3. Hukuk Dairesi 2017/12304 E. , 2018/12169 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıya hiçbir şekilde borcu olmamasına rağmen hakkında icra takibi başlattığını, tebligattan haberi olmadığından takibin kesinleştiğini, takibe konu alacağa ilişkin belge sunulmadığını, alacağın ispat edilmesi gerektiğini belirterek; icra takibinden borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacı ile Irak’ta ortaklaşa işyeri kurduklarını, 31/08/2012 tarihinde 7.700 usd olan ortaklık bedelinin kendisine iadesiyle birlikte ortaklıktan ayrılma hususunda anlaştıklarını, anlaşmaya ilişkin tutanak düzenlendiğini, ayrıca bazı tarihlerde davacının eşine ödemeler gönderdiğini, davacının borçlu olduğunu savunarak davanın reddine ve tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davanın senetle ispatı gerektiği, davacı tarafça borçlu olmadığının ispatına yönelik hiçbir delil sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; icra takibi nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
4721 sayılı TMK"nın 6. maddesi uyarınca kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran; iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur. İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin varlığını kanıtlamak durumundadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18/02/2015 tarih, 2013/19-1362 E-2015/826 K. sayılı, 20/04/2016 tarih, 2014/13-856 E-2016/523 K.)
Dosyanın incelenmesinde; davalı tarafça 21.616,75 TL toplam alacak yönünden icra takibi başlatıldığı, takip dayanağının belirtilmediği, yargılama sırasında takip konusu alacağın, taraflar arasındaki tutanak ve ödeme dekontlarına ilişkin olduğunun beyan edildiği, davacı vekili tarafından tutanağın içeriğine itiraz edildiği görülmekle ispat yükünün davalıda olduğu anlaşılmaktadır.
O halde; mahkemece; dava konusu icra takibine yönelik alacağa ilişkin ispat yükünün davalıda olduğu dikkate alınarak inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.