Esas No: 2017/391
Karar No: 2019/271
Karar Tarihi: 07.03.2019
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/391 Esas 2019/271 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Karşıyaka 2. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.04.2015 tarihli ve 2013/307 E., 2015/93 K. sayılı kararın davalı ... vekili ile davalı işverenler vekilince temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 14.04.2016 tarihli ve 2015/13397 E., 2016/6603 K. sayılı kararı ile;
"...Dava, davacının 18.11.2004-01.12.2008 tarihleri arasında davalılara ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Dosya içindeki kayıtlardan; davacı adına davalı işyerinden düzenlenmiş işe giriş bildirgesi ve Kuruma bildirilen çalışmalarının bulunmadığı, nizalı dönemde davacı adına dava dışı 1167996 sicil numaralı ..... işyerinden 01.03.2008 tarihinde işe giriş bildirgesinin verildiği ve 01.03.2008-31.12.2008 tarihleri arasında ..... işyerinden bildirim yapıldığı, 01.03.2008 tarihli işe giriş bildirgesi üzerinde imza incelemesi yapıldığı ve imzanın davacıya ait olmadığının anlaşıldığı, ..... işyerine ait bordroların alındığı ve bordro tanıklarının dinlendiği ve tanık beyanlarından, davacının bu işyerinde çalışmasının olmadığı anlaşıldığı ve mahkemece bu süreleri de kapsar şekilde hizmet tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, nizalı dönemde davacı adına ..... işyerinden bildirim yapılmış olmasına ve bu süreler iptal edilmeksizin, bu süreleri de kapsar şekilde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yapılacak iş; davacıya ....."yı davaya dahil etmesi için süre verilmeli ve aynı sürelerde iki farklı işyerinde çalışmanın hayatın olağan akışına aykırı olduğu düşünülüp, ....."ya ait işyerinden bildirilen çalışmaların fiili olup olmadığı tespit edilmeli ve fiili çalışmanın olmadığının tespit edilmesi halinde bu sürelerin iptali ile toplanan deliller doğrultusunda çıkacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır..."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalıların murisi ...’ye ait Yeni Foça Bucak Mevkiinde bulunan Gülerce At Harası isimli at çiftliğinde at bakıcılığı, bahçıvanlık ve hamallık olmak üzere çeşitli işler yapmak suretiyle 18.11.2004 tarihinde çalışmaya başladığını, 16.03.2006 tarihinde ...’nin vefatından sonra mirasçısı olan davalılar yanında at harasındaki çalışmalarına devam ettiğini ve bu çalışmalarının 01.12.2008 tarihine kadar sürdüğünü iddia ederek 18.11.2004 - 01.12.2008 tarihleri arasında Gülerce At Harası isimli at çiftliğinde geçen sigortalı çalışmalarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işverenler vekili, davacının yaptığını belirttiği iş nedeniyle iş mahkemelerinin görevli olmadığını, söz konusu at çiftliğinin ...’ye ait olması sebebiyle diğer davalılara husumet yöneltilemeyeceğini, davalıların ikametgahının İstanbul olması sebebiyle yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacının davalılar yanında çalıştığına ilişkin olarak herhangi bir kaydın olmadığını ve çalışmasının söz konusu olmadığını, mevsimlik ve dönemsel olmak üzere süreksiz tarım işçisi olarak çalışması nedeniyle 2925 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olması gerektiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı ... vekili, davacının iddia ettiği çalışma olgusunun özel bir duyarlılık ve titizlikle araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece, davacının kurumda tescil kaydı bulunmayan çiftlikte temizlik, hayvan bakım ve bahçıvan işi işyerinde 18.11.2004 – 27.06.2005 tarihleri arasında davalıların murisi ... nezdinde, söz konusu çiftliğin işletme tescil belgesinden hareketle 28.06.2005 tarihinden itibaren 01.12.2008 tarihine kadar davalı ... nezdinde sürekli ve kesintisiz sigortalı niteliğinde çalıştığı, 18.11.2004-02.12.2008 (01.12.2008) tarihleri arasında gerçekleşen ve Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışma günlerinin 1454 