Esas No: 2019/2728
Karar No: 2021/990
Bilişim sistemini engelleme - bozma - erişilmez kılma - verileri yok etme veya değiştirme - Yargıtay 11. Ceza Dairesi 2019/2728 Esas 2021/990 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Bilişim sistemini engelleme, bozma, erişilmez kılma, verileri yok etme veya değiştirme
HÜKÜM : Mahkumiyet
1-Irmak Tekstil firmasının ortağı ve yetkili müdürü sanık ... ve ortağı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen ...’ın 01.03.2008 tarihinde şirketin faaliyetine son vermesine rağmen fikir ve eylem birliği içinde birden fazla gerçeğe aykırı işe giriş bildirgesi düzenleyip Sosyal Güvenlik Kurumu’na ibraz ettiklerinin iddia edildiği olayda; sanık ...’un, arkadaşı ... ile kahvehanede otururken yanlarına gelen ... isimli kişinin şirket devredeceğini, üzerlerine alırlarsa her ay düzenli olarak şirketten maaş alacaklarını söylediğini, kendilerini ... isimli kişiyle tanıştıranın ... olduğunu, şirketi Sakarya’da notere giderek devir aldıklarını, aynı gün İstanbul’a gittiklerini orada ... isimli kişiyle tanıştırıldıklarını, şirketin faaliyetini bilmediklerini savunması, bozma öncesi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık ...’ın da ... isimli kişinin sigorta, yol, yemek vaadiyle adlarına şirket açacağını söylediğini, bütün işlemlerin yasal yapıldığını, şirketi yalnızca açılışta gördüklerini faaliyetini bilmediklerini savunması; bozma öncesi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık ...’ın 2008 yılında Irmak Tekstil"de bir ay çalıştığını, şirket yetkilisi tarafından kendisine vekaletname verildiğini, adına verilen vekalet uyarınca SGK’dan şifre aldığını, daha sonra bu şifreyi şirket muhasebecisine verdiğini, sanıklar ... ve ...’ı tanımadığını savunması; tanık ...’ın ön muhasebeci olarak işe başladığını, kendisini işe alan kişinin... ve ... isimli şahıslar olduğunu, bir süre çalıştıktan sonra iş yerinin isim değiştirerek Irmak Tekstil olduğunu, ...’ın vekalet alarak şirketten sorumlu olduğunu, ...’in çalışmaya devam ettiğini ancak ...’ın ayrıldığını, kendisi muhasebeci olarak çalışırken şirketin işlerini ... ve ...’nun birlikte yürüttüğünü, Irmak Tekstil’de şubat 2008’e kadar çalıştığını, ... ve ...’u tanımadığını beyan etmesi; hazırlık aşamasında dinlenen tanık ...’nın şirkette bir yıl çalıştığını, patron olarak... isimli kişiyi bildiğini, ... ve ...’ı tanımadığını beyan etmesi; tanık ...’nın şirketin yetkilisi ve vekilinin yanına gelerek şirketin muhasebesini tutmasını istediklerini söylediğini, o dönemde şirketin SGK iş dosyasının açılmasına yardım ettiğini, 2007 yılı ekim ve kasım ayları beyannamelerini verdiğini daha sonra işten ayrıldığını, ... ve ...’ı tanımadığını beyan etmesi karşısında, maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenebilmesi açısından; sanık ... ve ...’ın kendilerine şirket açtıklarını beyan ettikleri ve hakkında şikayetçi oldukları ...’nun; tanıklar ... ve ...’nın beyanlarında şirketin ismi değişmeden önceki sahipleri olduklarını beyan ettikleri..., ... ve ...’nun araştırılıp CMK"nin 46. maddesi uyarınca çekinme hakkı hatırlatılarak davaya konu Irmak Tekstil firmasında işe giriş bildirgelerinin kim tarafından verildiğinin sorulması, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık ...’ın gerektiğinde ismi verilen kişilerle yüzleştirilerek aldığı şifreyi hangi muhasebeciye verdiğinin sorulması; sonucuna göre toplanan tüm deliller değerlendirilip sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması yasaya aykırı,
2-Kabule göre de; kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 53/4. maddesi gereğince 53/1. maddesinde gösterilen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK"nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.02.2021 tarihinde Üye ...’ın eylemin sübut bulduğu ve yalan beyan suçunu oluşturacağı yönündeki karşı oyuyla sair yönlerden ise oy birliği karar verildi.
KARŞI OY/DEĞİŞİK GEREKÇE:
Dairemizin 2019/2728 Esas, 2021/990 Karar sayılı, 02.02.2021 tarihli kararına ilişkin karşı oy/değişik gerekçe:
Sayın çoğunluk ile aramızdaki görüş ayrılığı; işyeri yetkilisi tarafından elektronik ortamda e-sigorta portalı aracılığı ile kullanıcı adı ve kullanıcı şifresi kullanılarak içeriği itibari ile gerçeğe aykırı işe giriş bildirgesi verme eyleminin sübutu ve eylemin 5237 sayılı TCK"nin 204/1 maddesinde düzenlenen "resmi belgede sahtecilik", 207 maddesinde düzenlenen "özel belgede sahtecilik", 206. maddesinde düzenlenen "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" yada 244/2. Maddesinde düzenlenen "bilişim sistemine veri yerleştirme" suçunu mu oluşturduğuna ilişkindir.
Sorunun sağlıklı olarak ortaya konması ve çözümlenebilmesi için sırasıyla Belge, Elektronik Belge ve İşe Giriş Bildirgesi kavramları açıklanacaktır.
