17. Hukuk Dairesi 2017/5562 E. , 2018/8529 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kasko sigorta poliçesinden doğan rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde birleşen davada davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-KARAR-
Davacı vekili; 31.07.2007 tarihinde birleşen dava davalısı kasko sigortalı ..."ın maliki ve asıl dava davalısı ..."in sürücüsü olduğu araç ile gerçekleşen tek taraflı kaza sonucu davacıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı aracın hasarlandığını, sigortalısına 13.900,00 TL hasar ödemesi yapıldığını belirterek TTK bağlamında halefiyet ilkesi gereği ödenen bu bedelin ödeme tarihi 31.08.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan rücuen tahsilini talep etmiştir.
Davalı ... davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 13.900,00 TL"nin ödeme tarihi 31/08/2007 tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davalı ... ve ..."dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm birleşen davada davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Olay sonrası tutulan kaza tespit tutanağına göre, davacıya kasko sigortalı araç sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybedip yoldan çıkarak devrilmesi şeklinde gerçekleşen dava konusu tek taraflı kazada, davalı sürücünün araçların hızını, aracın yük ve teknik özellikleriyle görüş, yol, hava trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak kuralını ihlal ettiğinden bahisle asli kusurlu olduğu belirtilmiştir.
TTK.’nun 1278. maddesine göre, sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin yahut eylemlerinden hukuken sorumlu bulundukları kimselerin kusurlarından doğan zararları tazmin ile mükelleftir. Nitekim, Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.1. maddesinde, sigortalıdan başka araç kullanan kişinin iradesi dışında gerek hareket gerekse durma halinde iken araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması müsademesi devrilmesi düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminatı kapsamında olduğu kabul edilmiştir.
Somut olayda davalı-sigortalı, kendi kasko sigorta şirketinden araç hasarını talep etmiş, bunun üzerine ödeme yapılmış ancak, yasa ve poliçenin eki genel şartları yanlış uygulanmıştır.
TTK."nun 1282 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
O halde mahkemece, anılan yasa ve genel şartlar hükümleri doğrultusunda, kasko sigortası kapsamında teminat dışı bir halin varlığı (alkol vs.) iddia ve ispat edilemediği gibi somut olayda bulunmadığı da dikkate alındığında dava konusu olayda davacının ödediği tazminatı davalılardan rücu hakkının bulunmadığı gözetilerek haklarındaki davanın reddine karar vermek gerekirken gerekçesi tartışılmadın yazılı şekilde davanın kabulü şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Kabule göre de;
6100 sayılı HMK."nun 166 ve devamı maddeleri uyarınca, davaların birleştirilmesine karar verilmesi halinde sadece bunların yargılaması birlikte yürütülmekte olup, her dava bağımsız karakterini korumaktadır. Bu durumda her bir dava karar başlığında ayrı ayrı gösterilmeli, her biri için ayrı ayrı hüküm kurulmalı yargılama giderleri ve vekalet ücreti vs. her dava için ayrı ayrı belirlenmelidir.
Somut olayda, asıl ve birleştirilen davalar için sanki tek bir dava imiş gibi düşünülerek hüküm kurulmuş, ayrı ayrı hüküm oluşturulmamıştır. Bu durumda mahkemece, asıl ve birleşen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulması, vekalet ücreti v.s."nin asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı belirlenip hüküm altına alınması gerekirken, yazılı olduğu gibi tek bir dava varmış gibi hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozma nedeni yapılmıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle birleşen davada davalı ..."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden birleşen davada davalı ..."a geri verilmesine 03/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.