Esas No: 2019/11898
Karar No: 2020/150
Karar Tarihi: 13.01.2020
Kasten yaralama, tehdit ve hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/11898 Esas 2020/150 Karar Sayılı İlamı
18. Ceza Dairesi 2019/11898 E. , 2020/150 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Kasten yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 86/3-e, 106/1-2. cümle, 125/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000,00, 1.000.00 ve 1.500,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, sanık hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına dair Ankara 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/06/2017 tarihli ve 2015/99 esas, 2017/607 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre; sanığın daha önce sabıka kaydının bulunmaması, suç nedeniyle mağdurda giderilmesi gereken maddî zarar bulunmaması ve sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmesi karşısında, 5271 sayılı Kanun"un 231. maddesinin uygulanması için gerekli objektif şartların mevcut olduğu gözetilmeden subjektif şartlar tartışılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I- Olay:
Sanık hakkında hakaret suçundan yapılan yargılama sonucunda sanığın mahkumiyetine karar verildiği, hükmün miktar itibarıyla verildiği anda kesin olduğu, işbu hükümde sanık hakkında şartlarını taşımasına rağmen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik karar verilip verilmeyeceği yönünde bir değerlendirme yapılmadığı gerekçesi ile kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu görülmüştür.
II- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
- Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
- Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz etmemesi,
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.”
Kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, CMK"nın 231. maddesinde sayılan objektif ve subjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif koşulların değerlendirilmesindeki hatalar kanun yararına bozma konusu olabilecekken, subjektif koşula yönelik hukuka uygun gerekçeler takdire ilişkin olduğundan, kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte, sanık veya müdafiinin bu kurumun lehlerine uygulanmasına yönelik talepleri bulunması ve objektif koşulların oluşmasına karşın, koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmaması da, yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık kabul edilerek, kanun yararına bozma konusu yapılabilecektir.
İnceleme konusu somut olayda; suç tarihi itibariyle kasıtlı suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanık ... hakkında, katılana yönelik yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından adli para cezası verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, sanığın uygulanmasını talep etmesine rağmen değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının oluşması karşısında, mahkemece subjektif koşul da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun değerlendirmesiz bırakılması hukuka aykırıdır.
III- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1. Ankara 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/06/2017 tarihli ve 2015/99 esas, 2017/607 karar sayılı kararlarının, sanık ... hakkında yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2. Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 13/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.