I-TÜRK CEZA HUKUKUNDA BELGE VE ELEKTRONİK BELGE KAVRAMI:
Türk ceza kanununda "belge" yada "elektronik belge" kavramı tanımlanmamış ve bir sınırlama getirilmemiş, belgenin tanımlanması uygulamaya bırakılmıştır.
Uygulamada ise hukuki değer taşıyan içeriği sahip,taşınabilen bir şey üzerine yazılan ve düzenleyeni belli olan yazılar belge olarak tanımlanmıştır.
Yargıtay"da “Hukuki hüküm ifade eden, bir hakkın doğmasına ve bir olayın ispatına yarayan yazıların" belge olduğunu kabul etmiştir.
Belgenin düzenlenme şekli, imzalı olması gerekip gerekmediği, belli bir işaret, amblem, hologram, etiket, mühür vb taşımasının zorunlu olup olmadığı belgenin niteliğine ve düzenlendiği mevzuata göre tespit edilmelidir.
Kural olarak yazının geçerli olması için imza zorunluluğu gerekli ise de yasanın izin verdiği durumlarda işaret, amblem ve hologram da yeterli görülebilir. Örneğin; tekel bandrolü, otobüs, tiyatro ve piyango biletleri belge kabul edilmiştir. Bu anlamda belgeyi düzenleyenin belirlenebilmesi için her zaman imza şartı aramaya gerek yoktur.
5237 sayılı TCK"nın 204. maddesinin gerekçesinde resmi belge tanımlanırken "bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade ettiği, düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerektiği" belirtilmiş olup, bir belgenin resmi belge niteliği taşıyabilmesi için kamu görevlisi tarafından, görevi gereği ve yasalarda belirtilen yönteme uygun ve zorunlu biçimsel koşulları içerecek şekilde düzenlenmelidir. Bir başka anlatımla düzenlenen belge ile kamu görevlisinin görevi arasında nedensellik bağı kurulmalıdır.
Resmi belge niteliğini taşımayan ve kanunlarda ayrıca düzenleme ve hüküm bulunmayan (TCK"nın 210/1, 213 sk 359 m. sayılan belgeler gibi) belgeler ise özel belgedir.
Ceza kanununda sahtecilik suçlarının maddi konusu olan belgenin tanımına yer verilmeyerek bilinçli olarak bir sınırlamaya gidilmediği düşünüldüğünde; yazılı bulunan, hukuki değer ifade eden, düzenleyeni belli olan, ispat gücü taşıyan, tamamlanmış ve sabitlenmiş elektronik belgeler de sahtecilik suçlarının konusunu oluşturabilecektir.
Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "belge" başlıklı 199. maddesinde "Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir." biçiminde düzenleme yapan kanun koyucunun, elektronik ortamdaki "bilgi taşıyıcısı" niteliğindeki ispat gücü olan verileri elektronik belge olarak tanımladığı, güvenli elektronik imza şartı aramadığı ve bunları diğer fiziki/ yazılı belgeler ile eş değer tuttuğu, 205. maddesinde ise "Usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik veriler, senet hükmündedir." düzenlemesi ile usulüne göre güvenli elektronik imza ile oluşturulan elektronik verilerin ise ispat gücü yönünden senet hükmünde olduğunu kabul ettiği görülmektedir.
Öte yandan 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunun 3/b maddesinde "Başka bir elektronik veriye eklenen veya elektronik veriyle mantıksal bağlantısı bulunan ve kimlik doğrulama amacıyla kullanılan elektronik veriyi ifade eder" şeklinde elektronik imza tanımı, 4. Maddesinde " Münhasıran imza sahibine bağlı olan, Sadece imza sahibinin tasarrufunda bulunan güvenli elektronik imza oluşturma aracı ile oluşturulan, nitelikli elektronik sertifikaya dayanarak imza sahibinin kimliğinin tespitini sağlayan, imzalanmış elektronik veride sonradan herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığının tespitini sağlayan, elektronik imzadır." şeklinde güvenli elektronik imza tanımı yapıldığı, 5. maddesinde ise "Güvenli elektronik imzanın elle atılan imza ile aynı hukukî sonucu doğuracağı belirtilmiştir.
Elektronik verinin aynı kanunun 3/a maddesinde "Elektronik, optik veya benzeri yollarla üretilen, taşınan veya saklanan kayıtlar" şeklinde tanımladığı düşünüldüğünde, elektronik imza ve güvenli elektronik imzanın da esasen mahiyeti itibarı ile bir veri niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
5070 sayılı kanunda elektronik veri, elektronik imza, güvenli elektronik imza tanımına yer veren kanun koyucunun bilinçli olarak elektronik belge ile ilgili bir tanım ve sınırlama yapmadığı gibi elektronik belgelerde her zaman güvenli elektronik imza bulunması zorunluluğu getirmediği düşüncesindeyiz.
Şöyle ki;
Elektronik belgenin geçerliliği için mevzuatında güvenli elektronik imza ile imzalanma zorunluluğu aranmış ise sahtecilik suçuna konu belge niteliğini haiz olduğunu kabul edebilmek için güvenli elektronik imza ile oluşturulma şartı aranmalıdır.
