3. Hukuk Dairesi 2018/5379 E. , 2018/12110 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı taraf, davaya konu ... İli ...İlçesi 41 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında, nev"i kısmında "...Vakfı Evkafı Hümayunundan"" vakıf şerhi olduğu halde ortaklığın giderilmesi davası sonucunda satışının yapıldığını ve davalı tarafa sehven %50 taviz bedeli düşülmeden tam olarak ödeme yapıldığını iddia edilerek 4.935 TL taviz bedeli ve 7.616 TL faiz olmak üzere toplam 12.552 TL"nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf, davanın reddi talep edilmiştir.
Mahkemece, davanın reddine yönelik verilen hüküm, Dairemizin 17.05.2017 tarihli 2016/450 E 2017/7379 K sayılı ilamı ile "..kadastro tespitinin 1953 yılında yapıldığı, kadastro tutanağında "...Vakfı Evkafı Hümayunundan"" şerhinin yer aldığı, dolayısıyla kadastro tespiti yapıldığı tarihte vakıf şerhi bulunmakla yukarıda bahsi geçen 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, vakıf şerhinin kesinleşen kadastro tespitinden sonra 3402 sayılı yasanın 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü süre içerisinde yazıldığı anlaşıldığından, işin esasına girilerek sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerektiği" belirtilerek bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece, bozmaya uyma kararı verildikten sonra yapılan yargılama sırasında 19/03/2018 havale tarihli bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve hüküm, davalılardan Hayri ve Rıfat Büberci tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmalık taviz bedelinden kaynaklı alacak talebine ilişkindir.
5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazete de yayımlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18.maddesi hükmüne göre; icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabiidir.
Kanunun 3.maddesinde yapılan tanıma göre de; Mukataalı vakıf, zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise, değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder.
Bu halde somut uyuşmazlığın çözümü için öncelikle tapu kaydına işlenen vakfın, mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu farklı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı keşif yapılmak sureti ile uzman bilirkişiler marifetiyle saptanmalıdır.
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.
HMK"nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabilir.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz üzerinde keşif yapılmaksızın rapor alındığı, bilirkişi raporunda vakıf türüne dair bir belirleme yapılmaksızın genel açıklamaların ardından taviz bedelinin hesaplandığı mahkemece, bu rapora dayanılarak karar verildiği, raporun yukarıda bahsi geçen açıklamalara uygun olmadığı anlaşılmıştır.
O halde mahkemece; vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer tüm belgeler incelenmeli, vakfiye kapsamında, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve ilgili tapu kaydı üzerinde bu konuda uzman üniversite (Hukuk Fakültelerinin Medeni Hukuk kürsülerinde görevli) öğretim üyeleri arasından oluşturulacak üçlü bir bilirkişi heyetiyle birlikte mahallinde keşif yapılarak, davaya konu vakıf ve şerhinin sahih olup olmadığının tespiti amacıyla, yukarıda anılan maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak dava konusu uyuşmazlık hakkında yöntemince bir araştırma yapılarak, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, bilimsel verilere uygun şekilde bilirkişi heyetinden rapor alınmalı ve varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK" un 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.