Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2015/3355
Karar No: 2019/268
Karar Tarihi: 07.03.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2015/3355 Esas 2019/268 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2015/3355 E.  ,  2019/268 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    Taraflar arasında birleştirilerek görülen “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bolu İş Mahkemesince asıl davanın reddine, birleşen davada maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat istemi yönünden ise davacının manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine dair verilen 29.05.2014 tarihli ve 2014/299 E., 2014/290 K. sayılı karar davacı vekili ve birleşen dosyada davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 02.10.2014 tarihli ve 2014/15971 E., 2014/19307 K. sayılı kararı ile,
    “…Dava 06.07.2002 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu % 6 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
    Mahkemece davalı ... hakkında açılan davanın reddine, davalı ... yönünden maddi tazminat davasının kabülüne, manevi tazminat davasının kısmen kabulüne dair 25.06.2013 günlü kararın davalı ... vekilince temyizi üzerine Dairemizce sair temyiz itirazları reddolunarak, maddi tazminat talep miktarının artırılması yanında ayrıca manevi tazminat talebini de içeren ıslah dilekçesinin ıslah harcı yatırılmak suretiyle Mahkemeye verildiği ancak ayrıca başvuru harcının yatırılmadığı anlaşıldığından manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece Bozma İlamına uyularak yapılan yargılama sonunda davalı ... hakkında açılan davanın reddine, davalı ... yönünden maddi tazminat davasının kabülüne, davacının ayrıca manevi tazminat davası açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine karar verilmiş ve bu karar davacı vekili ile davalı ... vekilince temyiz edilmiştir.
    Manevi tazminat talebi ile ilgili hüküm kurulurken, davacıların manevi tazminat istemleriyle ilgili dilekçelerinin hukuki değerlendirmesinde yanılgıya düşüldüğü görülmektedir.
    Gerçekten ıslahla dava konusu olmayan bir istemin dava kapsamına alınmasının mümkün olmadığı, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir davanın açılması olanağı bulunmadığı, bu yöndeki istemlerin davacının ayrıca dava açma hakkı saklı kalmak üzere reddinin gerektiği dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir. Öte yandan harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Ancak ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava, dava dilekçesinin esas defterine kayıt edildiği tarihte açılmış sayılır.
    Davacının maddi tazminat davasının fazlayı talep hakkını saklı tutarak 2.000,00-TL istemli olarak açıldığı ve yargılama sırasında 21.11.2008 tarihli dilekçe ile maddi tazminat isteminin artırıldığı ve ayrıca manevi tazminat talep edildiği uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu dilekçe ile talep edilen manevi tazminat talebinin ek dava niteliğinde kabul edilip edilemeyeceği noktasında ve ""21.11.2008 tarihli manevi tazminat istemine ilişkin dilekçenin verilmesini takiben başvuru harcının yatırılmamış olması nedeniyle ek dava dilekçesi olarak kabulünün mümkün olmadığından ıslah ile dava konusu edilmeyen bir istemin dava kapsamına alınması mümkün olmayıp bu nedenle davacının ayrıca manevi tazminat davası açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine şeklinde karar verilmesi gerektiği""ne ilişkin bozma kararına uyulmakla bunun davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
    Davacı vekilinin 21.11.2008 tarihli maddi tazminat talebinin 10.245,35 TL tutarında artırılmasını ve 15.000 TL tutarında manevi tazminat talebini içerir dilekçesini takiben ıslah harcını başvuru harcını da kapsar şekilde yatırdığı, başvuru harcının ayrı bir kalem olarak harcın yatırıldığına ilişkin evrakta ayrıca belirtilmediği, bu durumun sonucunun davacıya yükletilemeyeceği ve Dairemiz değerlendirmesinin maddi hataya dayalı olduğu ortadadır. Öte yandan maddi hataya dayalı bozma kararlarına uyulmasının usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı bunun usuli kazanılmış hakkın istisnaları arasında bulunduğu, Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Hal böyle olunca davacının ek dava niteliğinde olan manevi tazminat talebi ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek, ek dava dilekçesinin ıslah dilekçesi kabul edilmek suretiyle manevi tazminat hakkındaki istemlerin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…”
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Asıl ve birleşen dava, tazminat istemine ilişkindir.
