Ceza Genel Kurulu 2013/629 E. , 2016/334 K.
"İçtihat Metni"Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 20.09.2011
Sayısı : 949-377
Hırsızlık, konut dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık ..."un eyleminin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK’nun 165/1, 58, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Aksaray 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.04.2007 gün ve 655-246 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 13.10.2010 gün ve 22219-15788 sayı ile;
"Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Dosya içeriğine göre yakınanın işyerinden çalınan bilgisayarın, aynı cadde üzerinde bir apartmanın merdiven altında bulunması, sanığın buraya gelip tanıklardan bilgisayarı sorup istemesi ve tanıkların olayı polise bildirmesi üzerine olay yerinden kaçması, verilen eşkal üzerine sanık ve arkadaşının yakalandığının anlaşılması, sanığın açık kimliğini ve adresini bildirmediği.... isimli kişiden suça konu bilgisayarı aynı yerde satın aldığını savunması karşısında, olayın oluş biçimine ve savunmanın hayatın olağan akışına uymaması ve satın aldığını söylediği kişinin açık kimlik ve adresini vermemesine göre, sanığın yükletilen hırsızlık suçunu işlediği gözetilmeden yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de; TCK"nun 165. maddesi uyarınca ayrıca adli para cezasına da hükmetmek gerektiğinin gözetilmemesi,
3-5237 sayılı TCK"nun 53/1. maddesinin (c) fıkrasındaki kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yoksunluğun koşullu salıverme tarihine kadar süreceğinin gözetilmemesi suretiyle aynı maddenin üçüncü fıkrasına aykırı davranılması” isabetsizliklerinden 1412 sayılı CMUK"nun 326/son maddesinin gözetilmesi suretiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 20.09.2011 gün ve 949-377 sayı ile;
"Yapılan yargılama sonunda iddia, mağdur beyanı, sanık savunması, tanık anlatımları, bilirkişi beyanı, Yargıtay ilamı ile tüm dosya kapsamından, sanığın üzerine atılı suçu işlediği sonuç ve vicdani kanaatine varılmış olduğundan…
Sanığın sabıkalı olduğu, CMK’nun 231.maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının oluşmadığı" gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.09.2013 gün ve 117658 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin hırsızlık suçunu mu, yoksa suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği ve direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediği hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, aleyhe bozma kararından sonra yapılan yargılamada; sanık ... adına çıkarılan duruşma gün ve saatini bildirir davetiyenin bila tebliğ iade edildiği, başkaca herhangi bir araştırma ve tebligat yapılmadan sanığın yokluğunda, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan ve direnme nedenleri ile bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK"nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Öte yandan, Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesinin, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacağında şüphe yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş uygulamalarına göre de, bir karar bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkeme tarafından CMK’nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca yeniden usulüne uygun olarak hüküm kurulması, bunun yanında direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorunlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK"nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 326/2. maddesine aykırıdır.
Diğer taraftan; yerel mahkemece, Özel Dairenin bozma kararı ile tamamen ortadan kalkan ilk hükümde direnilirken, direnme nedenleri gösterilmemiş ve bozma kararına niçin uyulmadığı açıklanmadan, ilk hükümde direnilmekle yetinilmiştir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, belirlenen bu usulü nedenlerden dolayı sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmedir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Aksaray 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.09.2011 gün ve 949-377 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanının alınmaması ve usul ve kanuna uygun direnme gerekçesi gösterilmeden hüküm kurulması isabetsizliklerinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.09.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.