Ceza Genel Kurulu 2014/538 E. , 2016/341 K.
"İçtihat Metni"Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 21.05.2014
Temyiz Edenler : Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafileri
Kasten öldürme suçundan sanık ..."ün TCK"nun 81/1, 29, 62, 53, 54 ve 63. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin, Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesince verilen 28.09.2012 gün ve 210-181 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı, sanık müdafii, katılanlar ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.02.2014 gün ve 4332-553 sayı ile;
" Oluşa ve dosya içeriğindeki delillere göre, maktul ..."ın haksız tahrik oluş.... söz ve eylemlerinin, olay tarihinden önce sanığın eşi olan ..."e tehdit ve taciz içerikli mesajlar göndermekten ibaret olduğu gözetilmeden, sanık ve tanık ...."ın soruşturma aşamasında olayın hemen ardından alınan ifadelerinde bahsetmedikleri ve sanığın daha az ceza almasına yönelik olarak geliştirdikleri değerlendirilen, olayın hemen öncesinde maktulün sanığa "..."i de göremedim" şeklinde tacizkar sözler söylediğine de itibar olunarak, sanık hakkında verilecek cezanın 12 ile 18 yıl arasında indirimini öngören 5237 sayılı TCK"nun 29. maddesinin uygulanması sırasında, sanık lehine asgari oranda indirim yapılması yerine 15 yıl hapis cezasına hükmolunmak suretiyle eksik ceza tayini" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 21.05.2014 gün ve 62–96 sayı ile;
"Tanık ..."in başlangıçta maktul ile kendi rızasıyla mı, yoksa ısrar ve tehdidi üzerine mi görüştüğü hususu tam olarak açıklığa kavuşturulamamış ise de, son dönemde maktulün, sanığın eşi tanık ..."e tehdit içeren mesajlar gönderdiği mesaj dökümleri ile sabittir. Her iki durumda da resmen evli olan ve bir çocukları bulunan sanık ... ile tanık ..."in evlilik birliği içerisinde birbirlerine sadakat içerisinde yaşamlarını sürdürmeleri gerektiği açıktır. Ancak, olayın ortaya çıkış biçimi, tehdit mesajları, tanık ..."in durumu önce sanık ...."ye, onun da sanık ..."ın annesine anlatması, tanık ..."in bu durumu en son sanık ..."a anlatması ve ertesi gün Cumhuriyet savcılığına hitaben ...çe yazıp getirmeleri hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanık ..."ın, eşi ..."i maktul ..."ın rahatsız edip tehditte bulunduğu, bir başka deyişle maktul ... tarafından eşinin ve dolayısıyla kendisinin namusuna yönelik haksız bir eylemde bulunulduğuna inandığı, bu şekilde bir inancının oluşmasının da dosya kapsamına göre makul olduğu, gerçek ve fiili bir tahrik yanında bir anlamda olayın istek dışı olduğuna dair mefruz tahrik durumunun varlığından bahsedilebileceği sonucuna ulaşılmış, bu nedenle sanık ..."ın, eşinin ve kendisinin namusuna yönelik ve bir aydan beri süregelen haksız davranışların etkisi altında ve özellikle tanık ...."ın da yeminli beyanı ile sabit olduğu üzere, olay sırasında maktulün "..."i de göremedim" şeklindeki sözünün kendisinde oluşturduğu haksız tahrik altında eylemini gerçekleştirdiği sabit görülerek, haksız tahrik indirimi yapılmıştır.
Haksız tahrik nedeniyle yapılacak indirimde, 12 ilâ 18 yıl arasında bir ceza aralığı bulunmakta olup, maktulün yukarıda anlatılan şekilde gerçekleşen eylemlerinin basit tahrik boyutunu aştığı, sanığın içinde bulunduğu sosyal ortam ve kültürel değerler de nazara alındığında, tahrikin derecesinin orta derecede olduğunun kabulü gerektiği kanaatine varılarak, 15 yıl hapis cezası verilmiş, bu ceza üzerinden takdiri indirim uygulanmıştır.
Toplumsal değerler ve tarafların içinde bulunduğu sosyal çevre nazara alındığında, namusa yönelik yapılan saldırının ağır tahrik boyutuna ulaşıp ulaşmadığı değerlendirildiğinde ise, maktulün davranışlarının tanık ... üzerinde fiziki ya da cinsel saldırı boyutuna ulaşmadığı, bu nedenle tahrikin derecesinin ağır olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır" şeklindeki gerekçeyle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.09.2014 gün ve 249846 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile İdris ... ve .... .... hakkında kasten öldürme suçuna yardım etmeden verilen beraat hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, direnme hükmünün kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kasten öldürme suçundan sanık ... hakkında haksız tahrik nedeniyle indirim yapılırken uygulanan indirim oranının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümdeki gerekçenin tekrarlanması suretiyle direnme hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararı ile tamamen ortadan kalkan ilk hükümde direnilirken, bu ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan hüküm kurulmuştur.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesinin 21.05.2014 gün ve 62–96 sayılı direnme hükmünün, usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden karar verilmesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 04.10.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.