gün olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı ... vekili ile davalı işverenler vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının dava dışı .....’ya ait işyerinde fiili bir çalışmasının bulunmadığının bozma öncesinde mahkeme tarafından incelenip araştırıldığı, davacının tespiti istenen dönemde dava dışı .....’ya ait işyerinden yapılan sigortalı bildirimlerinin iptali yönünde bir talebi bulunmadığı, niteliğine göre aynı süre içerisinde farklı işyerlerinde çalışmanın mümkün olabileceği ve sosyal güvenlik mevzuatı bakımından farklı iş yerlerinden ayrı ayrı sigorta bildirimlerinin yapılabilmesinin yasal olarak mümkün olduğu, hizmet tespitine yönelik olarak açılan eldeki davada dava dışı .....’nın davaya dahil edilmesinin davacı yönünden külfet yüklemek niteliğinde bulunduğu, bu durumun uzun süren hizmet tespiti davaları bakımından süreci daha da uzatacağı, HMK’nın 124. maddesinin 4. fıkrasında dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi hâlinde yapılacak işlemlerin düzenlendiği, tarafın eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması hâlinde karşı tarafın rızası aranmaksızın taraf teşkili talebinin mahkemece kabul edilebileceği düzenlemesinin mevcut olduğu, davacı tarafın .....’nın davalı konumunda olması gerekirken eksik bildirildiği yönünde bir beyanının olmadığı, bu nedenle .....’nın davaya dahil edilmesini gerektiren bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı ... vekili ile davalı işverenler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davacının sosyal güvenlik mevzuatına göre farklı iş yerlerinden ayrı ayrı sigorta bildirimlerinin yapılabilmesinin mümkün olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre tespiti istenen dönemde dava dışı ..... işyerinden yapılan bildirimleri bakımından bu işverenin davaya dahil edilmesinin ve bu çalışmanın fiili olup olmadığının araştırılarak, fiili olmadığının tespiti halinde iptal edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7/1’inci maddesinde, “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun Geçici 20"inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve anılan Kanun’un 79’uncu maddesi olduğu kabul edilmelidir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanunun Geçici 7’nci maddesi uyarınca, uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanunun 2’nci ve 6’ncı maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun’un 3’üncü maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanunun 6/1’inci maddesinde yer alan açık hüküm gereğidir.
Ne var ki, sigortalıların bazı haklardan yararlanmaları öncelikle kuruma bildirilmeleri, belirli süre prim ödemiş olmaları ve kanunun gerektirdiği bilgilerin açık bir şekilde bilinmesi koşullarına da bağlıdır. Anılan bilgi ve belgelerin kuruma ulaştırılmaması veya eksik ulaştırılması hâlinde ise bildirimsiz (kaçak) çalıştırma olgusu ortaya çıkacaktır. Bu durum, prim ve gelir vergisi ödememek için işverenlerce sıklıkla başvurulan bir yol olup, ülkenin gerçeklerinden biridir. İşte bu noktada, işçinin bir takım yasal haklardan yararlanabilmesi için sigortalı hizmetinin tespitini istemesi gereği ortaya çıkmaktadır.
Belirtilen amaca yönelik davaların yasal dayanağı, mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79’uncu maddesi olup, anılan maddede “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır.
Sigortalı tarafından açılan hizmet tespiti davasında her türlü delille kanıtlanabilen çalışma olgusunun usulünce belirlenmesinden sonra, bu çalışmanın sigortalı çalışma olup olmadığı; ardından da ücret olgusu ve çalışılan zaman üzerinde durulmalıdır.
Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku, hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında, özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten hizmet tespiti davaları, taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olup, kendiliğinden araştırma ilkesi söz konusudur.