(Örneğin;213 sayılı Vergi Usul Kanununun 242/2 maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Elektronik işlemler" başlıklı 445. maddesinde öngörülen belgelerin oluşturulması aşamasında güvenli elektronik imza şartı arandığı)
Mevzuatında elektronik belgenin güvenli elektronik imza ile imzalanma zorunluluğu aranmamış ise yazılı bulunan, hukuki değer taşıyan, tamamlanmış, sabitlenmiş ve düzenleyeni belli olan elektronik belgelerin özel yada resmi belge olma niteliğine göre sahtecilik suçlarının konusunu oluşturabileceği kabul edilmelidir. (Örneğin;5258 Sayılı Aile Hekimliği Kanununun 5/son maddesinde öngörülen belgelerin oluşturulmasında güvenli elektronik imza şartı aranmadığı)
Ancak elektronik belgenin "güvenli elektronik imza" ile imzalanması o belgenin resmi belge niteliğini taşıdığını göstermez. Elektronik ortamda düzenlenen belgelerin de resmi belge niteliği taşıyabilmesi için kamu görevlisi tarafından, görevi gereği ve yasalarda belirtilen yönteme uygun ve zorunlu biçimsel koşulları içerecek şekilde düzenlenmeli, yada kanun koyucunun elektronik belgenin resmi belge olduğu hususunda özel bir düzenleme yapmış olması gerekir.
Örnek vermek gerekir ise 5510 sayılı kanun hükümleri uyarınca işverenler tarafından düzenlenen aylık prim ve hizmet belgesi elektronik imza ile imzalanmış olsa dahi özel belge niteliğindedir. Buna karşın Sosyal Güvenlik Kurumuna ait bilgi işlem ortamının veri tabanında güvenli elektronik imza kullanılmadan oluşan kayıtlar ise 5510 sayılı kanunun 100/3 maddesindeki düzenlemeye göre resmi belge niteliğindedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"da 29.09.2020 tarih ve 2017 /1122 Esas, 2020 /381 Karar sayılı içtihadında elektronik ortamda düzenlenen belgelerin belge niteliğinde olduğu ve sahtecilik suçlarının konusunu oluşturabileceğini kabul etmiştir.
II- İŞE GİRİŞ BİLDİRGESİ:
Bildirge; bir kimsenin, resmi bir kuruluşa herhangi bir durumu bildirmek için, doldurup verdiği çizelge, beyanname anlamındadır.
İşe giriş bildirgesi; sigortalı çalıştırmaya başlayan işverenlerin çalıştırdıkları sigortalıları ve işe başladıkları tarihi bildiren 5510 sayılı kanunun 4-8. maddeleri uyarınca düzenlenen yazılı beyanname olarak tanımlanabilir.
5510 sayılı sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanununun 8. maddesine göre işverenlerin çalıştırdıkları her bir işçi için işe giriş bildirgesi düzenlemek ve sigorta başlangıç tarihini kuruma bildirmekle yükümlü oldukları,
Maddenin son fıkrasında; sigortalı işe giriş bildirgesinin şekli ve içeriği, bildirgenin verilme yöntemleri ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usûl ve esasların Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği,
5510 sayılı kanunun “Bilgi ve belge isteme hakkı, bilgi ve belgelerin Kuruma verilme usûlü” başlıklı 100/3 maddesinde 17.04.2008 tarihinde yapılan değişiklikle
Sosyal Güvenlik Kurumu Görevlilerine yazılı olarak verilen işe giriş bildirgelerinin elektronik ortamda da verilebilmesi imkanının sağlandığı ve 100/3 maddesinin “Kurum, bu Kanun gereği verilecek her türlü belge veya bilginin internet, elektronik ve benzeri ortamda gönderilmesi hususunda, gerçek veya tüzel kişiler ile yazılı sözleşme ile yetki verilmiş gerçek veya tüzel kişilere izin vermeye, bu kişileri aracı kılmaya veya zorunlu tutmaya, kuruma verilmesi gereken her türlü belge, bildirge ve taahhütnamenin, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara verilmesini mecbur kılmaya, söz konusu belgeleri diğer kamu idarelerine ait formlarla birleştirmeye ve bu belgeleri kamu idarelerinin elektronik bilgi işlem ortamından almaya, bu kişilere yapılacak bildirimleri kuruma verilmiş saymaya, bu kanunun uygulaması ile ilgili işveren, sigortalı ve diğer kurum, kuruluş ve kişilerin talepleri üzerine veya re’sen düzenleyeceği her türlü bilgi ve belgeyi bilgi işlem ortamında oluşturmaya, bu şekilde hazırlanacak olan bilgi ve belgelerin sadece internet ve benzeri iletişim ortamından ilgili kişilere verilmesini kararlaştırmaya yetkilidir. Elektronik ortamda hazırlanacak bilgi ve belgeler adli ve idari makamlar nezdinde resmi belge olarak geçerlidir.” biçiminde düzenlendiği,
Maddenin değişiklik gerekçesine baktığımızda da ; İşveren ve sigortalılar ile ilgili her türlü bilgi ve belgenin bilgi işlem ortamında oluşturulması hususunda kurum ve görevlilerinin yetkilendirildiği,
12.05.2010 tarihinde Resmi Gazete"de yayınlanarak yürürlüğe giren Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği uyarınca : İşveren, alt işveren, sigortalı, genel sağlık sigortalısı, hak sahibi ve diğer ilgili kişi ve kuruluşlarca bu yönetmelikte belirtilen belgelerde yer alan bilgileri internet, elektronik ve benzeri ortamda kurumun veri tabanına aktarılmasını ve bu şekilde aktarılan bilgiler ve talepler ile kurumca yürütülen sosyal sigorta işlemleri sonuçlarından uygun görülenlerin işveren, sigortalı, hak sahibi ve diğer ilgili kişi ve kuruluşlara verilmesini sağlayan elektronik portalın kurum görevlilerince oluşturulduğu ve bu elektronik portalın yönetmeliğin 4. maddesinde "e-sigorta" olarak tanımlandığı ,
