6. Hukuk Dairesi 2013/7529 E. , 2014/64 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2012
NUMARASI : 2010/189-2012/414
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı menfi tespit ve alacak davasına dair karar, davacılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı borçlu ve davacı borçlu kefili, davalı alacaklı tarafından kira alacağı nedeniyle haklarında icra takibi yapıldığını belirterek yapılan takipten dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, davacı borçlu ise ayrıca depozitodan artan 1.700 TL alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine karar davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalı alacaklı 07.10.2009 tarihinde başlattığı icra takibinde 25.03.2007 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesine dayanarak aylık 2.860 TL"den ödenmeyen 2009 yılı 8. ve 9. aylar ile muacceliyet şartı gereği muaccel hale gelen 2009 yılı 10. aydan, 2010 yılı 3. aya kadar kira paralarının tahsilini istemiştir. Sözleşmenin özel şartlar bölümünün 5. maddesinde kefilin müteselsil kefil olduğu ve kira sözleşmesinin uzaması halinde kefaletin kiracının kiracılığı süresince devam edeceği hükmü yer almaktadır. Her ne kadar sözleşmede kefilin sorumluluğu açıkça düzenlenmiş müşterek müteselsil kefil olduğu belirtilmiş ayrıca 5. maddede kefilin sorumluluğunun kiracının kiralananda bulunduğu sürece geçerli olduğu kararlaştırılmış ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22.3.2006 gün ve 2006/6-78 Esas, 2006/88 Karar sayılı kararında da kabul edildiği gibi Borçlar Kanunu’nun 484. maddesi hükmü gereğince, yazılı şekilde düzenlenmiş, süresi ve ödenecek kira paralarının miktarı açıkça gösterilmiş bir kira sözleşmesini kiracının kefili sıfatıyla imzalayan kişi; sözleşmede gösterilen kira süresi boyunca, kiracının ödemekle yükümlü bulunduğu kira paralarından, kefil sıfatıyla kiralayana karşı sorumludur. Zira, böylesi bir durumda, kefilin sorumluluğu süre ve miktar itibariyle belirlidir. Kefil sorumluluğunun kapsamı ve sınırlarını bilmektedir. Kira süresinin, uzadığı hallerde, uzayan kira süresi bakımından kefilin sorumluluğunun devam edebilmesi için; öncelikle bu hususun (kefilin sorumluluğunun uzayan dönem için de devam edeceğinin) sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olması gerekir. Ne kadar uzayacağı belirsiz bir kira süresine ilişkin olan ve kefili sınırsız bir sorumluluk altına sokan sözleşme hükümleri geçerli değildir. Olayımızda da, kefaletin kiracının, kiralananda bulunduğu sürece devam edeceği belirtilmiş ise de; kefilin gerek sorumlu olacağı süre, gerekse azami miktar gösterilmemiş olduğu için müşterek müteselsil kefilin sorumluluğu sözleşmenin düzenlendiği tarih olan 25.03.2007 tarihinden itibaren bir yıl süreyle sınırlıdır. Davacı başlatmış olduğu icra takibi ile kefilin sorumlu olduğu bu dönemden sonra gelen 2009 Ağustos ve Eylül ayları kira bedelini istediğine göre kefilin açtığı davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
2- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdir de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı borçlunun sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3-Davacı borçlunun muaccel kira alacaklarına ilişkin temyiz itirazına gelince;
Yukarıda 1 nolu bentte belirtildiği üzere davalı alacaklı 07.10.2009 tarihinde başlattığı icra takibi ile sözleşmenin genel koşullar 6. maddesindeki muacceliyet şartına da dayanarak 2009 yılı Ağustos ayından, 2010 yılı Mart ayına kadar, Mart ayı dahil ödenmeyen kira alacaklarının tahsilini istemiştir, davacı kiracı açtığı menfi tespit davasında taşınmazın anahtarını Ekim 2009 başında davalı alacaklıya teslim ettiğini iddia etmiş, ne var ki bu iddiasını ispat edememiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun kiracı aleyhine düzenleme yasağı başlıklı 346.maddesinde; kiracıya kira bedeli ve yan giderler dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemeyeceği, özellikle kira bedelinin zamanında ödenmemesi halinde ceza koşulu ödeneceğine veya sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına ilişkin anlaşmaların geçersiz olduğu, 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun Geçmişe etkili olma başlıklı 2.maddesinde; Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kurallarının gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanacağı, aynı kanunun görülmekte olan davalara ilişkin uygulama başlıklı 7.maddesinde de; Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76"ncı, faize ilişkin 88"nci, temerrüt faizine ilişkin 120"nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138"nci maddesinin görülmekte olan davalara da uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Kiracıyı koruma amacıyla getirilen TBK.nun 346.maddesindeki bu yasal düzenlemenin kamu düzenine ilişkin olduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte 6217 Sayılı Yasanın geçici 2.maddesinde değişiklik yapan 6353 Sayılı Yasanın 53.maddesine göre; kiracının Türk Ticaret Kanunun"da tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 343, 344, 346 ve 354"ncü maddelerinin 1.7.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanamayacağı, bu halde kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümlerinin tatbik olunacağı da öngörülmektedir.
Taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin genel koşullar 6. maddesinde herhangi bir ayın kira bedeli zamanında ödenmediği takdirde muacceliyet koşuluna yer verildiği görülmekte olup, yeni yasal düzenleme karşısında bu koşulun meskenlerde uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
Davacı borçlu hakkında başlatılan icra takibinde ödenmeyen 2009 yılı Ağustos, Eylül aylar kirası ile muacceliyet koşulu uyarınca 2009 yılı 10. ayından, 2010 yılı 3. aylar kirasının da tahsili istenildiğine göre muacceliyet koşulu gereğince istenen aylar kira paraları yönünden de davanın kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi yeni yasal düzenleme karşısında doğru görülmemiştir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda (2) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davacı kiracının sair temyiz itirazlarının reddine, (1) No"lu bentte açıklanan nedenlerle kefilin, (3) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davacı kiracının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 13/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi