10. Hukuk Dairesi 2018/4227 E. , 2018/7020 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı ve ihbar olunan ... Telekom A.Ş. vekillerince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1)Kendisine dava ihbar edilen ... Telekom A.Ş.’nin, asli veya fer’î müdahil konumunda bulunmadığı, aleyhine bir hüküm de kurulmadığı, bu nedenle hükmü temyiz etme hakkı olmadığından, temyiz talebinin reddine,
2) Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
A) 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrasında, iş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir davranışı sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirileceği, 4. fıkrasında, iş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle gerçekleşmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği belirtilmiştir.
Şüphesiz, anılan madde kusur sorumluluğu esasına dayalı olup, kusuru bulunmayan tarafın 2918 sayılı Kanun uyarınca araç işleten veya Borçlar Kanunu’na göre adam çalıştıran sıfatıyla kusursuz sorumluluğu söz konusu olamaz.
Eldeki davada, davacı Kurum, 14.09.2010 tarihli trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan peşin değerli gelirlerden oluşan kurum zararının, 5510 sayılı Kanunun 21/4.madde hükümleri uyarınca üçüncü kişi davalıdan rücuan tahsilini istemiştir. Mahkemece, davalıya %100 kusur veren ... kurumu trafik ihtisas dairesinden alınan rapora itibar edilerek açılan davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin hükmü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Davalı tarafça, kazanın meydana geldiği yerde kamyonların güvenle dönmesi için gerekli cep kısmının kazadan sonra yapıldığı, yolun güvenli sürüş şartlarını oluşturacak şekilde asfalt kaplamaya sahip olmadığı, yolun üzerinde mıcırların olmasının kazaya etkili olduğu, uyarıcı levhaların bulunmadığı, bu hususlar dikkate alınarak yolun bakımı ve güvenliği için gerekli özen ve dikkati göstermeyen ...’nün de kusurlu olduğunu savunduğu, hükme esas alınan kusur raporunda ise, ... ve işveren ... Telekomünikasyon A.Ş.’nin kusur durumlarının irdelenmediği anlaşılmaktadır.
Bu tür trafik-iş kazalarında kusurun belirlenmesinde; öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu belirlenmeli, belirlenen ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda; tarafların kusur oran ve aidiyetleri işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak bilirkişi kurulu raporu uyarınca saptanmalıdır. Kusur durumu saptanırken, ihlal edilen trafik kurallarının yanında, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının, 5510 sayılı Kanunun 21., 4857 sayılı Kanunun 77., İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü hükümleri çerçevesinde değerlendirilerek belirlenmesi ile oluşa uygun ve üçüncü kişiler ile işverenin de kusurunu irdeleyen kusur raporu alınması gerekir.
Mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, dava konusu edilen trafik-iş kazasının ne şekilde oluştuğu tereddütsüz belirlendikten sonra; davalı sürücünün, ... ve işveren ... Telekomünikasyon A.Ş.’nin kusuru bulunup bulunmadığını irdeleyen işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilerden alınacak bilirkişi kurulu raporuyla belirlenip, oluşması halinde çelişki de giderildikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
B)Aylık ve Gelirlerin Birleşmesine ilişkin olarak; 5510 sayılı Kanunun 54/1-c bendi: “Malûllük, yaşlılık, ölüm sigortaları ve vazife malûllüğü ile iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık veya gelirlerden yüksek olanın tamamı, az olanın yarısı, eşitliği halinde ise iş kazası ve meslek hastalığından bağlanan gelirin tümü, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığının yarısı bağlanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise; “Birinci fıkradaki sıralamaya göre yapılacak değerlendirmeler sonucunda, bir kişide ikiden fazla gelir veya aylık birleştiği takdirde, bu gelir ve aylıklardan en fazla ödemeye imkân veren iki dosya üzerinden gelir veya aylık bağlanır, diğer dosya veya dosyalardaki gelir ve aylık hakları durum değişikliği veya diğer bir dosyadan gelir veya aylığa hak kazanıldığı tarihe kadar düşer.” şeklinde düzenlenmiştir.
Sürekli iş göremezlik gelirinin yarıya indirildiği durumlarda, peşin sermaye değerli gelirin, gelir başlangıç tarihi itibariyle yarım gelir üzerinden belirlenmesi; bu oran üzerinden belirlenmiş olan peşin sermaye değerli gelire, gelir başlangıç tarihinden, gelirin yarıya düştüğü tarihe kadar ödenen fiili ödeme miktarının yarısının ilavesi gerekecektir.
Öte yandan hak sahiplerine bağlanan gelirlerin fiili ödemeye dönüşmesi durumunda ise; fiili ödeme ile yöntemince belirlenecek ilk peşin değer karşılaştırılarak az olan miktarın Kurumun tazmini gereken zararına esas alınması gerekir.
Eldeki dosyada, hak sahiplerine bağlanan gelir tablosunda aynı zamanda ölüm aylığının da bağlandığının anlaşıldığı, hak sahiplerinden ...’in 18 yaşını doldurması, ...’in ise işe girmesi nedeniyle bağlanan gelirlerin fiili ödemeye dönüştüğünün bildirildiği, ancak Kurumca sunulan belgelerde bağlanan gelire 5510 sayılı Kanunun 54. maddesinin uygulanıp uygulanmadığı, hak sahiplerine bağlanan gelirlerin fiili ödemeye dönüşüp dönüşmediği hususlarında çelişkili bilgiler olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yukarıda belirtilen düzenlemeler dikkate alınmak suretiyle her bir hak sahibi yönünden ilk peşin değer ve/veya fiili ödeme suretiyle oluşan Kurum zararının çelişkiden uzak, kuşku ve duraksamaya yer verilmeyecek şekilde tespit edildikten sonra, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 25.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.