Hukuk Genel Kurulu 2016/1907 E. , 2019/272 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Gaziantep 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.03.2015 tarihli ve 2013/92 E., 2015/81 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 28.10.2015 tarihli ve 2015/12162 E., 2015/18010 K. sayılı kararı ile;
"…Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi .... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu. Temyiz konusu hükme ilişkin dava, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hâllerden hiçbirine uymadığından, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
01.05.1983 - 01.01.2013 tarihleri arasında davalı işverenlere ait çiftlikte ve çiftlik evinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının tespiti istemine ilişkin davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Yargılama sırasında resmi belge veya yazılı delil esas ise de; somut bilgilere dayanması ve inandırıcı olmaları koşuluyla tanık beyanları ile de ispatı mümkündür.
İnceleme konusu davada, Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.
Davacı tarafça, davacının davalı işverenlere ait çiftlikteki evde kaldığı, burada hem çiftliğin bakımı, temizliği gibi işlerde çalıştığı, hem de çiftlik sahibi ve çalışanlarına yemek yaparak düzenli olarak çalıştığı, davalı işverenlerce de çiftliğin 3 ortaklı bir aile çiftliği olduğu, tüzel kişiliğinin bulunmadığı, davacının ihtiyaç duyuldukça gündelik tarım işlerinde yevmiye karşılığı çalıştırıldığı, davacının ayrıca kendi nam ve hesabına başkalarının mülkünde ortakçılık yaptığı iddia edilmektedir. Bu kapsamda, uyuşmazlık, işverenlerin kim olduğu, davacının davalı işverenlere ait çiftlikteki çalışmalarının davalı işverenlere bağlı şekilde düzenli olup olmadığı, sürekli mi yoksa mevsimlik mi, tam zamanlı mı, kısmi zamanlı mı olduğu noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda öncelikle, yapılan işler sırasında çalışanların kimlerden emir ve talimat aldıkları ve dolayısıyla işin yapıldığı yerde işverenlerin kim olduğu belirlenmeli, davalı gösterilenler dışında da bir işveren tespit edilirse, bu kişiler de yönteminde davaya dahil edilerek göstereceği deliller toplanmalı, işin görüldüğü çiftliğin büyüklüğü, yapılan tarımın niteliği, davacıya ekip biçmesi için arazi verilip verilmediği, veriliyorsa davacının sadece bu arazilerle mi yoksa işverenlere ait tüm arazilerle mi ilgilendiği, arazi veriliyorsa bunun yaptığı işin karşılığı olarak mı yoksa ortaklık anlaşması kapsamında mı verildiği, çiftlikte kaç işçinin çalışmasına ihtiyaç duyulduğu, çiftlikteki işleri davacı dışında kimin ne şekilde yaptığı, devamlı surette bir çalışana ihtiyaç olup olmadığı, davacının yemek, temizlik, misafir ağırlama gibi işlerde çalıştırılıp çalıştırılmadığı, çalıştırılmıyorsa bu işleri kimin yaptığı, davacının mesaisinin ne kadarını bu işlere ayırdığı, davacının bazı tanık beyanlarında iddia edilen şekilde eşinin ölümünden sonraki dönemde bu işlerde çalıştırılıp çalıştırılmadığı, dosyada mevcut adi yazılı belgelerde yer alan ücretlerin ortakçılık ilişkisine dayalı olarak mı yoksa hizmet ilişkisi nedeniyle mi ödendiği hususları ile çalışmanın gerçekliği, süresi, devamlılığı, kesintiye uğrayıp uğramadığı hususları açıklığa kavuşturulmalıdır.
