıkça onaylanan damping marjı veya sübvansiyon miktarı kadar dampinge konu malın fiili ithalinde dampinge karşı vergi, sübvansiyona konu malın fiili ithalinde ise telafi edici vergi alınır. Bununla birlikte, dampinge ve/veya sübvansiyona konu ithalat nedeni ile meydana gelen zararın telafisinin, tespit edilen damping marjı veya sübvansiyon miktarından daha az bir miktar veya oranda vergi konulmasıyla mümkün olabileceğinin belirlenmesi halinde bu oran veya miktarda vergi uygulanır." hükmü yer almıştır.
Davacı şirket tarafından, 3577 sayılı Kanunun 6.maddesi ile, damping marjının veya sübvansiyon miktarının belirlenmesi yetkisinin İthalatta Haksız Rekabeti Değerlendirme Kurulu'na verildiği, kurulun, söz konusu yetkiye dayanarak herhangi bir ülkenin herhangi bir malına istediği oranda ve istediği bir tarihte vergi koyabileceği veya bu vergiyi kaldırabileceği, nitekim bu yetkisinin belirtildiği şekilde kullanıldığına ilişkin örneklerin görüldüğü, öte yandan, anılan kanunun 7.maddesinde ise, kurulunun belirlediği damping marjı kadar vergi veya sübvansiyon miktarı kadar telafi edici verginin fiili ithalat sırasında alınacağının öngörüldüğü, bu haliyle, 3577 sayılı Kanunun 6 ve 7.maddelirinin, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklere ilişkin oranların kanunda yer alacağını öngören Anayasa'nın 73.maddesine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
3577 sayılı Kanunun bütünü incelendiğinde, damping marjı veya sübvansiyon miktarı hususunda herhangi bir oran veya miktarın belirlenmediği görülmektedir. Konunun özelliği göz önüne alındığında, böyle bir oran veya miktarın önceden belirlenmesinin mümkün olmadığı da anlaşılmaktadır. Zira, damping marjı veya sübvansiyon miktarı, ihracatçı ülkelerin tutumuna bağlı olarak, zaman içinde çok büyük farklılıklar gösterebileceği gibi, ülkeden ülkeye veya mal çeşidine göre de büyük farklılıklar gösterdiğinden, oran veya miktarın önceden tespiti ve bir üst sınırın belirlenmesi mümkün değildir. Ancak, bu durum, damping marjı veya sübvansiyon miktarının keyfi bir şekilde belirlenmesi yetkisinin idareye verilmesine gerekçe teşkil etmez. Anayasa Mahkemesinin benzer bir konuda verdiği ... günlü, E:..., K:... sayılı kararında da belirtildiği üzere, "Anayasa koyucusu, mali yükümlerin kanunla konulmasını emrederken, keyfi ve takdiri uygulamaları önleyecek ilkelerin kanunlarda yer almasını kastettiği süphesizdir. Bu yapılmadıkça bir mali yüküm, kanunla konulmuş sayılamaz." 3577 sayılı Kanun bu açıdan incelendiğinde, herhangi bir oran veya miktar belirtilmemekle birlikte, idareye (Kurula) keyfi ve sınırsız bir yetkinin de tanınmadığı, damping marjı veya sübvansiyon miktarının tespitine esas teşkil edecek ölçütlerin kanunda yer aldığı anlaşılmaktadır.
Nitekim, anılan kanunun "Tanımlar" başlıklı 2.maddesinin (C) bendinde "ihraç fiyatı", (e) bendinde "normal değer" tanımlandıktan sonra (g) bendinde ise, "Damping Marjı"; "normal değerin" "ihraç fiyatı"nı aştığı miktar olaraktanımlanmak suretiyle damping marjının tespitinde esas alınacak kriterler belirlenmiş bulunmaktadır.
Bu haliyle de, kanunun, damping marjı veya sübvansiyon miktarının tespiti hususunda idareye (Kurula), keyfi ve sınırsız bir yetki verdiğinin kabulü mümkün değildir.
Öte yandan, damping marjı veya sübvansiyon miktarının tespiti hususunda idareye tanınan yetkinin, kanunda belirtilen esaslar dikkate alınmaksızın kullanılması halinde, buna ilişkin idari işlemlere karşı, Anayasanın 125.maddesi uyarınca yargı yoluna gidilebileceği açıktır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle, 3577 sayılı Kanunun ilgli hükümlerinin Anayasaya aykırı olduğu yolundaki davacı iddiaları ciddi görülmemiştir.
İhracatı teşvik belgesi kapsamında ithal edilen malların dampinge karşı vergiden muaf tutulup tutulamayacağı hususuna gelince; olay tarihinde yürürlükte bulunan 8.11.1990 gün ve 90/115 sayılı Kararnamenin eki Karar hükümlerine istinaden, İhracatı Teşvik Tedbirlerinin uygulanma usul ve esaslarını belirlemek üzere, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından hazırlanarak 13.11.1990 gün ve 20694 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 91/1 nolu İhracatı ve Döviz Kazandırıcı Faaliyetleri Teşvik Tebliği'nin 22.maddesinin 1.fıkrasında, İhracatı Teşvik Belgesine istinaden yapılacak ithalatın, gümrük vergisi ve buna bağlı olarak ithalde alınan diğer vergi ve fonlardan, ithalde alınan damga vergisi dahil, muaf olduğu belirtilmiş, 3577 sayılı İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Kanun'un 9.maddesinde ise, dampinge karşı vergi veya telafi edici verginin gümrük idarelerince, ithalde aelınan diğer vergilerden "ayrı" olarak tahsil olunacağı veya teminata bağlanacağı hükme bağlanmıştır.
Yukarıda açıklanan tebliğ ve kanun hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, 91/1 sayılı Tebliğin 22.maddesiyle ihracatı teşvik belgesi kapsamında yapılan ithalata sağlanan istisnanın, gümrük vergisi ve buna bağlı olarak ithalde alınan diğer vergi ve fonlarla sınırlandırılması karşısında, 3577 sayılı Kanunun 9.maddesinde de belirtildiği gibi, gümrük vergisinden "ayrı" olarak tahsil edilen veya teminata bağlanan dampinge karşı vergi veya telafi edici verginin, anılan tebliğ hükmünde belirtilen muafiyet kapsamında olduğunun kabulü mümkün değildir.
Kaldı ki, 3577 sayılı Kanunun, 1.maddede ifadesini bulan "haksız rekabete karşı bir üretim dalının korunması ve/veya piyasanın bozulmasının önlenmesi" amacı ile, dampingli fiyatla ithal edilen bir malın ihracatı teşvik belgesi kapsamında veya bu kapsam dışındaki bir yolla ithalinin, bir üretim dalına vereceği zarar veya piyasanın bozulmasına yapacağı etki bakımından bir farklılık bulunmadığı göz önüne alındığında, ihracatı teşvik belgesi kapsamında yapılan ithalatın dampinge karşı vergiden muaf tutulmasının, kanunun konuluş amacına ters düşeceği şüphesizdir. Bu nedenle, davacı şirketin bu yöne ilişkin iddialarında da isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, mahkeme kararının onanmasına karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.