
Esas No: 2016/6790
Karar No: 2018/7034
Karar Tarihi: 25.09.2018
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/6790 Esas 2018/7034 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
.......
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum, 22.04.2011 tarihli iş kazası sonucu 23.05.2011 tarihinde vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin 5510 sayılı Kanunun 21. ve 23. maddeleri uyarınca rücuan tahsilini talep etmiştir.
1-5510 sayılı Yasa"nın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 21. maddesi 1. fıkrası ile “iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir.” düzenlemesi getirilmiş olup, 21. maddenin 4. fıkrası ise 3. kişilerin sorumluluğu" İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Diğer taraftan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hâkimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır.
Eldeki dosyada, ceza davasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalı ve dava dışı .......kusurlu bulunarak haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın itiraz edilmeden kesinleştiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davalı %90, sigortalı %10 kusurlu olup, dava dışı .......inşaat işinde, işyeri açılışı ve kayıtlarda herhangi bir bağı bulunmadığından sorumluluğu olmadığı kanaatinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, ceza dosyasında kusurlu bulunanların da sorumluluğunu irdeleyen, olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçları değerlendiren, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle belirleyen, kusur raporları arasındaki çelişkiyi gideren denetime elverişli kusur raporu alınarak sonucuna göre karar vermek gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2- Davanın 5510 sayılı Kanunun 21 ve 23"üncü maddelerine dayanılarak açılması halinde Mahkemece her iki maddede öngörülen koşulların oluşup oluşmadığının araştırılıp saptanması gerekmektedir. Her iki madde koşullarının oluştuğunun tespiti halinde ise, Dairemizin yerleşmiş görüşüne göre 23"üncü maddenin uygulanma önceliği vardır.
5510 sayılı Kanunun 8’inci maddesinde sigortalıların hangi tarihte bildirilmesi ve tescil edilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır. Buna göre; Kanunun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı olanların Kuruma bildirim yükümlülüğü işverene ait olup; 7’nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalılık başlangıç tarihinden önce, sigortalının işe giriş bildirgesi ile bildirilmesi gerekir. İnşaat, balıkçılık ve tarım işyerlerinde işe başlatılacak sigortalılar için, en geç çalışmaya başlatıldığı gün; yabancı ülkelere sefer yapan ulaştırma araçlarına sefer esnasında alınarak çalıştırılanlar ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilecek işyerlerinde, ilk defa sigortalı çalıştırmaya başlanılan tarihten itibaren bir ay içinde çalışmaya başlayan sigortalılar için, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren en geç söz konusu bir aylık sürenin dolduğu tarihe kadar; Kamu idarelerince istihdam edilen 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa göre işsizlik sigortasına tabi olmayan sözleşmeli personel ile kamu idarelerince yurt dışı görevde çalışmak üzere işe alınanların, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren bir ay içinde, işe giriş bildirgesi ile Kuruma bildirilmeleri gerekir.
5510 sayılı Kanunun “Süresinde Bildirilmeyen Sigortalılıktan Doğan Sorumluluk” başlıklı 23’üncü maddesinin 1 ve 2’nci fıkralarındaki düzenlemeye göre; işverenin rücu alacağından sorumluluğu için, çalıştırılan sigortalının işe giriş bildirgesinin süresi içinde Kuruma verilmemiş olması ve zararlandırıcı sigorta olayının da işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmesinden veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca tespit edildiği tarihten sonra meydana gelmemiş olması gerekir. Başka bir deyişle; sigortalının bildirimi kanunda belirtilen sürelerden sonra yapılsa bile, zararlandırıcı sigorta olayı işe giriş bildirgesinin verildiği veya çalışmanın Kurumca tespit edildiği tarihten sonra meydana gelmiş ise; işverenin anılan düzenleme kapsamında sorumluluğu yoluna gidilemez.
Sözü edilen madde ile; işverenin kaçak işçi çalıştırmasının önlemesi amaçlanmış olup, maddenin düzenleniş şeklinden de açıkça anlaşılacağı üzere, 23’üncü maddeye göre işverenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk ilkesine dayanır. Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemiş ise, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerekir. Öte yandan; Anılan maddeye göre, işverenin sorumluluğu kusursuzluk ilkesine dayanmakta olup, zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe giriş bildirgesi yasal süre içerisinde Kuruma verilmemişse ve zararlandırıcı sigorta olayı bu yasal süreden sonra meydana gelmişse, Kurumca yapılan sigorta yardımlarından 23. maddeye göre sorumlu tutulması, bu durumda tarafların kusur oranı gözetilmeksizin ve gerçek zararı hesabı yapılmaksızın belirlenen ilk peşin sermaye değerinden, Borçlar Kanunu 43-44. maddeleri uyarınca sigortalının kusurunun %50"sinden az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak Kurum zararının belirlenmesi gerekmektedir.
Eldeki dosyada, iş kazasının 1146169 sicil sayılı dosyada işlem gören, 28.04.2011 tarihinde kapsama alınan, inşaat işyerinde meydana geldiği, sigortalının hizmet bildiriminin ise 1141571 sicil sayılı dosyada işlem gören, 07.01.2011 tarihinde kapsama alınan inşaat işyerinden bildirildiği, 22.04.2011 işe giriş tarihli bildirgenin 23.04.2011 tarihinde Kuruma verildiği, Kurum müfettiş raporu ile 1146169 sicil sayılı dosyada işlem gören işyerinin kapsam tarihinin 22.04.2011 olarak düzeltilmesi, sigortalının bildirimlerinin de bu sicil numaralı dosyaya aktarılması gerektiği kanaatinin bildirildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davalı adına tescilli inşaat işyerlerine ait işyeri dosyaları ile sigortalının sigorta sicil dosyası getirtilmeli, sigortalının hangi tarihte hangi işyerinde çalışmaya başladığı, inşaat işyerlerin yasa kapsamına alınış tarihleri, sigortalının kazanın meydana geldiği inşaat işyerinde çalışmaya başladığı işe giriş tarihi yöntemince araştırılıp açıklığa kavuşturularak, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında 5510 sayılı Kanunun 23. madde koşullarının somut olayda oluşup oluşmadığı değerlendirildikten sonra varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 25.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
.......