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 107 nci maddesi hükmüne dayanılarak hazırlanan ve 12.05.2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin "Sigortalılığın başlangıcı ve bildirim yükümlülüğü başlıklı 11 maddesinde "... (2) İşverenler, Kanunun 4 üncü maddesi birinci fıkrasının; (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanları, çalışmaya başladıkları tarihten önce... Kuruma e-sigorta yoluyla bildirmekle yükümlüdür." şeklinde düzenleme yapılarak işe giriş bildirgelerinin Kuruma e-sigorta yoluyla bildirilme zorunluluğu getirildiği,
Aynı yönetmeliğin "Merkezi veri tabanının oluşturulması" başlıklı 6. Maddesinde "Sosyal sigorta işlemlerine ilişkin kayıtların elektronik ortamda tutulması esastır. Bu amaçla Kurumca...kayıtlarının elektronik ortamda tutulduğu merkezi bir veri tabanı oluşturulur." düzenlemesine yer verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda izah ettiğimiz yasal düzenlemeleri baktığımızda, Sosyal Güvenlik Kurumu ve Görevlilerinin, bu kanun gereği verilecek her türlü belge veya bilginin internet, elektronik ve benzeri ortamda gönderilmesi hususunda, gerçek veya tüzel kişiler ile yazılı sözleşme yapmaya, her türlü bilgi ve belgeyi bilgi işlem ortamında oluşturmaya, bu şekilde hazırlanacak olan bilgi ve belgelerin sadece internet ve benzeri iletişim ortamından ilgili kişilere verilmesini kararlaştırmaya yetkili olduğu,
Kurum görevlileri tarafından elektronik ortamda hazırlanacak bilgi ve belgelerin adli ve idari makamlar nezdinde resmi belge olarak geçerli olacağı, başlangıçta sosyal güvenlik kurumu görevlilerine yazılı olarak verilen işe giriş bildirgelerinin elektronik ortamda verilmesinin zorunluluk haline getirildiği,
İşveren tarafından kullanıcı adı, sistem şifresi ve işyeri şifresi kullanılarak düzenlenen e-beyan niteliğindeki işe giriş bildirgesinin işverence onaylanması ile kuruma ait olan ve kurum görevlilerince oluşturulup yönetilen bilgi işlem ortamının veri tabanında kayıtların oluştuğu, bu kayıtların 5510 sayılı kanunun 100/3 maddesindeki düzenlemeye göre resmi belge niteliğinde olduğu,e-sigorta yoluyla verilen işe giriş bildirgelerindeki beyanın doğruluğu ve gerçek olup olmadığının sosyal güvenlik kurumu görevlilerince araştırılmadığı, beyanın tek başına hukuki değer taşıdığı,
Elektronik bilgi işlem ortamının oluşturulması, kayıtların düzenlenmesi, yürütülmesi, işletilmesi ve kontrol edilmesinin sosyal güvenlik kurumu görevlilerince gerçekleştirildiği göz önüne alındığında elektronik bilgi işlem ortamında işe giriş bildirgesi şeklinde düzenlenen beyanların sosyal güvenlik kurumu görevlilerine ve huzurlarına yapıldığı düşünülmelidir.
III- RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK, ÖZEL BELGEDE SAHTECİLİK, YALAN BEYAN(BEYANDA SAHTECİLİK) ve BİLİŞİM SİSTEMİNE VERİ YERLEŞTİRME SUÇLARI:
a)Resmi belgede sahtecilik suçu TCK"nın 204 maddesinde "(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Resmî belge, bir kamu görevlisi tarafından görevi gereği olarak düzenlenen yazıyı ifade etmektedir. Bu itibarla, düzenlenen belge ile kamu görevlisinin ifa ettiği görev arasında bir irtibatın bulunması gerekir.
Maddenin birinci fıkrasında düzenlenen resmi belgede sahtecilik suçu seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup, seçimlik hareketler resmî belgeyi sahte olarak düzenlemek, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek ve sahte resmî belgeyi kullanmaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmaktadır. İkinci fıkrada tanımlanan suçun oluşması için failin kamu görevlisi olmasının yanı sıra, suçun konusunu oluşturan belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belge olması gerekir. Bu bakımdan, resmî belgede sahteciliğin kamu görevlisi tarafından yapılmasına rağmen, düzenlenen sahte resmî belgenin kamu görevlisinin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu bir belge olmaması hâlinde, bu fıkra hükmü uygulanamaz.
Öte yandan kamu görevlisinin gerçeğe aykırı belge düzenlemesi (içerik sahteciliği) eylemi maddenin ikinci fıkrasında seçimlik hareket olarak düzenlenmiştir. Belgenin içeriğinin doğru olmadığı durumlarda gerçeğe aykırı belgeden söz edilir. Bu içerik belgenin ispat edeceği hususlara ilişkin olmalıdır.
Burada belgeyi düzenleyenin kim olduğu bellidir ancak belgenin tevsik ettiği olay gerçek değildir. Kamu görevlisi şahit olduğu ve gözlemlediği bir olayı gerçeğinden farklı şekilde belgelendirmekte, gerçeğe aykırı belge düzenlemekte yada huzurunda gerçekleşmeyen bir olayı gerçekleşmiş gibi yazmaktadır.
Gerçeğe aykırı belge düzenleme (içerik sahteciliği) eylemi yalnızca TCK"nin 204/2 maddesinde kamu görevlileri yönünden özgü suç olarak düzenlenmiştir.
b) Özel belgede sahtecilik suçu TCK"nin 207. Maddesinde " Bir özel belgeyi sahte olarak düzenleyen veya gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren ve kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Bir sahte özel belgeyi bu özelliğini bilerek kullanan kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır." şeklinde tanımlanmış olup, resmi belgede sahtecilik suçundan farklı olarak, bu suçun oluşması için özel belgenin kullanılması zorunludur.
Seçimlik hareketler ise özel belgeyi sahte olarak düzenlemek, gerçek bir özel belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirmek ve sahte özel belgeyi kullanmaktır.
