11. Hukuk Dairesi 2020/3242 E. , 2021/6488 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
DAVACI-KARŞI
VEKİLİ : AV. ...
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 07.03.2017 tarih ve 2015-96/244 sayılı kararın davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi"nce verilen 15.11.2019 tarih ve 2017-3237/2513 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı-karşı davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı/karşı davalı vekili; taraflar arasında 1993 yılından itibaren çeşitli tarihlerde birden fazla bayiilik sözleşmesi akdedildiğini, müvekkiline ait bir taşınmaz üzerinde 22/07/1993 tarihinde 25 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, taraflar arasında en son 17/02/2003 tarihinde bayiilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin teminatı olarak taşınmaz üzerinde 12/03/2003 tarihinde 300.000,00 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, Rekabet Kurumu’nun 12/09/2009 tarihli kararı ile 18/09/2005 tarihinden önce imzalanan ve süresi beş yılı geçen anlaşmaların 18/09/2010 tarihinden sonra geçersiz olacağına ve grup muafiyetinden faydalanamayacağına karar verildiğini, taraflar arasında yeniden anlaşma sağlanamaması üzerine davalı-karşı davacının taşınmaz üzerine kurulan ipotek ve intifa hakkını kullanarak müvekkiline baskı yaptığını, gönderdiği 12/02/2010 tarihli ihtarname ile 18/09/2010 tarihinden sonra sözleşmenin geçersiz hale geleceğini belirterek 9.606,01 TL yatırım bedeli ile müvekkilinin elinde bulunan tüm malzemelerin ve teçhizatın iadesini istediğini, bunun üzerine müvekkilinin 14/09/2010 tarihli ihtarname ile taşınmaz üzerindeki intifa hakkının 18/09/2010 tarihine kadar terkin edilmesini, akaryakıt ve LPG malzeme ve ekipmanlarının sökülerek iade alınmasını istediğini, malzeme ve teçhizatın davalı adına tedarikçi firmalarca sökülerek teslim alındığını, ancak davalı-karşı davacının intifa hakkını terkin etmesine rağmen ipoteği fek etmemekte ısrar ettiğini, müvekkiline olan cari hesap borcunu da ödemediğini ileri sürerek taşınmaz üzerinde davalı-karşı davacı lehine tesis edilen 12/03/2003 tarihli 300.000,00 TL bedelli ipoteğin fekkine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-karşı davacı vekili; müvekkilinin, lehine tesis edilmiş 2018 yılına kadar süreli intifa hakkının verdiği güvenle davacı-karşı davalının faaliyet gösterdiği akaryakıt istasyonuna sabit yatırımlar yaptığını, bu yatırımların taşınmazla bütünleşen veya bulundukları yerden ayrıştırılması halinde ekonomik değer ifade etmeyecek türden olduğunu, ancak Rekabet Kurulu’nun duyuruları çerçevesinde intifa hakkının 2010 yılında terkin edildiğini, bu suretle taşınmaz üzerine yapılan sabit yatırımların 8 yıllık süresinin temelsiz kaldığını, müvekkilinin 2004 ve 2006 yıllarında yaptığı envanter giriş değeri toplamı 59.017,68 TL olan sabit yatırım bedelinin intifa terkin tarihinden sonraya isabet eden kullanılamayan kısmının müvekkiline iadesinin gerektiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile HMK 107. maddesi uyarınca alacağın değeri tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL’nin davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı-karşı davalı vekili; davalı-karşı davacının müvekkilinden alacaklı olmasının söz konusu olmadığını, müvekkili tarafından 13/09/2014 tarihinde başlatılan icra takibinde davalı-karşı davacının alacağa kısmen itiraz ederek 10.982,99 TL ödeme yaptığını, itiraz üzerine itirazın iptali davası açıldığını, ayrıca davalı-karşı davacının alacağına dayanak olarak fatura dahi sunmadığını savunarak karşı davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında uzun yıllar devam eden ve en son 17/02/2003 tarihli sözleşme ile yenilenen bayiilik ilişkisinin Rekabet Kurulu’nun 2009 