Bu bakımdan Mahkemece, çiftliğin tarımsal faaliyet yapılan kısmında da mahallinde keşif yapılarak davacının çalıştığını iddia ettiği davalı işverenlere ait arazilerinin büyüklüğü, niteliği ve yapılan tarımın çeşidi araştırılmalı, bu işlerin kaç kişi ile hangi zamanlarda yapılacağı ve yukarıda ayrıntılı olarak bahsedilen hususlarda konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmalı, davacının çalışmalarını bilebilecek kişiler kolluk ve muhtarlık marifetiyle tespit edilerek görgü ve bilgilerine başvurulmalı, belirdiği taktirde tanık beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeli, davacının davalı işverenlere ait çiftlikteki çalışmalarının sürekli mi yoksa mevsimlik mi ve bu işler için tam zamanlı mı yoksa kısmi zamanlı bir çalışmanın gerektiği hususu tartışılmalı, davacının gündelik işlerde yevmiye karşılığında dahi olsa sigortalı olarak çalıştırılması gerektiği değerlendirilmeli, davacı ve davalı tarafın iddiaları netliğe kavuşturulmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 2494 sayılı Kanun ile değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin davalılara ait olan Göğüş Çiftliği isimli işyerinde 01.05.1983 tarihinde çalışmaya başladığını, çiftliğin temizliği bakımı, çiftlik sahiplerine yemek yapma işleri ile uğraştığını, 01.01.2013 tarihine kadar çalışmaya devam ettiğini, ancak sigorta bildiriminin yapılmadığını ileri sürerek müvekkilinin davalı işyerinde çalışma süresinin ve prime esas kazancının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili; davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalılar ..., Şükran Göğüş, ..., ... ve ... vekili, öncelikle davalılardan ..., Türkmen Gögüş ve Mehmet Göğüş’ün bu davada hasım olamayacağını, diğer taraftan davacının bahsettiği çiftlikle herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını, bahsedilen çiftliğin işlerin aile fertleri tarafından yerine getirildiğini, davacı ile müvekkili arasında yapılan bir iş sözleşmesi bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacıya ait sigorta dosyası, alınan cevabi yazılar, dinlenen tanık beyanları, davacının gelir sahibi olması, mahallinde yapılan keşif esnasında mahkemece edinilen izlenim ve tüm dosya muhteviyatından davacının davalılara ait iş yerinde çalışmadığı yolunda kanaat oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; davacının 28 yıl gibi uzun süredir kendisi ve ailesi ile birlikte davalılara ait olmayan ve çiftlik sınırları içerisinde bulunmayan bir evde ikamet etmekte olup gerek iddialardan gerekse dosyaya sunulan tüm kayıt ve belgelerden de anlaşılacağı üzere tarafların çalışma şekli veya anlaşma şekline yönelik olarak aralarında bir uyuşmazlık olmadığı, taraf tanıklarının da beyan ettiği şekilde davacının çalışma düzenine rıza göstererek aralarındaki anlaşma bozulana kadar aynı şekilde çalışmaya devam ettiği ve ayrılınca dava açtığı hususları birlikte değerlendirildiğinde davacının iddialarında samimi olmadığı ve çalışmanın hizmet akdine dayalı olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından hizmet tespiti talebinde bulunan davacının dava konusu Göğüş Çiftliğinde hizmet akdine dayalı olarak çalışıp çalışmadığına yönelik yapılan araştırmanın yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce mahkemece verilen direnme kararında “Davanın reddine dair verilen önceki kararda direnilmesine” şeklinde hüküm kurulduğu dikkate alındığında usulüne uygun bir direnme kararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
6100 sayılı HMK’nın 294. maddesinin 3 fıkrasında ise “Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini yitirdiğinden ona atıf suretiyle hüküm tesisinin yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de aşikardır.
Nitekim Yargıtay"ın yerleşmiş görüşü de bu yöndedir (Hukuk Genel Kurulunun 05.04.2017 tarihli ve 1610-668 sayılı; 24.05.2017 tarihli ve 1265-1005 sayılı kararları).
Somut olaya gelince; mahkemece aslolan kısa kararda ve gerekçeli kararda yukarıda açıklanan mevzuata uygun hüküm fıkrası oluşturulmamış sadece "...Davanın reddine dair verilen önceki kararda direnilmesine…" denilmekle yetinilmiş, ilk verilen karara atıf yapılarak hüküm kurulmuş, dosya kapsamı dikkate alınarak açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmamıştır.
Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulmasıdır.
Bu itibarla, yerel mahkemece usulüne uygun direnme hükmü kurulması için işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın usulden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre bu aşamada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.03.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.