18. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/4463 Karar No: 2015/17620 Karar Tarihi: 01.12.2015
Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2015/4463 Esas 2015/17620 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, tarafların müşterek maliki olduğu taşınmazın yönetimi için kayyım atanmasını istemiş, mahkeme bu talebi kabul etmiştir. Ancak, Yargıtay kararıyla bu karar bozulmuştur. Kararın gerekçesi, davacının talebinin Türk Medenî Kanunu'nun 426. ve 427. maddelerinde düzenlenen kayyım atanmasını gerektirir nedenler arasında bulunmadığıdır. 426. madde, ergin bir kişinin küçüğün veya kısıtlının menfaatiyle çatışması veya yasal temsilcinin görev yapmasını engelleyen sebepler varsa, resen ya da ilgilinin istemi üzerine temsil kayyımı atanabileceğini belirtmektedir. 427. madde ise bir kişinin mal varlığını yönetmek veya temsilci atamakta güçsüz kalması, ceninin menfaatleri gerektirdiği durumlarda veya terekede mirasçılık haklarının henüz belli olmadığı durumlarda kayyım atanabileceğini düzenlemektedir.
18. Hukuk Dairesi 2015/4463 E. , 2015/17620 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların müşterek maliki olduğu taşınmazın yönetimi için kayyım atanmasını istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının anataşınmazın ½ paylı maliki olduğunu, oniki adet bağımsız bölüm bulunduğunu, taraflar arasında hukuki bir paylaşımın yapılmadığını ve davalı diğer paydaş ile davacı arasında bağımsız bölümlerin kiraya verilmesi, kira bedellerinin toplanması ve paylaşımı konusunda anlaşmazlık olduğunu, davacının maliki olduğu taşınmazdan yararlanmasının, yönetime katılmasının ve kira bedellerinden payına düşen bedellerin tahsilinin davalı paydaş tarafından engellendiğini beyanla, taşınmazın yönetimi için kayyım atanmasını istemiştir. Mahkemece taşınmazın yönetimi ve korunması için kayyım atanmasına karar verilmiştir. Türk Medenî Kanununun 426. maddesinde, "Vesayet makamı, ergin bir kişi, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri bir sebeple ivedi bir işini kendisi görebilecek veya bir temsilci atayabilecek durumda değilse, bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa, yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa veya kanunda gösterilen diğer hallerde ilgilisinin isteği üzerine veya resen temsil kayyımı atar.” 427. maddesinde ise, “Vesayet makamı, bir kimse uzun süreden beri bulunamaz ve oturduğu yer de bilinemezse, vesayet altına alınması için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, bir kişi malvarlığını kendi başına yönetmek veya bunun için temsilci atamak gücünden yoksunsa, bir terekede mirasçılık hakları henüz belli değilse veya ceninin menfaatleri gerekli kılarsa yönetim kayyımı tayin eder” hükümleri mevcuttur. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacı ve davalının taşınmazda ½ paydaş oldukları ve uyuşmazlığın taşınmazın kullanımı ve gelirlerinin paylaşımından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında, davacının talebinin Türk Medenî Kanununun 426. ve 427. maddelerinde düzenlenen kayyım atanmasını gerektirir nedenler arasında bulunmadığı düşünülmeksizin, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.