Özel belgede sahtecilikte içerik sahteciliğine yer verilmemiştir. Bunun nedeni ise bir kişinin irade beyanının tek başına hukuki sonuç doğurmayacağı düşüncesi olabilir. ( TOROSLU 2005-239)
Özel belgenin içeriği itibarı ile gerçeği ifade etmemesi durumunda belgede sahtecilik gerçekleşmez ancak başka bir suç oluşabilir. ( ERMAN 3. Baskı 2010-494. sahife)
Bilindiği üzere doktrinde sahtecilik suçları; maddi ve fikri sahtecilik olarak ikiye ayrılmaktadır. Maddi sahtecilik suçu, belgenin düzenleyen olarak görülen kişiden başka biri tarafından düzenlenmesi veya gerçek belgede değişiklik yapılmasıdır. Maddi sahteciliği oluşturan bu iki işleniş biçimi aynı zamanda; belgenin sahihliğine karşı işlenen suç olarak kabul edilir. Fikri sahtecilikte ise belgeyi düzenleyen olarak görünen kişi ile düzenleyen kişi aynıdır ve fakat sahtecilik eylemi; belgenin özüyle, fikri yapısı ve içeriği ile (gerçekliğiyle) ilgilidir. Örneğin sahte bir vasiyetname üretilmesi ile gerçek vasiyetnamenin bir şartının değiştirilmesi eylemleri maddi sahteciliktir. Buna karşın, bir noterin gerçekte meydana gelmeyen bir olayı, huzurunda meydana gelmiş gibi göstermesi veya tanık beyanlarını değiştirerek yazması halinde fikri sahtecilik bulunmaktadır. (Toroslu, Ceza Hukuku Özel Kısım, 2005, s. 228 vd.)
Kanaatimizce de; TCK"nin 204/2. maddesinde ‘gerçeğe aykırı belge düzenleme’ şeklinde tarif edilen içerik sahteciliği eylemine 204/1 ve 207/1 Maddelerinde yer verilmemiş olup, bu maddelerde yalnızca ‘belgeyi sahte olarak düzenleme, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştirme ve sahte olarak düzenlenen belgeyi kullanma" seçimlik hareketlerine yer verilerek maddi sahtecilik eylemleri düzenlenmiştir.
TCK"nin 207. Maddesinin gerekçesinde de belgenin sahte olarak düzenlenmesi hareketi açıklanırken; “özel belge esasında mevcut olmadığı hâlde, mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmektedir” ifadesiyle eylemin maddi sahteciliği kapsadığı belirtilmiş olup, salt yalan beyanı içeren özel belgenin hukuken zarar olasılığı bulunmamakta, dolayısıyla yalan içeren özel yazılar özel belgede sahtecilik suçunun konusunu oluşturmamaktadır.
Buna karşın kanun koyucu özel belgede fikri sahtecilik sayılabilecek bir kısım eylemleri ise TCK"nin 206. maddesinde (beyanda sahtecilik), 210/2. maddesinde (kamu görevlisi olmayan sağlık mesleği mensuplarının sahte belge düzenlemesi), 213 sayılı V.U.K. 359/b maddesinde (sahte fatura düzenleme) ayrıca ve özel olarak düzenlemiştir.
5237 sayılı TCK"nin 207. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçunda içerik sahteciliği (gerçeğe aykırı belge düzenleme) seçimlik hareket olarak düzenlenmediği göz önüne alındığında;
Mahiyeti itibari ile özel belge niteliğinde bulunan işe giriş bildirgelerinin imza kısımlarında sahtecilik (maddi sahtecilik) yapılmak sureti ile fiziki ( kağıt üzerinde ve maddi varlığı haiz, somut bir belge ) olarak düzenlenmesi halinde 5237 sayılı TCK"nin 207. maddesinde düzenlenen “özel belgede sahtecilik” suçu,
Fiziki olarak verilen işe giriş bildirgelerinin imza kısımlarının değilde içeriğinin sahte (yalan) olması halinde ise TCK"nin 206/1. maddesinde düzenlenen "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçu oluşacaktır. (Y.11.C.D. 28.02.2019 tarih ve 2018/4004 Esas-2019/2115 Karar, 02.10.2018 tarih ve 2016/1436 Esas-2018/7538 Karar)
c) Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu 5237 sayılı TCK"nin 206. maddesinde “Bir resmî belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiş olup, burada resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip kamu görevlisine yalan bildirimde bulunulması eylemi cezalandırılmıştır.
Suçun oluşumu için kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmî belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte de olması, beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Bir başka ifadeyle yetkili kamu görevlisinin failin açıklamalarına dayanarak ve bu beyanı araştırma yükümlülüğü olmaksızın resmi bir belgeyi düzenliyor olması gerekir.
Beyanın doğruluğu kamu görevlisi tarafından araştırıldığı durumlarda ise bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenecek ve kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden kişinin beyanını içeren belge ispat aracı olarak kullanılamayacak, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır.
Kelime anlamı ile beyan, "söyleme, bildirme" anlamındadır. Bildirge anlamana gelen beyanname ise kişinin herhangi bir konu hakkında yaptığı yazılı beyandır. Örneğin; vergi beyannameleri, işe giriş bildirgeleri yazılı şekilde yapılan beyanlardır.
Yalan beyan suçunun konusunu, kamu görevlisi tarafından delil aranmaksızın, başkaca herhangi bir araştırma, inceleme ve işlem yapılmaksızın, doğrudan doğruya hukuksal sonuç doğuracak, delil aracı oluşturacak nitelikte ve resmi belgenin düzenlenmesine dayanak alınan beyan oluşturmaktadır.
