Hukuk Genel Kurulu 2015/1580 E. , 2019/255 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasında birleştirilerek görülen “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 1. İş Mahkemesince maddi tazminat ve manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne dair verilen 17.07.2013 tarih ve 2013/150 E., 2013/568 K. sayılı karar davalı vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 17.12.2013 tarih ve 2013/19626 E., 2013/24172 K. sayılı kararı ile;
"…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, iş kazası sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; Dairemiz bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonucunda, davacı sigortalı yararına 6.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 23.07.1999 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; SGK Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından olayın iş kazası olduğunun tespit edildiği, davacı sigortalının sürekli iş göremezlik oranının % 0 olduğu, mahkemece hükme esas bilirkişi kusur raporunda davacı sigortalının % 25 oranında müterafik kusuru bulunduğunun belirtildiği, 27.06.2012 tarihli hüküm ile davacı sigortalı yararına 7.500,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verildiği, iş bu kararın davalı tarafça temyizi üzerine, Dairemizin 26.03.2013 tarihli kararı ile davacı yararına hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının çok fazla olması nedeniyle bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde, Dairemizin bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine rağmen davacı sigortalı yararına manevi tazminata karar verilirken bozma ilamı gereğinin yerini getirilmediği ve davacı yararına hükmedilen 6.000,00 TL manevi tazminatın fazla olduğu ortadadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...."
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve birleşen dava, iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalı şirket nezdinde teknisyen olarak çalıştığı sırada 23.07.1999 tarihinde İnter Star binasında asansör bakım ve montajı yaparken geçirmiş olduğu iş kazası sonucu sakatlandığını ve meslekte çalışma ve kazanma gücünün önemli bir kısmını kaybettiğini, ağır işlerde çalışmasının imkânsız hâle geldiğini, olayda iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tedbirleri almayan ve istihdam ettiği işçileri kaza ve tehlikelere karşı koruma ve gözetim görevini yerine getirmeyen işverenin kusurlu olduğunu ileri sürerek fazlaya dair talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 100.000,00TL"nin (100,00 YTL) olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini dava etmiş, 29.05.2009 tarihli dilekçe ile maddi tazminat talebini 5.000,00TL üzerinden ıslah etmiştir.
Birleşen davada ise geçirdiği kaza sonrası telafisi imkansız acılar çektiği gibi kazadan önce yaptığı işleri artık yapamadığını, iş arkadaşları arasında alay konusu olduğunu, işverenin %60 kusurlu olduğu olayda ihtarnameye rağmen manevi zararının ödenmediğini ileri sürerek 10.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili asıl ve birleşen davaya verdiği cevap dilekçelerinde; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, talep edilen tazminatların zamanaşımına uğradığını, davacının kazadan sonra iki buçuk sene aynı şirkette çalışmaya devam ettiğini, herhangi bir şikâyetinin olmadığını, müvekkili şirketin bir kusurunun olmadığını, asansörlerin bakımını yaparken asansörü emniyete almadan bakım işlerini yapan davacının tamamen kusurlu olduğunu, manevi tazminat talebinin de zamanaşımına uğradığını, davacının maluliyetinin %0 olduğunu, davacının bir sağlık sorunu varsa dahi bu sorunun on sene önceki olayla ilgili olmadığını belirterek davaların reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece, davacının 23.07.1999 tarihinde iş kazası geçirdiği ve sağlık kurulu raporları ve iş göremezlik belgelerine göre yirmi gün kadar istirahatli olduğu, bu durumda davacının 23.07.1999 - 12.08.1999 tarihleri arası iş kazasından dolayı çalışamadığı, dosyada mevcut 5.2.2007 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre bu olayda davalı işveren şirketin % 75 ve kazalı ... %25 kusurlu olduğu belirtilerek 10.04.2012 tarihli bilirkişi raporundaki hesap miktarı baz alınarak maddi tazminat talebinin kısmen kabulüne, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın meydana gelişi ve ağırlığı, davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önüne alınarak ve bunun yanında olayın işvereninin sağlık ve güvenlik önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek, 818 sayılı BK"nın 47. maddesi ile Yargıtay"ın 22.06.1966 tarih ve 7/7 Sayılı Tevhidi İçtihat Kararındaki esaslar dikkate alınarak 7.500,00TL manevi tazminata hükmedilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece davacı yararına hükmedilen 7.500,00TL manevi tazminatın "çok fazla" takdir edildiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada davacı yararına 6.000,00TL manevi tazminata hükmedilmiş, davacının maddi tazminat talepleri bozma kapsamı dışında kalıp kesinleştiğinden maddi tazminata ilişkin olarak yeniden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulmuştur.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, davacının 23.07.1999 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu asansör boşluğuna düştüğü, sol omuzunda travma ve lomber sıkışma şikâyetlerinin oluşması sonucu maluliyetinin %0 olduğu belirlenmiş ise de, davacının ilk etapta bir hafta, sonrasında yirmi gün istirahat aldığı, işe gidemediği, meydana gelen olay neticesinde travma, acı, elem ve ızdırap çektiği, kaza geçiren işçiler ile ilgili empati yapılması gerektiği belirtilerek manevi tazminatın miktarına yönelik direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından asansörün bakımı sırasında sırtına düşen asansör nedeniyle 20 gün istirahat alan ancak %0 oranında maluliyet oranına sahip davacı lehine hükmedilen 6.000,00TL manevi tazminat miktarının fazla olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları zarar, fiil, fiil ile zarar arasında illiyet bağı ve fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir.
Öte yandan, mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun (BK) m. 47, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.56) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak tazminatın takdirinde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 E., 1966/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hâl ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Yine 818 sayılı BK"nın 47. maddesine göre hâkimin özel hâlleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı aslında ne tazminat ne de cezadır, çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir yaptırım da değildir. Aksine zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O hâlde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Manevi tazminat, duyulan elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından, hâkim, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak manevi tazminat miktarını tespit etmelidir.
Hâkim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı nedeniyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir (HGK 28.05.2003 tarih ve 2003/21-368 E.,2013/355 K.; 23.06.2004 tarih, 2004/13-291 E., 2004/370 K. ve 19.06.2013 tarih ve 2013/21-20 E., 2013/868 K.).
Somut olayın incelenmesinde, 23.07.1999 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle hükme esas alınan 05.02.2007 tarihli kusur raporuna göre davalı şirketin %75, sigortalının ise %25 oranında kusurunun bulunduğu, iş kazası sonucu yirmi gün istirahat alan sigortalının %0 oranında maluliyetinin bildirildiği, 20.08.2010 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda da davacının iş kazası sonucu meydana geldiği bildirilen arızasının fonksiyonel bozukluk bırakmadan iyileşmiş olduğu, maluliyet oranı tayinine mahal olmadığı belirtilmiş olup, tüm bu hususlar dikkate alındığında iş kazasının meydana geldiği tarih ve bu tarihteki paranın alım gücü ile iş göremezlik derecesi dikkate alındığında davacı yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana aidesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.03.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.