14. Hukuk Dairesi 2015/17275 E. , 2016/3483 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.09.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 08.07.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 22.03.2016 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Av. ... ile karşı taraftan davalılar vekili Av.... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, davalı yüklenici ... ile diğer davalı arsa malikleri arasında 04.12.1996 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını ve sözleşme uyarınca yükleniciye bırakılan 3.ve 4. kattaki meskenlerin yükleniciden haricen temlik alındığını ve tapu devri için.... 2. Noterliği’de 12.04.2005 günü düzenlenen vekaletname verildiğini ancak tapu kayıtlarının devredilmediğini ileri sürerek, taşınmazların arsa paylarının adlarına tescilini veya arsa payı bedellerinin tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı yüklenici mirasçıları süresinde yanıt vermemişlerdir. Davalı arsa malikleri ise, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapılan binanın taraflarına teslim edilmeden önce 1999 yılında gerçekleşen depremde yıkılarak yok olduğunu arsa vasfındaki, taşınmaz üzerinde bina bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, yüklenici tarafından yapılan binanın deprem sırasında yıkılarak yok olması nedeniyle fiili imkansızlık bulunduğundan tapu iptali ve tescil isteminin reddine, yüklenicinin dava açılmadan önce ölü olması ve mirasçılarının dahili davalı yapılamayacağı gerekçesiyle de tazminat isteminin reddine dair karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı yükleniciden temlik alınan kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil; ikinci kademede tazminat istemlerine ilişkindir.
1-TBK’nın 483/1.maddesinde “Eser teslimden önce beklenmedik olay sonucu yok olursa işsahibi, eseri teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenici, yaptığı işin ücretini ve giderlerinin ödenmesini istiyemez. Bu durumda, malzemeye gelen hasar, onu sağlayana ait olur.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı yüklenici ile davalı arsa malikleri arasında... 1. Noterliği’nde 04.12.1996 günü düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca 84 parsel sayılı taşınmazda zemin + 7 normal katlı bina yapılarak inşaat ruhsatının alınmasından sonra 15 ayda teslim edilecektir. Sözleşmeye konu bina arsa maliklerine teslim edilmeden önce 1999 yılında meydena gelen deprem ile yıkılarak yok olmuştur. Davacı ...’nın dayandığı yükleniciyle noterde düzenledikleri satış vaadi sözleşmesinde arsa payının satışı vaat edilmemiş
depremde yok olan 1 numaralı dükkanın satışı vaat edilmiştir. Davacı ... ise depremde yıkılan dava konusu taşınmazların tescilini geçerli bir temlik sözleşmesi sunmaksızın yüklenicinin ve yüklenicinin temlik ettiği kişilerin satış yetkisini içeren vekaletnamelerine dayanarak talep etmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle, davacıların tapu iptali ve tescil isteminin reddine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davada ikinci kademede tazminat isteminde bulunulmuştur.
Gerçekten, davacı akidi olan yükleniciden Türk Borçlar Kanununun 112. maddesine dayanarak ademi ifa sebebiyle tazminat isteyebilir. Buradaki borcun nedeni, borçlunun (yüklenicinin) taahhüdünü ihlal etmesidir. Borçlunun taahhüdü, genellikle bir akte dayandığından buna “akdi tazminat”, borçlunun sorumluluğuna da “akdi sorumluluk” denilmektedir. Türk Borçlar Kanununun 112. maddesi gereğince ödenmesi gereken tazminat ise alacaklının müspet zararıdır. Müspet zarardan da borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyetle mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki fark anlaşılmalıdır.
HMK’nın “Tarafta iradî değişiklik” başlıklı 124. maddesi gereğince; Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.
TMK’nın 28. maddesinde ise; gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişi taraf ehliyetini yitireceğinden aleyhine dava açılamaz ise de; yukarıda belirtildiği üzere maddi hatadan dolayı muhatabın yanlış gösterilmesi, davacının tüm özeni göstermesine rağmen dava açacağı kişiyi doğru tespit edememesi, kısa süre önce kendisiyle işlem yapılmış ya da sadece vekiliyle muhatap olunmuş bir işlemden sonra muhatabın ölmesi durumlarında yanlış taraf gösterilmesi dürüstlük kuralına aykırı değilse ortaya çıkan dava ilişkisi sebebiyle daha üstün bir yarar dikkate alınarak yargılamaya gerçek tarafla devam edilmelidir.
Somut olayda, dosya içerisindeki mirasçılık belgesinden davalı yüklenicinin dava açılmadan önce 01.03.2012 günü vefat ettiği anlaşılmaktadır. Davacıların dürüstlük kurallarına aykırı olarak ölü kişi aleyhine dava açtığı iddiasının kanıtlanamadığı, ölü kişiye yöneltilen husumetin maddi bir hatadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, vefat eden yüklenicinin mirasçılık belgesi ile saptanan tüm mirasçılarına dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanmak suretiyle davanın esasına girilmesi gerekir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar bir yana bırakılarak yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; 2. bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, taraf teşkilinin sağlanarak işin esasının hakkında bir karar verilmesinden sonra sair temyiz itirazlarının inceleneceğinden şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1.350,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.