12. Hukuk Dairesi 2016/15263 E. , 2017/8357 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı ... tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı icra takibine başlandığı, örnek 6 numaralı icra emrinin tebliği üzerine, borçlu ...’ın icra mahkemesine yaptığı başvuruda, takip konusu ipoteğin kesin bir borcu ihtiva etmediği, kendisine herhangi bir ihtar da gönderilmediği ve alacağın muaccel hale gelmediği, bu nedenle ilamlı takip yapılamayacağı, ayrıca asıl borçlunun ... Ticaret A.Ş. olduğu, bu şirketin de icraya verilmesi gerektiği nedenleriyle takibin iptalini talep ettiği, mahkemece; ipotek akit tablosunun kayıtsız şartsız para borcu ikrarını ihtiva etmediği, alacaklının genel mahkemelerde dava açıp alacağını miktar olarak belirlemeden ilamlı icra takibi yapamayacağı gerekçesiyle şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verildiği, kararın alacaklı vekilince temyizi üzerine, Dairemizin 17/03/2015 tarih ve 2014/31343 Esas, 2015/6142 Karar sayılı ilamı ile, takip dayanağı 29.11.2011 tarih ve 1409 yevmiye numaralı ipotek akit tablosunun 1.400.000,00.-TL alacak için tesis edildiği ve kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmesi nedeniyle kesin borç ipoteği niteliğinde olduğu, borçlunun, taşınmazı, üzerindeki bu ipotek kaydı ile birlikte satın aldığına göre hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilâmlı takip yapılmasının İİK.nun 149.maddesine uygun olduğu, şikayetin reddi gerektiği gerekçesi ile kararın bozulduğu, mahkemece, bozma ilamına uyularak şikayetin reddine karar verildiği görülmüştür.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu"nun 149. maddesinde; "İcra memuru, ibraz edilen akit tablosunun kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva ettiğini ve alacağın muaccel olduğunu anlarsa, borçluya ve taşınmaz üçüncü şahıs tarafından rehnedilmiş veya taşınmazın mülkiyeti üçüncü şahsa geçmişse ayrıca bunlara birer icra emri gönderir" hükmü mevcut olup, anılan hükümden borçlu ile ipotek veren arasında zorunlu takip arkadaşlığının bulunması nedeniyle haklarında birlikte takip yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, ipotekli taşınmazın, takipten evvel, 27/11/2012 tarihinde ipotekle yükümlü olarak 3.kişi ... tarafından satın alındığı, alacaklı tarafından ... hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takip başlatıldığı, ancak İİK"nun 149. maddesine göre, aralarında zorunlu takip arkadaşlığı bulunan borçlu ... Ticaret A.Ş. hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takip yapılmadığı görülmektedir.
Borçlunun, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatini korumak için konulmuş "amir hükümlere" aykırı olarak yapılmış işlemler, kamu düzenine aykırı olup, bu işlemler için her zaman şikayet yoluna gidilebilir (Prof. Dr. Baki Kuru İcra İflas Hukuku-1988 Baskı cilt:1, sh:94-HGK. 22.01.2003 tarih, 2003/12-17 E. 2003/29 K.).
Bununla birlikte, bir davada mahkemenin veya tarafların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilmektedir. Örneğin; mahkemenin Yargıtay bozma ilâmına uymasıyla, bozma ilâmı lehine olan taraf bakımından kazanılmış hak doğar. Bir mahkemenin, Yargıtay"ın ilgili Dairesince verilen bozma ilâmına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla, mahkemenin sonraki hükmünün, bozma ilâmında gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi, usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma ilâmına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Daha sonra bu uyma kararından dönerek direnme kararı veremez; bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
Diğer taraftan, Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak, hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK"nun 21.01.2004 gün ve 2004/10-44 E., 19 K.; 03.02.2010 gün ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararları).
Bu sayılanların dışında, ayrıca görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü – C. V, 6, b ... 2001, s. 4738 vd). Öte yandan, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder (Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, 1. Baskı, 1976, s. 208).
Burada belirtilen maddi hata kavramından amaç, hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta hata olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık hatalardır.
“Maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması da usulü müktesep hak teşkil etmez” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 15.03.1972 gün ve E:1968/1-277, K:176; 01.03.1995 gün ve E:1995/7-641, K:117; 23.01.2002 gün ve E:2001/1-1010, K:2002/1; 12.07.2006 gün ve E:2006/4-519, K:527; 04.11.2009 gün ve E:2009/13-370, K:2009/480 sayılı kararları, Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, ... 2001, Cilt 5, sayfa 4771 vd.).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için, bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Hukuk Genel Kurulu"nun 24/05/2017 tarih ve 2017/2-1607 Esas, 2017/968 Karar sayılı kararı).
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde; İİK’nun 149. maddesinin emredici hükmüne dayanan zorunlu takip arkadaşlığının, yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilmesi gerekir. Bu durumda, Dairemizin 17/03/2015 tarih ve 2014/31343 E.- 2015/6142 K. sayılı ilâmı maddi hataya dayalı olup, mahkemece bozmaya uyulması, alacaklı lehine usuli kazanılmış hak oluşturmaz.
O halde mahkemece, anılan emredici düzenleme uyarınca, yukarıda açıklanan sebeplerle şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi zorunluluğu karşısında kararın yeniden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedenine göre alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.