yılındaki duyurusu nedeniyle 2010 yılında sona erdiği, buna bağlı olarak 25 yıl süreli olarak davacı-k.davalı taşınmazı üzerine tesis edilen intifa hakkının da davalı-karşı davacı tarafça terkin edildiği, ancak aynı taşınmaz üzerindeki ipoteğin fekkedilmediği, davalı-karşı davacı tarafın taşınmaz üzerindeki akaryakıt istasyonu için 2004 ve 2006 yıllarında envanter giriş değeri toplamı 59.017,68 TL olan sabit yatırım ödemesi yapıldığını, bunun intifa terkin tarihinden sonraya isabet eden kullanılamayan kısmı kadar davacı-karşı davalının borçlu olduğunu, bu nedenle ipoteğin fekkedilmediğini ileri sürmekte ise de kendi ticari defterlerinde herhangi bir alacak kaydının bulunmadığı, bu ödemelere ilişkin herhangi bir fatura veya benzeri bir belge sunulmadığı, uygulamada bayilere bu şekilde ödeme yapılması halinde bayilerin bu tutarı faturalandırdıkları, ayrıca davalı-karşı davacı tarafın bu yatırım kalemlerinin neler olduğuna ilişkin de beyanda bulunmadığı, dava öncesinde gönderdiği 12/02/2010 tarihli ihtarnamesinde ise 9.606,01 TL yatırım bedelinden söz ederek beyanları arasında çelişki yarattığı, davalı-karşı davacının hakkında açılan itirazın iptali davasında (cari hesaba dayalı takibe itiraz nedeniyle) bu alacağından söz etmediği ve 10.982,99 TL cari hesap borcunu kabul ederek ödeme yaptığı, davalı-karşı davacı tarafın sabit yatırım ödemesi yaptığını ispat edemediği, bu nedenle keşif ve yeni bilirkişi incelemesi taleplerinin uygun görülmediği, davalı-karşı davacı tarafın yemin deliline dayandığı ancak duruşmada yemin teklif haklarını kullanıp kullanmayacaklarına ilişkin beyanda bulunmaları için ihtaratlı kesin süre verilmesine rağmen davalı/karşı davacı tarafın yemin teklif aşamasına gelinmediğini ileri sürdüğü, dolayısıyla bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı, davacı-karşı davalı tarafın herhangi bir borcunun olmadığı ve ipoteğin fekki koşullarının oluştuğu, karşı davanın ise sübuta ermediği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davalı/karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, asıl davanın sonucu karşı davadaki alacağın varlığına bağlı olduğu kabulüyle öncelikle karşı dava açısından inceleme yapılması zorunlu görülmüş; davalı/karşı davacı yanın cevap ve karşı dava dilekçesi ekindeki envanter dökümünden sabit yatırım olarak ileri sürülen dekorasyon malzemelerinin market dekorasyonuna ilişkin olduğu, sadece 1 adet yeraltı tankı olarak 8.794,16 TL"lik madeni yağ varili şeklinde tanktan bahsedildiği, diğer tüm dökümanların market dekorasyonu olduğu, davalı/karşı davacının akaryakıt işletmesi için yaptığı yatırımları talep ettiği, davacı/karşı davalının Petrol Ofisi"nin 30.11.2010 tarihli ihtarname ile talep ettiği demirbaşları Asis Ltd. Şti.’ye 04.10. 2010 tarihinde ve Tekser A.Ş.’ye 10. 10. 2010 ve 11.10. 2010 tarihinde söküp teslim ettiğini teslim tesellüm tutanaklarının düzenlendiği, davalı/karşı davacı yan ise bu ihtarnameye cevap vermemiş ve ihtarnamenin aksini de dava dilekçesinde iddia etmediği, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1385 Esas sayılı dosyasına, tarafların ticari defter ve kayıtlarındaki muhasebesel duruma göre tarafların arasında alacak ve borcun sıfırlanmış olduğu, ipoteğin devamında davalı yanın korunabilir bir menfaati kalmadığı ve davacı karşı davalı açısından mamelekinde olmaması gereken bir riski barındırdığı nedenle asıl davadaki fek kararının doğru olduğu gerekçesiyle davalı/karşı davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı/karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı-karşı davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı davalı-karşı davacıdan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 23/11/2021 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.