3. Hukuk Dairesi 2018/7337 E. , 2018/12041 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, 06/07/2013 tarihinde murisleri olan ...ın ... ili,Başkale ilçesi, Yukarıdallı köyünde ikametine giden elektrik hattındaki elektrik arızasını gidermek için direğe çıktığı sırada akıma kapılarak vefat ettiğini, desteklerinin vefatına neden olan elektrik direğinin davalı şirketin bakım ve gözetim sorumluluğu altında olduğunu,ancak davalı tarafından olaydan önce gerekli bakım ve denetiminin yapılmadığını ileri sürerek,6100 sayılı HMK’nun 107. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 1.000’er TL ‘den 4.000 TL maddi ve davacılardan ... için 50.000 TL,diğer davacılar için ise, 20.000’er TL ‘den 110.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam 114.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı,davanın zamanaşımına uğradığını,müteveffanın söz konusu elektrik direğine bilinçli olarak çıkarak müdahalede bulunduğunu,illiyet bağının müteveffanın kendi kusuru ile kesildiğini,meydana gelen olayda kendilerinin kusuru bulunmadığını,olayın olduğu yerdeki enerji nakil hatlarının kendi şirketlerine ait olup olmadığının araştırılması gerektiğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,benimsenen kusur bilirkişi raporu doğrultusunda isteme dayanak elektrik çarpması olayının tamamen davacılar murisinin kusurundan kaynaklandığı ve elektrik hatlarına ait bakım ve gözetim görevine ilişkin olarak davalı şirketin herhangi bir kusurunun mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava;elektrik çarpmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 69.maddesinde; Bir binanın veya yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür (818 sa.yasa 58.m). Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenleri, mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkânı sağlayarak, onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir. Söz konusu sorumluluğun söz konusu olabilmesi için, yapı eserinin, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gereklidir.
Yapım bozukluğu; bir inşaatın kötü yapılmasını, imal ve inşaat zamanında uyulması gerekli olan teknik kurallara uyulmamış olmasını ifade eder. Bir yapı eserinin maliki, bunların hiç kimse ve hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, bir yapı eserinde herhangi bir yapım bozukluğu olmasa bile, ek güvenlik ve koruma tertibatının bulunmaması, yine de bir yapım eksikliği sayılır. Bakımsızlık ve koruma eksikliği ise, bir inşaatın kullanmaya uygun ve tehlikeleri önleyecek biçimde korunmamasını ifade eder. Yapının tamamlanmasından sonra kendini gösteren ek güvenlik tertibatı ihtiyacının giderilmemesi de bir bakım eksikliğidir.
Bakımsızlıktan veya bakım eksikliğinden söz edebilmek için bir inşa eserinin bitmiş ve kullanım amacına özgülenmiş olması gerekir. Yapım eksikliği veya bakımsızlığın varlığı araştırılırken, durumun gerekleri ve özellikle bina veya yapı eserinin özgülenme amacı, üçüncü kişiler için taşıdığı tehlike derecesi gözönünde tutulmalıdır.
Malikin, bina yada tesisin tehlike taşımayacak bir durumda bulunmasını sağlama yükümlülüğü, yalnız onu kullananlara karşı değil, herkese karşı vardır. Malikten beklenen "normal ve objektif ölçülere ve icaplara göre" alması gerekli önlemleri almaktır. Buna karşılık malik, kendi yapısına benzeyen başka yapılarda da aynı eksikliklerin bulunduğunu veya o yapıların maliklerinin de yapılarına kendisinden daha iyi bakamadıklarını ispat ederek sorumluluktan kurtulamaz.
Bina ya da yapı eseri malikinin B.K. 69.maddesine göre sorumlu tutulabilmesi için, zararın, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden doğduğu ispatlanmalıdır. Buradaki ispat yükü zarar görene düşer. Bununla birlikte, illiyet bağını kesen hallerden birinin varlığı veya zarara yapım bozukluğu veya bakım eksikliği dışında ve bunların bir katkısı olmaksızın mücbir sebepten üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanan başka bir kazanın sebep olduğu kanıtlanmadığı takdirde ispat yükü yerine getirilmiş sayılır.