    Asıl dosyada davacı vekili; müvekkilinin davalı ...’a ait iş yerinde makineci olarak çalışırken elinin makineye sıkışması sonucu sol işaret parmağının ikinci boğum üstünden koptuğunu, olayın meydana gelmesinde işverenin ihmalinin olduğunu ileri sürerek, manevi tazminat alacağını saklı tutmak suretiyle, 2.000,00TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Birleşen dosyada davacı vekili; asıl dosyadaki aynı hukuki vakıalar belirtilmek suretiyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak (özellikle manevi tazminat hakkını), 2.000,00TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı ...’dan tahsilini talep etmiştir.
    Davacı vekili, 21.11.2008 tarihli dilekçesi ile maddi tazminata ilişkin talebini 12.245,35TL’ye yükseltmiş ayrıca 15.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
    Asıl dosyada davalı vekili; müvekkilinin işveren veya işveren vekili sıfatına haiz olmadığını, davanın öncelikle husumet nedeniyle olmadığı takdirde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Birleşen dosyada davalı vekili; davacının el yazısıyla yazarak düzenlediği tutanak başlıklı yazıda, geçirmiş olduğu iş kazasında bizzat kendi beyanı ile müvekkilinin kusuru olmadığını belirttiğini, müvekkilinin işyerinde her türlü emniyet önlemi alındığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece; iş kazasının meydana gelmesinde davalı işveren ...’ın %80 davacının %20 kusurlu olduğunun tespit edildiği, davacının meydana gelen kaza sebebiyle maluliyet oranının %6 olduğu, alınan bilirkişi raporuna göre davacının isteyebileceği maddi tazminat miktarının 20.455,00TL olduğu, davacı vekilinin 21.11.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile davalılar ... ve ... yönünden davasını ıslah ederek 12.245,35TL maddi tazminat ve 15.000,00TL manevi tazminat talep ettiği, davalı ...’ın kusurlu olmaması nedeniyle asıl davanın reddine, birleşen davada ise taleple bağlı kalınarak 12.245,35TL maddi tazminat ve 6.000,00TL manevi tazminatın davalı ...’dan tahsiline karar verilmiştir.
    Birleşen dosyada davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece, birinci bentte davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra ikinci bentte; mahkemece, manevi tazminata ilişkin açılmış bir dava olmadığı halde, ıslah dilekçesi ile talep edilen manevi tazminat istemi dikkate alınarak, manevi tazminatın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu, ayrıca harca tabi davalarda her dava açılırken davalıdan başvurma harcı ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte birinin peşin olarak alınacağı, peşin harç yanında başvuru harcını da yatırarak yeni bir talep de bulunulduğu takdirde bu durumun ek dava olarak nitelendirilmesi gerektiği bu olayda manevi tazminata ilişkin dilekçenin nispi harç yatırılmak suretiyle mahkemeye verildiği ancak başvuru harcının yatırılmadığı, buna göre ıslah dilekçesinin bu haliyle ek dava dilekçesi olarak kabulünün de mümkün olmadığı, ıslah ile dava konusu edilmeyen bir istemin dava kapsamına alınmasının mümkün olmaması nedeniyle “davacının ayrıca manevi tazminat davası açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine” şeklinde karar verilmesi gerekirken davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Mahkemece; Özel Daire bozma kararına uyularak davalı ... yönünden asıl davanın reddine, birleşen davada ise taleple bağlı kalınarak 12.245,35TL maddi tazminatın birleşen dosya davalısı ...’dan tahsili ile davacının ayrıca manevi tazminat davası açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine karar verilmiştir.