Dolayısı ile kişinin beyanını ortaya koymak, açıklamak, bildirmek ve söylemek için tuttuğu tüm şekil ve yollar ister yazılı, ister sözlü, isterse elektronik ortamda olsun suçun konusunu oluşturabilir.
TCK"nın 206. maddesi ve gerekçesine baktığımızda kanun koyucunun resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yapılacak beyanın şekli ve nasıl yapılacağı konusunda bir düzenleme ve sınırlama yapmadığı görülmektedir.
Yalan beyan, kamu görevlisine göreviyle ilgili resmi belgenin düzenlenmesi sırasında yapılmalıdır.Düzenlenen belge ile kamu görevlisinin yerine getirdiği görev arasında bir ilişkinin bulunması gerekir. Özel bir belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyanda bulunulması halinde ise yalan beyan suçu oluşmayacaktır.
Kamu görevlisi; kamusal faaliyetin yürütülmesine katılan kişi olup, beyanın yetkili kamu görevlisine yapılması gerektiği kavramından beyan sırasında mutlaka kamu görevlisinin huzurunda ve fiziki olarak bulunulması gerektiği anlamı çıkartılmamalıdır. Örneğin posta yolu ile bir yazılı beyan kamu görevlisine gönderilebilir ve kamu görevlisi posta yolu ile gelen bu yazılı beyana dayanarak resmi belge düzenliyor ise yalan beyan suçu oluşabilir.
Yargıtay"da yalan beyan suçunun oluşması için; Bir kimsenin resmi bir belge düzenlenmesi sırasında, kendisinin veya başkasının kimlik ve sıfatı yahut mezkür varaka ile sıhhatı ispat olunacak diğer durumlar hakkında, kamu görevlisine karşı yalan beyanda bulunması, yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması, kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmî belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması ve beyan üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerektiğini kabul etmektedir. (C.G.K. 02.12.2014 tarih ve 2013/9 Esas, 2014/532 Karar)
Belgede sahtecilik suçunun bir türü olan yalan beyanda bulunulması ile oluşturulan resmi belgenin doğruyu yansıttığı düşünüldüğünde bu suçla korunan yarar kamu güvenidir. Burada kişinin gerçeğe aykırı beyanına dayanılarak düzenlenen belge gerçeği yansıtmamakta ise de kişinin yalan beyanda bulunması cezalandırılmaktadır. Failin amacı da gerçek dışı beyanda bulunmaktır.
Öte yandan kişinin yalan beyanda bulunması üzerine resmi belge düzenlenmesi nedeniyle eylemin resmi evrakta sahtecilik suçunu oluşturduğunun ileri sürülebilir ise de bu düşünce 5237 sayılı TCK"nin 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçu ile 268. maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunun işlenemez hale gelmesi sonucunu doğurur.
Her iki maddede tarif edilen eylemlerin resmi belge tanzim edilmesi sırasında işlenmesi şart olduğundan, eylemin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunun kabul edilmesi halinde, kanunun amacına aykırı olarak 5237 sayılı Kanunun 206 ya da 268. madde hükümleri uygulanamaz hale gelir ki, bu görüşün kabulü mümkün değildir.(C....24.06.2014 tarih ve 2013/221 Esas,2014/214 Karar )
Kanaatimizce; 206. maddenin uygulamasında kural olarak beyanın yazılı yada sözlü yapılabileceği kabul edilmiş ise de günümüzde bilgi-iletişim ve finansal teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler ile elektronik belge uygulamalarında kat edilen mesafeler gözönüne alındığında elektronik bilgi işlem ortamında elektronik belge, elektronik beyanname, elektronik bildirge gibi yollarla da beyan yapılabileceği, elektronik bilgi işlem ortamında yapılacak sözlü ve yazılı beyanın da TCK"nin 206. maddesinde düzenlenen yalan beyan suçunun konusunu oluşturabileceği kabul edilmelidir.
Kanun koyucu beyanda bulunan kişinin kamu görevlisinin huzurunda bulunması şartını aramamış olup, önemli olan husus kişinin beyanının kamu görevlisi tarafından resmi belgenin düzenlenmesine esas alınmasıdır. Gerçeğe aykırı beyanın telefon, internet gibi sesli, görüntülü vb. iletişim sistemi aracılığı ile yapıldığı ve kamu görevlisinin de bu şekilde yapılan beyana dayanarak resmi belge düzenlemesi hallerinde (örneğin; UYAP sistemi aracılığı ile ve yine SEGBİS ortamında yapılan beyanlar) beyanın kamu görevlisinin huzuruna yapıldığı ve yalan beyan suçunun oluşacağı düşüncesindeyiz.
Kanun koyucunun 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 107 nci maddesini dayanak alan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 11 maddesinde sigortalı sayılanların e-sigorta yoluyla SGK bildirme/beyan yükümlülüğü getirdiği düşünüldüğünde; elektronik bilgi işlem ortamında düzenlenen işe giriş bildirgeleri elektronik ortamda düzenlenen yazılı beyan ve belge niteliğinde olup, TCK"nin 206. maddesinde düzenlenen yalan beyan suçunun konusunu oluşturabilecektir.
Mahiyeti itibari ile özel belge niteliğinde bulunan ve internet ortamında e-beyan şeklinde düzenlenen işe giriş bildirgelerinin, yetkili işveren tarafından gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi ve bu beyan esas alınarak kurum görevlilerince işletilen bilgi işlem sisteminin veri tabanında resmi belge niteliğinde kayıtların oluşması halinde 5237 sayılı TCK"nin 206/1. maddesinde düzenlenen "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçu oluşacaktır.
