Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/2789
Karar No: 2010/6141
Karar Tarihi: 16.12.2010

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/2789 Esas 2010/6141 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/2789 E.  ,  2010/6141 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

    ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne dair Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 31.12.2009 gün ve 177/511 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı vekili, imar-ihya, bağış yoluyla intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan ve 2006 yılında idari yoldan Hazine adına tescil edilen 1331 ve 1334 parseller kapsamındaki yaklaşık 60 dönümlük yerin tapu kaydının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine vekili, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan mera niteliğindeki yerlerden olduğunu ve kazanma koşullarının oluşmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine 1331 ve 1334 parseller kapsamında kalan ve teknik bilirkişi raporunda B ve C harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümlerinin tapu kayıtlarının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine; hükmün, kabule ilişkin bölümü davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava; TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17.maddeleri uyarınca imar-ihya ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayalı tescil isteğine ilişkindir. Kazanma koşullarının davacı lehine gerçekleştiği görüşünden hareketle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Mahkemece krokisi eklenmek suretiyle dava konusu yerlerin hangi tarihte ve hangi nedenlerle tespit dışı bırakıldığı Kadastro Müdürlüğünden sorulmamıştır. Dava konusu taşınmaz, kadastro çalışmaları sırasında tespit dışı bırakılan bir yer olduğuna göre böyle bir yerin tapuya tescil edilebilmesi için bu maddede yazılı olumlu ve olumsuz koşullarının araştırılıp belirlenmesi, kazanma koşullarının kanıtlanması gerekir. Davacı vekili dilekçesinde, imar-ihya olgusuna dayanmış, yerel bilirkişi ve tanıklar bu konuda herhangi bir açıklamada bulunmaksızın kazanmayı sağlayan zilyetlikten sözetmişlerdir. Dava konusu taşınmaz tespit dışı bırakılan yerlerden olduğuna göre, böyle bir yerin imar ve ihya edilmedikçe zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla; imar-ihya ile başlamayan zilyetlik, kazanma bakımından hukuken bir değer taşımaz.
    Bundan ayrı; teknik bilirkişi tarafından, krokide B harfiyle gösterilen bölümün mera tescil haritalarına göre mera sınırları içerisinde kaldığı, A harfiyle gösterilen bölümün ise 01.12.2006 tarihinde Kayseri Valiliği kararıyla meradan vasıf değişikliği yapılmak suretiyle 1334 parsel numarası verilerek Hazine adına tescil edildiği bildirilmesine karşılık usulüne uygun olarak kadim ve tahsisli mera araştırması yapılmamış, aynı raporda taşınmaz bölümlerinin 1995 yılına ait memleket haritalarında boş ve atıl görünümde olduğu bildirilmiş ise de bölgeye ait hava fotoğrafları üzerinde usulüne uygun olarak uzman bilirkişi marifetiyle araştırma ve inceleme yapılmamış, dava konusu yerin Mimarsinan Organize Sanayi Bölgesi kapsamında kalması ve sınırında Kayseri-Malatya Devlet Karayolu bulunmasına karşılık, taşınmazın Organize Sanayi Bölgesine tahsis edilen yerlerden olup olmadığı sorulmamış, Karayolları kamulaştırma kararı ve haritaları getirtilerek taşınmaz başında uygulanmamış, TMK.nun 713/3.maddesi uyarınca ilgisi nedeniyle Mimarsinan Organize Sanayi Bölgesi ile Karayolları Genel Müdürlüğüne dava yöneltilmemiştir. Öncelikle bu yönde dava koşulunun yerine getirilmesi zorunludur.
    Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının kadastrodan sonraki geçmiş yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için Hazine adına idari yoldan tapu kayıtlarının oluştuğu tarihten geriye doğru en az 20 – 25 yıl öncesine ait (1980-1985 yılları arası) 1/20000 veya 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafının bir stereoskop altında incelenmesi halinde arazinin üç boyutlu görüleceği, taşınmazın sınırlarının belirlenebileceği ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabileceği açıktır. (Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesinin yayınlarından, Doç. Dr. ...’in, ... Etüd ve Haritalama kitabının 1995 yılı baskısı sh. 53.) Mahkemece uyuşmazlığın net bir biçimde çözüme kavuşturulabilmesi için hava fotoğraflarından gereği gibi yararlanılmamıştır.
    Dava konusu taşınmaz bölümlerinin mera haritaları kapsamında kaldığı ve mera niteliği Valilik kararıyla kaldırılarak Hazine adına tescil edildiği bildirildiğine göre uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların niteliğinin belirlenmesi ile de ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazların öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Bir yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. Yargıtay HGK.nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
    Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman ziraat bilirkişisi aracılığı ile tespiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiğinin tespit edilmesi, nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlarda düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece usulüne uygun şekilde mera araştırması yapılmamış olması isabetsizdir.
    Öte yandan yukarıda açıklanan harita ve belgeler ile komşu 1332 ve 1333 parselleri ait tapu kayıtları ile varsa dayanak belgelerinin bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmesi, taşınmazın hangi tarihte ve hangi nedenle tespit dışı bırakıldığının sorulması, HUMK.nun 259. maddesi hükmü uyarınca; dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılması, aynı Kanunun 258. maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanıkların davetiye ile çağrılması, öğretim üyesi seviyesinde Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünden bir ziraat mühendisi, bir harita veya kadastro mühendisi ile bir jeologdan oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tapu kayıtlarının idari yoldan Hazine adına oluştuğu tarihten geriye doğru en az 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak, taşınmazın niteliğinin ve kullanım süresinin ne zaman kullanılmaya başlandığının belirlenmesine çalışılması, tanık ve bilirkişi sözlerinin bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, beyanlar arasında aykırılık çıktığı taktirde, aynı Kanunun 265.maddesi hükmü nazara alınarak giderilmesine çalışılması, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihlerinin ayrı ayrı belirlenmesi, temyiz incelemesi sırasında gözönünde tutulmak üzere HUMK.nun 366.maddesi hükmü uyarınca dava konusu taşınmaz ve çevresinin resimlerinin çektirilip mahkeme hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, Kadastro Kanununun 17. maddesindeki tüm koşulların davacı lehine gerçekleşip, gerçekleşmediğinin gözönünde tutulması, ondan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
    Davacı vekili eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanmıştır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemeyecektir. Anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra bağış yapan eş, miras bırakanı ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış zilyetliğe dayalı tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmemiş, Kayseri 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/891 Esas 2006/439 Karar sayılı ilamı ile Kayseri-Malatya Devlet karayolunun kenarında 24.000 m2 yerin davacı adına tesciline karar verilmiş olması nazara alınarak eldeki dosyada dava konusu edilen yer ile bağlantısı olup olmadığı ve norm sınırlamasının aşılıp aşılmadığı gözönünde tutulmamıştır. Mahkemece yukarıda açıklanan araştırma ve incelemeler yapılmadan eksik incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
    Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428.maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA,16.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi