4. Hukuk Dairesi 2013/16462 E. , 2014/10656 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Küçükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/06/2013
NUMARASI : 2010/628-2013/333
Davacı F.. S.. vekili tarafından, davalı Y.. A.. aleyhine 04/08/2010 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/06/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazına gelince;
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, resmi nikâhlı eşinin, davalı ile kendisini aldattığını, eşinden bir çocuk dünyaya getirdiğini, davalının eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, davacının eşinin davalı ile ilişkisinin bulunduğu ve bu ilişkinin tarafların evlilik birliğine etkisinin olduğu, davalının davacının eşi ile olan ilişkisi nedeniyle davacının kişilik haklarının tecavüze uğradığı, manevi tazminat şartlarının davacı lehine oluştuğu gerekçeleri ile istemin bir bölümünün kabulüne karar vermiştir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden; davacı ile dava dışı eşinin, İstanbul 1. Aile Mahkemesinin 2008/380 esas sayılı boşanma davası ile boşanmalarına, taraflar eşit kusurlu kabul edilerek maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Kararın temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 30/04/2013 gün 2012/10661 Esas, 2013/12105 Karar sayılı ilamı ile dava dışı kocanın bir başka kadın ile ilişkisinin bulunması, bu ilişkiden bir çocuğunun olması ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle boşanmaya neden olan olaylarda davacı kadına nazaran daha fazla kusurlu olduğu ve davacı kadının tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek İstanbul 1. Aile Mahkemesinin 2012/30 Karar sayılı ilamı bozulmuştur. Bozma ilamından sonra boşanma dosyasının hangi esas numarasını aldığı ve aile mahkemesi tarafından ne şekilde hüküm kurulduğu dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Davalının, davacının resmi nikâhlı eşi ile evli olduğu süre içinde duygusal birliktelik kurduğu, eşin davacıya karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, davalının da eşin eylemine bilerek iştirak etmek sureti ile davacının zarar görmesine neden olduğu sabittir.
BK"nın 50 ve 51. maddelerinde haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda zarar görenin dilediği takdirde eyleme katılanların birisinden, birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahip bulunduğu düzenleme altına alınmıştır. Aynı hüküm 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 61. maddesinde de tekrar edilmiştir.
Dava dışı eşin, sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesi"nin bozma ilamı karşısında, boşanma davasında manevi tazminat ödemeye mahkûm edilme ihtimali bulunduğu gözetildiğinde; konusu ve hukuki sebebi aynı olan eldeki davada hüküm altına alınan tazminat tutarının, boşanma davasında aynı nedenle hüküm altına alınacak olan tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere ödetilmesi gerekirken, bu hususun gözetilmemiş olması doğru değil ise de; anılan yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/son maddesi gereğince kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle; hüküm fıkrasının 1 numaralı bendinde yer alan "... 10.000,00 TL manevi tazminatın...” sözcüklerinden sonra gelmek üzere “...davacı F..S.. ile dava dışı eşi S.. S.. arasında görülmekte olan boşanma davasında, davacı F..S.. lehine aynı nedenle manevi tazminata hükmedilmesi halinde, hüküm altına alınacak olan manevi tazminat tutarı ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla...” cümlesinin eklenmesine, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddi ile kararın düzeltilmiş bu biçiminin ONANMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/06/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava, davacı ile evli olduğunu bildiği davacının eşi ile davalının duygusal ve cinsel ilişkiye girmek suretiyle davacı eşinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğu iddiası ile davalı hakkında açılan tazminat davasıdır.
Davalı ile davacının eşi arasındaki duygusal ve cinsel ilişki, davacı yönünden Türk Medeni Kanunu"nda boşanma nedeni olarak kabul edilen "zina" fiilini oluşturur. Bu durumda davacı, Türk Medeni Kanunu"nun 185. maddesinde düzenlenen eşler arasındaki "birlikte yaşamak ve sadık kalmak" yükümlülüklerine aykırı davrandığından bahisle zina yapan kendi eşi hakkında Türk Medeni Kanunu"nun 161. maddesine dayanarak "zina" nedeniyle boşanma davası açabilir ve aynı yasanın 174/2 maddesine göre de manevi tazminat isteyebilir.
Türk Medeni Kanunu"nun 185. maddesindeki düzenleme anlamında davalının davacıya karşı "birlikte yaşamak ve sadık kalmak" yükümlülüğünün bulunmaması, davalının duygusal ve cinsel ilişki fiilinin tarafının davacı olmayıp, davacının eşi olması, "zina" fiilinin ceza yasalarımıza göre suç olmaktan ve dolayısıyla davalının fiilinden dolayı sanık veya hükümlü olmaması karşısında haksız fiillerde manevi tazminatı düzenleyen Borçlar Kanunu"nun 56. ve 58. maddelerindeki düzenlemeler ile Türk Medeni Kanunu"nun manevi tazminata ilişkin 174/2 maddesindeki düzenlemenin davalının eylemine uymaması, davalının eyleminin davacıya karşı saldırı oluşturabileceğine ve tazminat verilmesine dair başka hiç bir yasal düzenlemenin bulunmamasına, davaya konu eylemin bir tarafının da davacının eşi olmasına göre ortada yani davacı ile eyleme katılan eşi arasında bir aile bütünlüğünden bahsedilemeyeceği gibi, davalıyı da aile bütünlüğüne (ortada aile bütünlüğü kalmadığından) eylemi ile saldırıda bulunduğunun kabulünün mümkün olmamasına ve ayrıca aile bütünlüğüne saldırı ile ilgili yasalarımızda tazminatı gerektirir bir düzenleme bulunmamasına göre, davalı hakkında açılan davanın yasal dayanağı yoktur. Yasama organınca bu konuda yasal düzenleme yapılana kadar bu yönde açılan davalarda davalıyı sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu anlamada davalının pasif davalı olma sıfatı bulunmadığından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Diğer yandan, davaya konu eylemden dolayı davalı ile davacının eşinin, davacıya karşı müteselsilen sorumlu kabul edilmeleri gerekir. Zira, iddia edilen eylem, en az iki kişinin birlikte hareketi ile meydana gelebilir. Bunun sonucu olarak davacı, kendisine karşı müteselsilen sorumlu olan kendi eşi hakkında bu eylemden dolayı, (geçimsizlik veya zina nedeniyle) boşanma davası açmadığı, manevi tazminat istemediği veya dava açıp, sonradan manevi tazminat isteğinden vazgeçtiği veya sadece kendi eşine karşı Türk Medeni Kanunu"nun 174/2 maddesine dayanarak manevi tazminat davası açıp manevi tazminat aldığı hallerde; Türk Medeni Kanunu"nun 161/3 maddesi gereğince kendisine karşı müteselsil sorumlu olan ve eylemin tarafı olan eşini affettiği kabul edileceğinden, eşten manevi tazminat alınan halde ise, manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi gereğince davalıdan ayrıca manevi tazminat alınması mümkün olmadığından Borçlar Kanunu"nun 147/2. maddesi gereğince davalının sorumlu tutulması mümkün değildir.
Açıkladığım nedenlerle sayın çoğunluğun aksi yönündeki düşünce ve kararlarına katılmıyorum.26/06/2014