Burada fail bilişim sistemi üzerinde işe giriş bildirgesini düzenlemeye ve sisteme veri yerleştirmeye yetkili olduğu gibi 5237 sayılı TCK"nin 204/1 ve 207/1 maddelerinde "gerçeğe aykırı belge düzenleme" (içerik sahteciliği) , 244/2 maddesinde "içerik itibari ile gerçek olmayan veri yerleştirme" eylemi seçimlik hareket olarak düzenlenmediği için "belgede sahtecilik" yada "bilişim sistemine veri yerleştirme" suçları oluşmayacaktır.
Nitekim Dairemizin 2018/4004 Esas, 2019/2115 Karar sayılı 28.02.2019 tarihli kararında; "İşe giriş bildirgesinin e-bildirge şeklinde verilmesi durumunda, kurum tarafından bu bildirimlere istinaden düzenlenmiş belgelerin varlığı halinde eylemin TCK"nin 206/1. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçunu oluşturacağı" kabul edilmiştir.
d)Bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme , değiştirme, erişilmez kılma ve sisteme veri yerleştirme suçu TCK"nin 244/2 maddesinde; "Bir bilişim sistemindeki verileri bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan, sisteme veri yerleştiren, var olan verileri başka bir yere gönderen kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. " şeklinde düzenlenerek bilişim sistemi ve sistemin işleyişine yönelik saldırıların önlenmesi amaçlanmış, sistemin soyut unsurlarına karşı işlenen zarar verici fiiller yaptırım altına alınmıştır.
Madde gerekçesinde ise; "Maddenin birinci fıkrasında bir bilişim sisteminin işleyişini engelleme, bozma, sisteme hukuka aykırı olarak veri yerleştirme, var olan verileri başka bir yere gönderme, erişilmez kılma, değiştirme ve yok etme fiilleri, suç olarak tanımlanmaktadır. Böylece sistemlere yöneltilen ızrar fiilleri özel bir suç hâline getirilmiştir" denilmek suretiyle, maddede düzenlenen suçun mala zarar verme suçunun özel bir görünüş biçimini oluşturduğu belirtilmiştir.
Esasen 244. maddesindeki düzenleme ile bilişim sistemlerinin doğru ve işlevine uygun şekilde faaliyetine devam etmesi sağlanmak istenmiş olup, sistemin doğru ve işlevine uygun olarak faaliyetine engel olan fiiler bu madde kapsamında düznlenen suçu oluşturmakta, sistemin doğru ve işlevine uygun olarak faaliyetine engel oluşturmayan eylemler ise bu maddede düzenlenen suçu oluşturmamaktadır.
TCK’nın 244. maddenin 2. fıkrasındaki suçun faili, veriler üzerinde tasarruf yetkisine sahip olmayan kişi olup, sisteme veri yerleştirmeye yetkili olan kişinin gerçeğe aykırı veri yerleştirmesi eylemi 244. maddesi kapsamında suç olarak düzenlenmemiştir.
Madde kapsamındaki fiillerin haksız ve yetkisiz gerçekleştirilmesi aranırken ilgilinin rızası hukuka uygunluk nedenlerinden biridir. Yetkili kişi sisteme veri yerleştirilmesine veya diğer fiillere rıza göstermişse suç oluşmayacaktır.
Elektronik belgelerinde sahtecilik suçlarının konusunu oluşturabileceğini kabul ettiğimizde, haksız olarak elde ettiği şifre ile yetkisiz kişi tarafından internet ortamında e-bildirge şeklinde gerçeğe aykırı işe giriş bildirgesi düzenlenmesi ve ayrıca kuruma ait bilişim sistemine veri yerleştirilmesi halinde 5237 sayılı TCK"nin 212. maddesinde düzenlenen gerçek içtima kuralı uyarınca 207/1 maddesinde düzenlenen "özel belgede sahtecilik" ve 244/2 maddesinde düzenlenen "bilişim sistemine veri yerleştirme" suçları ayrı ayrı oluşacak ise de ;
Y.C.G.K. 29.09.2020 tarih ve 2017 /1122 Esas, 2020 /381 Karar sayılı içtihadında "TCK"nın 244. maddesinin ikinci fıkrasındaki bu düzenlemenin elektronik belgelerde yapılacak sahtecilik eylemlerine ilişkin özel norm niteliğinde olduğu ve özel normun önceliği ilkesi gereğince de sanık hakkında genel normun değil özel normun uygulanması gerektiği hususları göz önünde bulundurulduğunda, sanığın eyleminin TCK’nın 204. maddesinin birinci fıkrasında yer alan resmî belgede sahtecilik suçuna göre özel norm niteliğinde olan aynı Kanun’un 244. maddesinin ikinci fıkrasındaki bilişim sistemine veri yerleştirme suçunu oluşturduğu" düşüncesi ile bu gibi durumlarda özel norm niteliğinde olan TCK"nin 244/2 maddesinde düzenlenen "bilişim sistemine veri yerleştirme" suçunun oluşacağını kabul etmiştir.