Sigortalılık başlangıç tarihi ve hizmet tespitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icabettiği Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadı gereği olduğundan, kamu düzenini ilgilendiren hizmet tespiti davalarında, hâkimin özel bir duyarlılık göstererek delilleri kendiliğinden toplaması ve sonucuna göre karar vermesi gerekir. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı bu davalarda ispat yükü, bir tarafa yüklenemez.
Öte yandan, hizmet tespiti davalarının amacı, hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunması olduğundan, tespiti istenen dönemde kişinin sigortalı niteliği taşıyıp taşımadığı ile yapılan işin kanun kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır. Çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu ancak bu koşullar varsa inceleme konusu yapılabilecektir.
Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden, bu davalarda iş yerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde iş yerinin yönetici ve görevlileri, iş yerinde çalışan öteki kişiler ile o iş yerine komşu ve yakın iş yerlerinde, tarafları veya iş yerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.
Bu amaçla tanıkların, hizmet tespiti istenen tarihte, iş yeri veya komşu iş yeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi iş yerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, iş yerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmelidir.
Diğer taraftan bu davalarda, işverenin çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalıdır.
Nitekim açıklanan hususlar Hukuk Genel Kurulunun 07.04.2012 tarihli 2012/21-137 E., 2012/433 K.; 12.06.2013 tarihli 2012/10-635 E., 2013/823 K. ve 25.09.2013 tarihli 2013/21-182 E., 2013/2013/1401 K. sayılı kararlarında da benimsenmiş ve açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca, taraf değişikliği, açılmış ve görülmekte olan bir davada, davanın taraflarından birinin davadan ayrılması ve onun yerini “üçüncü kişinin” almasıdır. Taraf değişikliğinin bu dar tanımının yanında, daha geniş anlamda, mevcut tarafların yanına yenilerinin eklenmesi (tarafın genişletilmesi diyebiliriz) de taraf değişikliği olarak kabul edilebilir. İkinci durumda, davanın bir tarafında taraf sayısında bir artış meydana gelmektedir. Bu durum taraflar arasında dava arkadaşlığı oluşması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Taraf değişikliği, kanunun öngördüğü hallerde kendiliğinden (ipso iure) gerçekleşmekteyse zorunlu (kanuni) taraf değişikliğinden, buna karşılık, kanunun öngördüğü belirli hallerde bir tarafın talebi ve karşı tarafın kabulü ya da mahkemenin izni ile gerçekleşmekte ise iradi taraf değişikliğinden söz edilir (Yrd. Doç. Dr. Tolga Akkaya, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 897-941 (Basım Yılı: 2015)).
Somut uyuşmazlığın incelenmesinde, davacı adına talep ettiği dönemde davalı işyerinden bildirim yapılmadığı, 01.03.2008 - 31.12.2008 tarihleri arasında dava dışı 1167996 sicil numaralı ..... unvanlı iş yerinden yapılan sigortalı bildirimlerin bulunduğu, mahkemece bu süreleri de kapsar şekilde davacının dava konusu dönemdeki hizmetlerinin tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır. Hizmet tespitine yönelik olarak açılan eldeki davanın kamu düzenini ilgilendirdiği dikkate alındığında, HMK’nın 124’üncü maddesinde düzenlenen ‘Tarafta İradi Değişiklik’ durumunun dava konusu olayda uygulanması mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi davacıya dava dışı .....’nın davaya dâhil edilmesi hususunda uygun bir süre vermek ve taraf teşkilini sağlamak, .....’nın da göstereceği delilleri toplamak, davacının ..... iş yerinden bildirilen çalışmalarının fiili olup olmadığını, söz konusu sigortalı bildirimlerinin iptal edilmesinin gerekip gerekmediğini belirlemek ve ortaya çıkacak sonuca göre davacının dava konusu dönemdeki hizmet süresinin tespiti talebi hakkında karar vermekten ibarettir.
O hâlde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Davalı ... vekili ile davalı işverenler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının davalı işverenlere aidesine, aynı Kanunun 440. maddesine göre karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.03.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.