    Davacı vekili ve birleşen dosyada davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
    Mahkemece, davacının davasını ıslah ederken dilekçesinde manevi tazminat talebini ek bir dava olarak ileri sürdüğünü belirtmediği, 21.11.2008 havale tarihli ıslah dilekçesinde maddi tazminata ilişkin talep sonucunu artırırken daha önce talep edilmeyen ancak saklı tutulan manevi tazminat talebine de yer verildiği, ıslah ile talep edilen manevi tazminat miktarının 15.000,00TL olduğu, davacı ayrıca maddi tazminat talebini de 10.245,35TL artırarak 12.245,35TL talep ettiği, ıslah talebi ile birlikte yatırılan harç miktarı incelendiğinde 138,40TL tutarında ıslah harcının alındığı, davacının manevi tazminat talebi için ek dava olarak başvurmuş olduğu kabul edilseydi ya da davacının manevi tazminat talebi için başvurma niyeti olsaydı manevi tazminat talebi için hesaplanacak harcı da yatırması gerektiği, harçları yatırmanın davacının sorumluluğunda olduğu, davacı tarafından yatırılan harcın sadece maddi tazminat talebini artırmaya yönelik olduğu, davacı tarafından yatırılan harç içinde manevi tazminat talebine ilişkin ıslah veya ek dava başvuru harcının yer almadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davacı vekili ve birleşen dosyada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı vekilinin 21.11.2008 tarihli dilekçesinin, manevi tazminat istemine ilişkin ek dava niteliğinde mi yoksa ıslah dilekçesi niteliğinde mi olduğu, yatırılan 138,40TL harcın manevi tazminat davası için başvurma ve nispi harç miktarını da kapsayıp kapsamadığı, burada varılacak sonuca göre davacının manevi tazminat istemi hakkında bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
    Davacı vekili ile birleşen dosyada davalı vekilinin temyiz itirazlarının ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir.
    I- Birleşen dosyada davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Bilindiği üzere, hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2014 tarihli ve 2013/19-627 E., 2014/439 K. sayılı kararı).
    Yerel mahkemenin ilk kararı, davalı vekilince temyiz edilmiş, Özel Dairenin 10.12.2013 tarihli ve 2013/15428 E., 2013/23515 K. sayılı kararı ile birinci bentte davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra ikinci bentte; mahkemece, davacının manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine karar verilmesi gerektiği yönünden bozma kararı verildiği, yerel mahkemece Özel Dairenin bozma kararına uyulduğu anlaşılmakla, birleşen dosyada davalı hakkında maddi tazminat yönünden verilen hüküm kesinleşmiş, ayrıca davacının yargılama sırasında reşit olduğu ve velayeten açılan davada dosyaya sunulan vekâletnamenin geçersiz hale geldiği yönündeki temyiz itirazları Özel Dairenin yukarıda bahsedilen ilk kararında reddedilmiş olmakla uyuşmazlık konusu olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin bu yönlere ilişkin direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından bu hususlar yönünden temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
    II- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle, yerel mahkemece Özel Dairenin birinci bozma kararına uyulmakla davalı yararına usulî kazanılmış hakkın oluşup oluşmadığı hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
    Somut uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle usulî kazanılmış hak ve istisnalarına ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
    Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usulî kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
    Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
    Hemen belirtelim ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usulî kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
    Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
    Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usulî kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
    Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usulî kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
    Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K.; 20.12.2013 tarihli ve 2013/23-131 E,. 2013/1681 K. sayılı kararları).
    Bu sayılanların dışında ayrıca görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı ve harç gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:5, s: 4738 vd).
    Ayrıca, Yargıtay bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî kazanılmış hak kuralı, usul hukukunun ana esaslarından olmakla ve Yargıtayca titizlikle gözetilmekle birlikte bu kuralın açık bir maddi hata hâlinde dahi katı bir biçimde uygulanması bazı Yargıtay kararlarında adalet duygusuyla, maddi olgularla bağdaşmaz bulunmuş ve dolayısıyla giderek uygulamada uyulan bozma kararının her türlü hukuki değerlendirme veya delil takdiri dışında maddi bir hataya dayanması hâlinde usulî kazanılmış hak kuralının hukuki sonuç doğurmayacağı esası benimsenmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 30.11.1988 tarihli ve 1988/2-776 E.,, 1988/985 K. sayılı kararı).