IV-SOMUT OLAY VE KANAATİMİZ:
Sanık ..."un yetkilisi olduğu Irmak Tekstil ve Kumaşçılık İç ve Dış Tic Ltd Şti adlı şirketinin İnönü Mahallesi Adnan ...../Sakarya adresinde faaliyet gösterirken 01/03/2008 tarihinde faaliyetine son verdiği ve şirkete ait işyerinde çalışmadıkları halde birçok kişiyi sanki işyerinde çalışıyormuş gibi göstererek birden fazla gerçeğe aykırı olarak işe giriş bildirgesi düzenleyip Sosyal Güvenlik Kurumuna 17.02.2009 tarihine kadar internet ortamında e- bildirge şeklinde verdiği iddia ve kabul edilen somut olayda ise;
Sosyal Sigortalar Kurumu ile işyeri yetkilisi sanık ... arasında 28.11.2007 tarihinde imzalanan "e-bildirge sözleşmesi" gereğince Irmak Tekstil ve Kumaşçılık İç ve Dış Ticaret Limited Şirketi yetkili müdürü olarak İşe Giriş Bildirgesi vermeye sanık ..."un yetkilendirildiği ve internet işlemlerinde kullanmak üzere "Kullanıcı Kodu" ve "Kullanıcı Şifresi" verildiği,
Sanık ..."un ise şirkete ait işyerinde çalışmadıkları halde birçok kişiyi sanki işyerinde çalışıyormuş gibi göstererek birden fazla gerçeğe aykırı olarak işe giriş bildirgesi düzenleyip Sosyal Güvenlik Kurumuna 17.02.2009 tarihine kadar internet ortamında e- bildirge şeklinde verdiği, e-bildirge şeklinde verilen işe giriş bildirgelerini düzenlemeye işveren sanığın yetkili bulunması ve sisteme veri yerleştirmeye yetkili kişinin "gerçeğe aykırı veri yerleştirmesi" eyleminin TCK"nin 244/2. Maddesinde seçimlik hareket olarak düzenlenmemesi nedeni ile "sisteme veri yerleştirme" suçunun unsurlarının oluşmayacağı,
Yine 5237 sayılı TCK"nin 204/1 ve 207. Maddelerinde içerik sahteciliğinin seçimlik hareket olarak düzenlenmediği ve suç olarak tanımlanmadığı dikkate alındığında; yetkili kişi tarafından düzenlenen ve fakat içeriği gerçeği yansıtmayan işe giriş bildirgeleri nedeni ile resmi belgede sahtecilik (204/1) yada özel belgede sahtecilik (207/1) suçlarının da oluşmayacağı,
Ancak işyeri yetkilisi sanık ... tarafından internet ortamında e-bildirge şeklinde düzenlenen ve mahiyeti itibari ile özel belge niteliğinde olan suça konu işe giriş bildirgelerinin işyeri yetkilisi tarafından düzenlenmesi nedeni ile maddi/fiziki sahteciliğin söz konusu olmadığı bu durumda işe giriş bildirgelerinin beyan niteliğinde bulunduğu, e-bildirge şeklinde ki bu beyanlar üzerine Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olan ve kurum görevlileri tarafından işletilen bilgi işlem ortamının veri tabanında 5510 sayılı kanunun 100/3 maddesi uyarınca resmi belge niteliğinde kabul edilen kayıtların oluştuğu, veri tabanında kayıtların oluşması sırasında e- beyanın doğruluğunun SGK görevlileri tarafından araştırılmadığı, ancak e-bildirge şeklinde düzenlenen bu beyanların gerçeği yansıtmadığı, işyerinde çalışmayan kişilerin çalışıyormuş gibi gösterildiği, içeriğinin yalan olduğu hususları gözönüne alındığında, sanığın eyleminin resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturacağı,
Sanığın yalan beyanda bulunması üzerine 5510 sayılı kanunun 100/3 maddesi uyarınca resmi belge niteliğinde kabul edilen kayıtların oluştuğu ve eylemin resmi evrakta sahtecilik suçunu oluşturduğunun ileri sürülebilir ise de ; bu düşünce 5237 sayılı TCK"nin 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu işlenemez hale gelmesi sonucunu doğurur. Yalan beyan suçunun resmi belge tanzim edilmesi sırasında işlenmesi şart olduğundan, eylemin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğunun kabul edilmesi halinde, kanunun amacına aykırı olarak 5237 sayılı Kanunun 206. madde hükümleri uygulanamaz hale gelir ki, bu görüşün kabulü mümkün değildir.
Öte yandan 5271 sayılı CMK"nun 225. maddesi gereğince hükmün konusu duruşmanın neticesine göre iddianamede anlatılan fiilden ibaret olup, sanık hakkında düzenlenen iddianamede "birden fazla gerçeğe aykırı olarak işe giriş bildirgesi düzenleyip Sosyal Güvenlik Kurumuna ibraz etmek" şeklinde iddiada bulunularak sanığın gerçeğe aykırı yalan beyanının cezalandırılması istenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olan ve kurum görevlileri tarafından işletilen bilgi işlem ortamının veri tabanında resmi belge niteliğinde kabul edilen kayıtların sahte olarak düzenlendiğine yönelik bir iddiada bulunulmamış ve dava açılmamıştır.
Somut olayda, işyeri yetkilisi sanık ..."un amacı da çalışmayan kişileri çalışıyormuş gibi gerçek dışı beyanda bulunmaktır. Sanığın gerçeğe aykırı bu beyanına dayanılarak bilişim sisteminde oluşturulan veriler gerçeği yansıtmamakta ise de burada sanığın yalan beyanda bulunması cezalandırılmaktadır.
Irmak Tekstil ve Kumaşçılık İç ve Dış Tic Ltd Şti adlı şirketinin yetkilisi sanık ..."un; Sosyal Güvenlik Kurumuna ait olan ve kurum görevlileri tarafından işletilen bilgi işlem ortamının veri tabanında resmi belge niteliğinde kabul edilen kayıtların düzenlenmesine esas olmak üzere e-sigorta portalından e-beyan şeklinde işe giriş bildirgesi düzenleyip çalışmayan kişileri çalışıyormuş gibi beyanda bulunmak şeklinde sübut bulan eyleminin 5237 sayılı TCK"nin 206 maddesi kapsamında "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçunu oluşturacağı, kararın bu yönden bozulması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum.02.02.2021
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.