Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/5450
Karar No: 2018/6966
Karar Tarihi: 24.09.2018

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2017/5450 Esas 2018/6966 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2017/5450 E.  ,  2018/6966 K.

    "İçtihat Metni"


    Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

    Dava, davacının 6111 sayılı Kanun kapsamında yaptığı yapılandırma işleminin geçerli olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrası ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleridir.
    01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir. 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
    22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
    02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
    Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
    Davaya konu somut olayda, davacı, Kurumca, vergi ve oda kaydına dayalı olarak, 22.03.1985 tarihinden itibaren anılan Yasal düzenlemeler çerçevesinde zorunlu sigortalı olarak kabul edilmekte iken, davacının talebine bağlı olarak, sadece vergi kaydının bulunduğu dönemde 23.01.1992-13.04.1993 tarihleri arasında sigortalı kabul edildiği, davacının 18.04.2011 tarihinde 6111 sayılı Kanun kapsamında prim borçlarını ödemesi sonrası, anılan ödemelerin fazla ödeme olarak kaydedildiği anlaşılmaktadır.
    Mahkemece uyulan bozma ilamımızda, “6111 sayılı Kanun kapsamında yapılan ödemenin hangi döneme ait prim borçlarını kapsadığı dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden belirlenememekte olup Mahkemece öncelikle, davacı tarafından anılan kanun kapsamında yapılan prim ödemelerinin hangi döneme ait prim borçlarına yönelik olduğu Kurumdan sorularak belirlenmeli, davacı asil HMK’nın 31. maddesi gereği isticvap edilerek hangi döneme yönelik sigortalılığın tespitini talep ettiği sorularak talebi açıklattırılmalı, 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinin “Sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz.” hükmü gözetilerek, davacının Kuruma verdiği dilekçe ile sigortalılığından feragat edemeyeceği gözetilmeli, açıklanan talebe göre, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalılığın oluşumu için “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup davacının bu bağlamda çalışmasının bulunup bulunmadığı ve varsa süreleri tereddütsüz belirlenmeli, bu çerçevede resen araştırma yapılarak zabıta marifeti ile ihtilaf konusu dönemde davacının geçimini ne şekilde temin ettiği mahallinde yapılacak araştırma ile belirlenmeli, davacı tarafından bildirilecek ve mahkemece resen belirlenecek tanıklar yoluyla kendi nam ve hesabına çalışmaların varlığı tespit edilmeli, 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmeli,…” hususları belirtilmiştir. Davacının, hangi döneme yönelik sigortalılığın tespitini talep ettiği açık bir şekilde belirlenememiş, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı oda kayıtları,esnaf sicil kayıtları , vergi kayıtları ve araç kayıtları ve sigortalılığına ilişkin Bağ-Kur sicil dosyası kayıtları da değerlendirilmek suretiyle bozma ilamında belirtildiği şekilde kapsamlı araştırma yapılarak bozma ilamı gerekleri yerine getirilmemiştir.
    Bozma sonrası yapılan araştırmada; davacının 18.04.2011 tarihinde ödemiş olduğu miktarın 01.10.1997-31.12.2004 tarihleri arasına tekabül eden 2610 günlük hizmete karşılık yatırıldığı tespit edilmiştir.
    Kabule göre de; ihya ve yapılandırma kapsamında 18.04.2011 tarihli ödemeye göre isteğe bağlılığın ödeme tarihini takip eden tarihler için irdelenmesi gerekirken 97-2004 arası irdelenerek kabulü yerinde değildir.
    Yukarıda belirtildiği şekilde, davacının 01.10.1997-31.12.2004 tarihleri arasında kendi nam ve hesabına bağımsız çalışma olgusu kapsamlı bir şekilde araştırılarak neticesine göre ihya ve yapılandırma kapsamında yaptığı ödemesi 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığında değerlendirilmeli ayrıca davacının Bağ-Kur şahsi sicil dosyası dosya kapsamına alınarak sigortalılığının tescil edildiği ve sona erdiği tarihler itibariyle kendi nam ve hesabına çalışma olgusu araştırılarak sigortalılığı değerlendirilmeli,çalışma olgusunun varlığı halinde ödenmiş prim günlerinin geçerli sigortalılık olarak kabul edilmeli çalışma olgusunun tespit edilememesi halinde ödenmiş prim günlerinin 1479 sayılı Kanunun 79"ncu madde kapsamında isteğe bağlı sigortalılık yönünden irdelenmelidir.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi