20. Hukuk Dairesi 2016/315 E. , 2017/6454 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
içinde su depoları olan fidanlık yeri vasfındaki taşınmaz adına tapuda kayıtlı olup 24/06/1988 tarihinde tapu kütüğüne “orman alanıdır” şerhi konulmuştur.
Davacı Hazine vekili 11/05/2009 havale tarihli dilekçesi ve duruşmalardaki beyanında özetle; dava konusu taşınmazın, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden iken 1960 yılında, önce tarafından ıslah ve erozyon kontrolü çalışmaları kapsamında DSİ tarafından kısmen ağaçlandırıldığı, daha sonra bu alanın Vilayet Ormanı yapılmak amacıyla ağaçlandırılmak üzere 1966 yılında kurumlar arasında bir protokol düzenlenerek ağaçlandırılmak üzere tahsis ve teslim edildiğini, yapılan bu işlemin tahsis kararı olarak değerlendirildiğini, yapılan tefrik ve tahsis ile taşınmazın kamu malına dönüştüğünü, 1960 lı yıllara ait göre taşınmazın güney kısmının orman toprağı, kuzey ve batı kısmının ise mera toprağı olduğunu, Orman Yönetimince bu taşınmazda 1966-1974 yılları arasında ağaçlandırma yapıldığını, ağaçlandırma çalışmaları devam ederken bu yerin her nasılsa 1970 yılındaki arazi kadastrosunda maddesi gereğince Kırşehir Belediyesi adına tespit ve tescil edildiğini, Orman Yönetimince ağaçlandırma sonucunda oluşan duruma göre 1988 yılında taşınmazın tapu kütüğüne "orman alanıdır" şerhi koydurulduğunu, taşınmazın orman olduğuna ilişkin şerhin hala geçerli olduğunu, dava konusu taşınmazın orman kadastrosu yapılarak "Belediye Özel Ormanı" olarak sınırlandırıldığını, ancak hukuki işlemler tamamlanamadığı için henüz askıya çıkarılmadığını, dava konusu taşınmazın fiilen ve hukuken orman olduğunu, Devletin ağaçlandırdığı tescil harici alanın Belediye Özel Ormanı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmayıp, taşınmazın vasfının Devlet Ormanı olarak değiştirilmesi gerektiğini ileri sürerek taşınmazın Hazine adına orman vasfıyla tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Asli müdahale talebinde bulunan Orman Yönetimi vekili 30/03/2010 tarihli dilekçesinde ve duruşmalardaki beyanlarında özetle; taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu ileri sürerek tapu kaydının iptali, tapu kütüğündeki haciz şerhlerinin terkini ile orman olarak Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile, "orman" vasfı ile sınırlandırılarak davacı Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından esasa, davacı Hazine vekili tarafından yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Dava tarihi itibariyle taşınmazın bulunduğu yörede ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmamaktadır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu, taşınmaz üzerinde 111000 adet ortalama 40 yaşlarında emekle yetişmiş karaçam ve sedir cinsinde ağaçlar ile iğde, badem gibi ağaçlar bulunduğu, ağaçların %80 kapalılıkta olup taşınmazın eylemli biçimde orman olduğu ve 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen "kadastro işlemi ile oluşan tesbit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” şeklindeki 36/A maddesi ve 17. maddesi ile eklenen "Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” şeklindeki geçici 11. maddesi hükümleri gereğince davalı aleyhine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilemeyeceği anlaşıldığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunun 16. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 18/09/2017
günü oy birliği ile karar verildi.