Hukuk Genel Kurulu 2017/2216 E. , 2019/254 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Karaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 01.04.2014 tarihli ve 2011/84 E., 2014/221 K. sayılı karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 12.11.2014 tarihli ve 2014/8120 E., 2014/12724 K. sayılı kararı ile,
“…Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince;
Mahkemece dava konusu taşınmazda bulunan tek katlı kerpiç evin davalıya pay satanların miras bırakanı İsmail İşler tarafından kullanıldığı bu şekilde fiilen taksim edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu payın bulunduğu taşınmaz tapuda avlulu ev olarak kayıtlıdır. 08.03.2012 tarihli keşifte dinlenen ve beyanı hükme esas alınan davalı tanıklarından ... dahi taşınmaz üzerinde bulunan evin davalıya pay satanların murisi İsmail İşler tarafından yapıldığını, diğer kardeşlerinde ev yapımında yardımcı olduklarını, arsanın ise tüm hisedarlara ait olduğunu, davacılardan ... tarafından işletilen değirmenin mülkiyetinin de tüm paydaşlara ait olduğunu beyan etmiş, davacı tanıkları da davalıya pay satanların murisi İsmail"in köyde oturması için arsaya hep birlikte ev yapıldığını, ancak arsanın mülkiyetinin tüm hissedarlara ait olduğunu bildirmişlerdir.
Bu durumda yukarıda açıklandığı şekilde önceki paydaşlar arasında yerleri ayrılmak suretiyle fiili bir paylaşımın varlığından bahsedilemez. Mahkemece işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken fiili taksim nedeniyle davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir....”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu 1713 parsel sayılı taşınmazda dava dışı önceki paydaş İsmail İşler’in 3/32 payını 23.08.2010 tarihinde davalıya sattığını, satış bedelinin önalım hakkının kullanımını engellemek amacıyla muvazaalı olarak son derece yüksek olan 40.000,00TL miktarıyla gösterildiğini, hisse devri yapan tarafın noter aracılığıyla bildirim şekil şartını yerine getirmediğini ileri sürerek gerçek rayiç satış bedelinin tespiti ile belirlenecek bedel ve tapu devir masraflarının depo edilmesi koşuluyla taşınmazdaki davalıya ait payın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, tapuda gösterilen bedelin gerçek satış bedeli olduğunu, taşınmazda fiili taksim bulunduğunu ve taşınmaz üzerindeki evin kendisine pay satışı yapan kişi tarafından inşa edildiğini, evin şu an davalı zilyetliğinde olup, davacının pay satışından haberi olduğunu, taşınmazı düşük bedel ile satın almak için bu davayı açtığını, iyi niyetli olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazda eylemli taksimin bulunduğu, zira taşınmazdaki tek katlı kerpiç evin müstakilen ve münhasıran davalıya pay satışı yapan paydaşın murisi İsmail İşler tarafından kullanıldığı, onun ölümü ile mirasçılarına intikal ettiği, evin kira bedelini de onların aldığının kesin olarak belirlendiği, diğer taraftan davacının bedelde muvazaa iddiasında bulunmuş ise de bu iddiasını kanıtlayamaması ve davacının tapudaki satış bedeli üzerinden değil 7.500,00TL üzerinden önalım hakkını kullanmak istediğini bildirmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece somut olayda fiili taksimin varlığından söz edilemeyeceği ve işin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece, taşınmazda fiili taksim bulunmadığına ilişkin bozma gerekçesine uyulmasına, davanın esasının incelenmesine ilişkin bozma sebebine karşı ise ilk kararın davacının davasının sadece fiili taksim iddiasında bulunduğu gerekçesiyle reddolunmadığı, bu gerekçe yanında davacının bedelde muvazaa bulunduğuna ilişkin iddiasını kanıtlayamadığı, bu durumda tapudaki satış bedelinin gerçek bedel olduğu, davacının satış akdinde belirtilen değer üzerinden önalım hakkını kullanmayacağına dair dilekçe sunduğu gerekçesiyle de reddine karar verildiği vurgulanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında, işin esasına geçilmesinden önce, temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği, burada varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Özel Dairece mi yoksa Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiği hususları ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bu yönden yapılan incelemede; yerel mahkemenin bozmaya konu ilk kararında yer alan davacının bedelde muvazaa bulunduğuna ilişkin iddiasını kanıtlayamadığı, bu durumda tapudaki satış bedelinin gerçek bedel olduğu, davacının satış akdinde belirtilen değer üzerinden önalım hakkını kullanmayacağından davanın reddi gerektiğine dair gerekçesi Özel Dairece değerlendirilmeden bozma kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda bozma kararında hiç değinilmeyen ve bozma sebebi olarak gösterilmeyen konuda mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, mahkemece verilen bu kararın temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
Bu nedenle hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 14. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 07.03.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.