1. Hukuk Dairesi 2016/5062 E. , 2017/3714 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "nün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, 5737 sayılı Yasanın 17.maddesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, 148 ada 62 parsel sayılı, Harameyne ... Ağa Mahallesinde Bina ... Vakfından icare-i müecceleli ahşap ev nitelikli taşınmazın tamamı ... oğlu ... adına kayıtlı iken, adı geçenin gaip olması sebebiyle kayyım tayin edildiğini ve kayyımla idare süresi 10 yılı geçtiğinden açılan davada gaip adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, taşınmazın 31.07.2012 tarih ve 7017 yevmiye ile ... adına tescil edildiğini ileri sürerek 5737 sayılı kanunun 17. maddesi gereğince Hazine adına olan kaydın iptali ile vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 5737 sayılı kanunun 17. maddesi koşulları gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 2264(eski 148) ada 62 parsel sayılı 79 m2 miktarlı ahşap ev nitelikli taşınmaz 25.05.1953 tarihli satış işlemi ile ... oğlu ... adına kayıtlı iken, ... 9.(... 2.) Sulh Hukuk Mahkemesi 10.9.1996 tarih 1996/132 Esas, 1996/507 Karar sayılı kararı ile, kayıt malikine ... Defterdarının kayyım tayin edildiği, 16.12.2013 tarihinde ek kararla kayyım tayini kararının kaldırıldığı, ... 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/12/2011 tarih 2010/472 Esas, 2011/462 Karar sayılı kararı ile Feliks Zalloni’nin gaipliğine ve çekişme konusu taşınmazın
Hazine adına tesciline karar verildiği, 31/07/2012 tarih ve 7017 yevmiye ile ... adına tescil edildiği, dosya arasında bulunan belgelerden, Emlak Gelir Müdürlüğü 26.05.1962 tarihli yazısında, dava konusu evin 20 senelik taviz bedeli ödendiğinden vakfiyenin terkininin tapuya bildirildiği, kayıt maliki ...’nin 11.1.1972 tarihinde ... tebasına kayıtlı ve ‘... No:4’ adresinde mukim olduğunu gösterir ... Ecnebilere mahsusu ikamet belgesi verildiği, nüfus cüzdanında ... 1912 doğumlu, baba adının ... ve anne adının ... olduğu, bekar ve İmalat-İhracat-Ticaretle uğraştığı, ... 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/472 Esas sayılı dosyası içerisinde yer alan 25.05.1962 tarihli akit tablosunda ise ...’nin borçlu sıfatıyla taşınmaz üzerinde Emniyet Sandığı lehine ipotek temin edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 22.09.1983 tarihli 2888 sayılı yasanın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı yasanın 29. maddesinde, Medeni Kanunun 501. maddesindeki Hazinenin mirasçı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmak suretiyle "mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu yasanın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği" kuralı getirilmiştir. Bu nedenle, 2888 sayılı yasanın yürürlük tarihi 24.9.1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.
Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi içinde; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı yasanın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasasının tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan yasanın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
Hemen belirtilmelidir ki; bütün bu yasal düzenlemeleri içeren 2762 Sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5737 Sayılı Yasanın 80.maddesi ile iptal edilmiş ve yeni 5737 Sayılı Yasanın 17.maddesi ile “ Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” düzenlemesine yer verilmek suretiyle taşınmazların Hazineye intikal yolunu kapatmış bulunmaktadır. Esasen, anılan bu hükmün kamu düzeniyle ilgili kazanılmış hakları bertaraf etmeyeceği tartışmasız olup, çekişmelerde bu hususun gözardı edilemeyeceği de kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, belirlenen olgular, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazın, 24.09.1983 tarihinden sonra 31.07.2012 tarihinde davalı Hazine adına tescil edildiği sabit olmakla, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; kayıt malikinin kimlik bilgileri yer almasına rağmen mirasçıları bulunup bulunmadığı hususunda yeterli araştırma yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca; dosya içindeki ipotek akit tablosu, kimlik belgesi, ikamet tezkeresi ve tapu kayıt ve belgelerinden yararlanılarak kayıt maliklerinin mirasçı bırakmadan ölüp ölmediğinin Nüfus Müdürlüğünden ve zabıta kanalıyla araştırılması, öte yandan, vakfiyenin terkinine ilişkin belgelerin Tapu Müdürlüğünden istenilmesi, vakfiyenin Vakıflar İdaresinden temini ile vakfın icareteynli ya da mukataalı olup olmadığının sorulması, vakfın niteliğinin ve taşınmazın icareteynli ya da mukataalı vakıf taşınmazlarından olup olmadığının tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve 5737 sayılı Yasanın 17. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı tarafın temyiz itirazı bu nedenle yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.