3. Hukuk Dairesi 2017/10785 E. , 2018/12117 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın aktif husumet, karşı davanın pasif husumet yoluğundan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Asıl davacı/Karşı davalı; davalının, kendisinin yöneticiliğini yaptığı site içinde evi bulunduğunu ancak bazı aylara ilişkin aidat borcunu ödemediğini, ... 13.İcra Müdürlüğünün 2013/85282 E. sayılı dosyasında borcun tahsili amacıyla takip başlatıldığını, davalının yaptığı itiraz nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek takibe vaki itirazının iptaliyle takibin devamına, asıl alacak üzerinden en az % 20 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl davalı/Karşı davacı; davaya konu site içinde evi olmadığını, sadece arsası olduğunu, bu nedenle herhangi bir hizmet de almadığını, ilgili yerde kat mülkiyeti kurulmadığından uyuşmazlığın Kat Mülkiyeti Kanununa tabi olmayacağını, genel hükümlerin uygulanması gerektiğini savunarak asıl davanın reddini istemiş, karşı davada ise; davacı sitenin giriş kapısına yanakayar bahçe kapısı sistemi bağlattığını, tüm masraflarını kendisinin karşıladığını ancak site yönetiminin kendisine herhangi bir ödeme yapmadığını ileri sürerek, fatura bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davada Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı gibi davacı site yönetiminin kanunlara uygun olarak teşekkül etmiş bir tüzel kişiliği dahi bulunmadığı, hissedarlar arasında adi ortaklık hükümlerinin geçerli olduğu, ancak hissedarların müstakilen veya hep birlikte işbu davayı açabilecekleri, tüm hissedarları temsilen tüzel kişiliği bulunmayan site yönetimi adına ..."in dava açamayacağı kaldı ki hissedarlar arasında davacı siteyi temsilen dava açan ..."in dahi bulunmadığı, bu durumda siteye ve ..."e husumet de yöneltilemeyeceği gerekçesi ile asıl ve karşı davanın aynı nedenlerle husumet yönünden reddine karar verilmiş, hüküm; taraflarca temyiz edilmiştir.
Dava konusu sitede aidat alacağının dava konusu edildiği dönem itibariyle henüz kat mülkiyeti kurulu değildir. Bu nedenle uyuşmazlığın 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre çözümlenmesi olanağı olmayıp somut olaya genel hükümlerin (MK ve BK) uygulanması gerekmektedir.
Davacı site yönetimi, davalı payına düşen ortak gider bedelini (aidat) talep ve dava ettiğine göre ihtilaf haksız zenginleşme veya vekaletsiz iş görme hükümleri dairesinde çözümlenebilecek mahiyettedir.
Dava konusu sitede toplu yapı yönetimine geçilmediğinden, davada kat mülkiyeti hükümleri tatbik edilemez ise de; ülkemizde yaşanan ekonomik ve sosyal gelişme ile nüfus artışının doğurduğu işyeri ve konut ihtiyacının karşılanması amacıyla kooperatifler eliyle inşa edilen toplu yapıların yasal prosedür tamamlanmadan kullanıma başlandığı bilinen bir gerçektir. Bu nitelikteki toplu yapılaşmalarda maliklerin ortak kullanımına ayrılmış tesis ve alanlarda ısıtma, aydınlatma, temizlik yapılması ve bu yerlerin bir disiplin içinde bakılıp, onarılması, sonucu itibariyle yönetilmesi ve yönetim giderlerini karşılaması gerekmektedir.
O nedenle, özellikle yönetim ve davada taraf olabilme ehliyeti yönünden doğan yasal boşluğun doldurulmaması tüm maliklerin birlikte dava açabileceğinin veya masrafı yapan kişinin diğer maliklere karşı rücu davası açabileceğinin kabul edilmemesi uyuşmazlıkları çözümsüzlüğe terk etme sonucunu doğurur. Bu durum karşısında benzer kurum ve kuruluşlar için yasalarımızda öngörülen düzenlemelerden örnekleme yoluyla yararlanarak hak ve adalete, usul ve dava ekonomisine uygun, toplu yapı içinde sosyal barışı sağlayıcı bir çözüm bulunması gerektiğinde duraksamamalıdır.
Bu şekilde oluşturulan yönetimin sözleşmeden kaynaklanan yetkileri malikler adına temsilci sıfatıyla kullanabilmeleri için açıklanan sebeplerle tüzel kişiliğinin oluşması da gerekmez.
Böyle olunca da davacı yönetimin seçimine dair kararların veya hazırladıkları yönetime dair projenin iptali için kat malikleri tarafından iptal veya tespit davası açılmadığı sürece, sözleşmeden kaynaklanan temsil görevi dahilinde davada taraf ehliyetinin bulunduğu, yönetim giderlerini isteyebileceği bunun yanında yönetimden alacaklı olduğunu iddia edenler tarafından da yönetim aleyhine dava açılabileceği kabul edilerek asıl ve birleşen davalarda işin esasına girilip bir karar verilmesi en uygun çözüm olacaktır. (Yargıtay’ın istikrarlı görüşü de bu doğrultuda olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.11.2000 gün ve 2000/13-1314-1606 sayılı ilamı; 08.11.2006 gün ve 2006/12-682-682 sayılı, 17.09.2008 gün ve 2008/3-531-2008/531 ilamlarında da bu ilkeler aynen benimsenmiştir.)
O halde asıl davacı/karşı davalı site yönetiminin, asıl davalı/karşı davacı payına düşen ortak gider bedelini (aidat) alacağını, genel hükümler çerçevesinde talep etmesi hususunda davada taraf ehliyeti bulunduğu keza asıl davalı/karşı davacının da site yönetimine karşı dava açma yetkisi olduğu gözetilerek, asıl ve birleşen davalarda işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.