    Başka bir anlatımla Yargıtay dairesinin vardığı sonuç her türlü değer yargısının dışında hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak tartışmasız bir maddi hataya dayanıyorsa ve onunla sıkı sıkıya bağlı ise o takdirde usulî kazanılmış hak kuralı hukuki sonuç doğurmayacaktır. Yine özellikle belirtilmelidir ki, bozma kararında hukuki yönden bir niteleme yapılmış veya deliller belli bir doğrultuda değerlendirilerek bozma kararı verilmişse, bu karara uyulması halinde bozmayı yapan Daire hukuki görüş değiştirirse ya da delil değerlendirmesinin yanlış olduğunu sonradan benimsese dahi maddi hatadan söz edilemez ve usulî kazanılmış hakkın doğduğunun kabulü gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 25.02.2015 tarihli ve 2014/8-2485 E., 2015/850 K. sayılı kararı).
    Bu kapsamda örneğin, dosyada bulunan bir belgenin gözden kaçırılması, bir belgenin tarihinin yanlış belirlenmesi, tapulu taşınmazın tapusuz kabul edilmesi, bir sözleşmede var olan bir hükmün yok sayılması ya da olmayan bir hükmün varsayılması gibi hallerde maddi hatanın varlığı kabul edilerek bu bozma kararları usulî kazanılmış hak doğurmayacaktır.
    Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, yerel mahkemece birleşen dosyaya ilişkin verilen ilk kararda, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Birleşen dosyada davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece davalının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra ikinci bentte ise; ıslah ile dava konusu edilmeyen bir istemin dava kapsamına alınmasının mümkün olmadığı yönünde hukuki değerlendirmeler yapıldıktan sonra “davacının ayrıca manevi tazminat davası açma hakkı saklı kalmak üzere manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine” şeklinde karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozma kararı verilmiştir.
    Mahkemece, Özel Dairenin bozma kararına uyularak davacının manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine karar verilmiştir.
    Özel Dairece, ikinci bozma kararında ise, davacı vekilinin 21.11.2008 tarihli maddi tazminat talebinin 10.245,35TL tutarında artırılmasını ve 15.000,00TL tutarında manevi tazminat talebini içerir dilekçesini takiben ıslah harcını başvuru harcını da kapsar şekilde yatırdığı, başvuru harcının ayrı bir kalem olarak harcın yatırıldığına ilişkin evrakta ayrıca belirtilmediği, bu durumun sonucunun davacıya yükletilemeyeceği ve Özel Dairenin değerlendirmesinin maddi hataya dayalı olduğu, maddi hataya dayalı bozma kararlarına uyulmasının usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı, davacının ek dava niteliğinde olan manevi tazminat talebi ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, hukuki değerlendirmede yanılgıya düşülerek, ek dava dilekçesinin ıslah dilekçesi kabul edilmek suretiyle manevi tazminat hakkındaki istemlerin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
    Az yukarda belirtildiği üzere hukuki yorum ve delillerin değerlendirilmesine dayalı bir bozma kararının usulî kazanılmış hakkın istisnası olduğunun kabulü mümkün olmadığı gibi, maddi hata olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir.
    Bu durumda, mahkemenin davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne yönelik ilk kararının, Özel Dairece ıslah ile dava konusu edilmeyen bir istemin dava kapsamına alınmasının mümkün olmadığına yönelik hukuki değerlendirmelerde bulunularak manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddi gerektiğine yönelik bozma kararından sonra, mahkemece bozma kararına uyulmakla manevi tazminata ilişkin ıslah istemi reddedildiğinden birleşen dosyada davalı yararına usulî kazanılmış hak doğmuştur.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olayda Özel Dairenin ilk bozma kararının maddi hataya dayalı olduğu, bu nedenle mahkemece bozma kararına uyulmakla birleşen dosyada davalı yararına usulî kazanılmış hak oluştuğundan bahsedilemeyeceği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca, davacının manevi tazminata ilişkin ıslah isteminin reddine dair yerel mahkemece verilen direnme kararı yerindedir.
    Açıklanan bu değişik gerekçelerle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekir.

    III- Öte yandan birleşen dosyada davalı vekilinin vekâlet ücretine ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden bu kısma yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.  
    S O N U Ç: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen dosyada davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE, oy birliği ile,
    (II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilâmı harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, oy çokluğu ile,
    (III) numaralı bentte açıklanan nedenlerle birleşen dosyada davalı vekilinin vekâlet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 21. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.03.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi