1. Hukuk Dairesi 2014/21531 E. , 2017/4197 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 12.09.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... ile temyiz edilenler vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları olan dedeleri ..."ın dava konusu 342 ada 14, 26 ada 18, 721 ada 11 ve 12, 370 ada 8, 20, 35, 47, 48 ve 56 parsel sayılı taşınmazlarını mirastan mal kaçırmak amacıyla davalı oğullarına temlik ettiğini, işlemlerin muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali-tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, hak düşürücü sürenin geçtiğinden de söz ederek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, dava tarihi itibariyle 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakanın terekesi ölüm ile intikal edeceğinden ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olacaklarından, bu tür isteklerde dava hakkı murisin ölümüyle ortaya çıkar. 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında da murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Değinilen yasal düzenlemede, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemeyeceği ve dava açılamayacağı hükme bağlanmıştır. Başka bir ifadeyle, dayanılan hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde anılan sürenin uygulama imkanına kavuşacağı açıktır. Ancak, tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda hak düşürücü sürenin uygulama yeri yoktur
Somut olayda, dava konusu 342 ada 14, 370 ada 8, 20, 35, 47, 48 ve 56 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin mirasbırakan ..."ın ölümünden sonra yapıldığı ve tespit tutanaklarının kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığına göre, anılan parseller bakımından hak düşürücü süre geçtiğinden bahisle davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların öteki temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ne var ki, dava konusu 26 ada 18 nolu parselin ifraz ve tevhit suretiyle geldiği ana kadastral parsel olan 26 ada 5 nolu parselin kadastro tespitinin mirasbırakanın öldüğü 29.08.1967 tarihinden önce 1937 yılında yapıldığı, murisin kadastro sonrasında oluşan ifraz parselini 22.01.1952"de üçüncü kişiden satın aldığı ve 05.07.1967"de davalı oğullarına satış yoluyla temlik ettiği; dava konusu 721 ada 11 ve 12 nolu parsellerin kadastro tespitlerinin de yine murisin ölümünden önce 1938 yılında yapıldığı, mirasbırakanın da bu taşınmazlarını kadastro sonrasında 05.07.1967"de davalı oğullarına bakım aktiyle temlik ettiği getirtilen kayıt ve belgelerle sabittir.
O halde, 26 ada 18 ve 721 ada 11 ve 12 nolu parseller yönünden 3402 sayılı Kanun"un 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanamayacağı açıktır.
Hal böyle olunca; 26 ada 18 ve 721 ada 11 ve 12 nolu parseller bakımından işin esasının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile anılan parseller hakkındaki davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi isabetsizdir.
Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.