Bazı hallerde zararın ortaya çıkış biçimi, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinin varlığını gösteren fiili bir karine oluşturur. Yapının yapımı ile ilgili mevzuata ve teknik kurallara uyulmadığı, alışılmış tedbirlerin alınmadığı ve resmi makamlarca yapılan denetimler sonucunda, bina ve yapı eserinin teknik niteliklerinin uygun görülmediği ispatlanırsa, bunlar eksikliğin ve illiyet bağının varlığına birer belirti sayılır. Keza, daha önce aynı zararların ortaya çıkması, zarar verici olaydan sonra yeni güvenlik tedbirlerinin alınmamış olması da birer belirti oluşturabilir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise;dosya kapsamında yer alan tutanaklar,tanık beyanları ve diğer bilgi ve belgelerin incelenmesinde,olay tarihi olan 06.07.2013 tarihinde davacıların yakını olan müteveffa ...’ın evinin elektriğinin olmaması nedeniyle hiç kimseye bilgi vermeden evininin yakınında bulunan trafo direğine çıkarak arızayı gidermeye çalıştığı esnada elektrik akımına kapılarak vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece 3’lü bilirkişi heyetinden kusur raporu alınmış ve bu raporda ‘’tamamen kendi iradesiyle kusurlu davranışından söz konusu olayın meydana geldiği belirtilerek müteveffanın meydana gelen olayda %100 kusurlu olduğu,davalı ... şirketine ise isnat edilecek herhangi bir hizmet kusuru bulunmadığı ‘’ belirtilmiş,mahkemece de söz konusu bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle hatalı şekilde davanın reddine karar verilmiş ise de,yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar incelendiğinde de görüleceği üzere,davalı ... şirketinin sorumluluğu TBK’nun 69. maddesinde ifadesini bulan kusursuz sorumluluktur.
Ayrıca,her ne kadar ilgili bilirkişi raporunda ‘’davalı ... şirketince tutulan tutanakta direğe tırmanmayı caydırıcı korkuluk ve ölüm tehlikesi levhası olduğunun tespit edildiği,dosyadaki mevcut fotoğraflar incelendiğinde üzerinde tarih bulunmadığı,olayın meydana geldiği direğe ait olup olmadığının belli olmadığından davalı ... şirketince tutulan tutanağa itibar edilerek, korkuluk ve tehlike levhası bulunduğunun değerlendirildiği’’ ifade edilmiş ise de,dosya kapsamında yer alan soruşturma dosyasında bulunan CD içerisinde yer alan fotoğraflar incelendiğinde,söz konusu fotoğraflarda yer alan elektrik direğine tırmanmayı caydıracak herhangi bir korkuluk ya da levhanın da bulunmadığı,bu fotoğraflarda her ne kadar tarih ve yer belirtilmemiş olsa da,olay sonrası kollukça oluşturulan bu fotoğraflara itibar edilmesi gerektiği de kuşkusuzdur.
Bu itibarla mahkemece,davalı ... şirketinin meydana gelen olayda elektrik direğine erişimi engelleyecek önlemleri almayarak ve TBK’nun 69. maddesi gereğince kusursuz sorumlu olduğu gözetilerek meydana gelen zarardan sorumlu olduğu nazara alınmak suretiyle,alanında uzman ayrı bir 3’lü bilirkişi heyetinden davacılar ile davalı ... şirketinin kusur oranlarının belirlenmesi yönünden yeniden rapor alınması,söz konusu kusur raporu alındıktan sonra ise davacıların maddi zararının belirlenmesi yönünden alanında uzman hesap bilirkişisinden de hesap raporu alınması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.