1. Hukuk Dairesi 2014/16117 E. , 2017/3950 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...’in maliki olduğu 815 ada 25 parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırma amacıyla davalı torununa vasiyetname ile devrettiğini, saklı paylarının ihlal edildiğini ileri sürerek, tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Asli müdahil, dava konusu taşınmazdaki fırın, kömürlük ve ikinci evin tarafından yapıldığını ileri sürerek, zilyedi bulunduğu taşınmazların değerinin terekeden lehine düşülmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiş, yargılama sırasında davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların saklı paylarının ihlal edildiği gerekçesiyle tenkis isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1329 doğumlu mirasbırakan ...’in 08.05.2002 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak çocukları olan dava dışı ..., davacı ... ve ... ile kendisinden önce ölen oğlu...’den olma torunları ... ve ...’ın kaldıkları, davalı ...’ün murisin dava dışı oğlu...’ten olma torunu olduğu, mirasbırakanın 28.03.2002 tarihli düzenleme şeklinde vasiyetname ile 815 ada 25 parsel sayılı taşınmazı davalı torununa bıraktığı, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/81-151 E-K sayılı ilamı ile vasiyetnamenin tenfizine karar verildiği, davacıların vasiyetname nedeniyle saklı paylarının ihlâl edildiğini ileri sürerek yasal süre içerisinde tenkis isteğiyle eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 1.1.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 1.1.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir.
Tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir. (TMK m.565) Miras bırakanın TMK"nin 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK"nin 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK"nin 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca sür"atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak naktin ödetilmesine karar verilmelidir.
Somut olayda, dava konusu taşınmazın değeri belirlenirken, vasiyetname iptali dosyasındaki değer tespiti ile eldeki dava dosyasındaki değer tespiti açısından fark olmasına rağmen mahkemece tenkis hesabında gerekçesi açıklanmadan vasiyetname iptali davasındaki değerin esas alınması ve tenkis hesaplamaları yapılırken dava konusu taşınmazın mirasbırakanın ölüm tarihindeki değeri yerine vasiyetname tarihindeki değerinin alınarak hesaplama yapılmış olması doğru olmadığından, usulü kazanılmış hak kuralı da dikkate alınarak yeni bir tenkis hesabı yapılması gerekir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular dikkate alınarak araştırma ve inceleme yapılması, mirasbırakanın ölüm tarihindeki terekesinin saptanması, taşınmazların tercih hakkının kullanıldığı tarihteki değerlerinin belirlenmesi ile uzman bilirkişiden davacıların saklı paylarının ihlal edilip edilmediği yönünde bilirkişi raporu alınması, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve hatalı bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.