23. Hukuk Dairesi 2014/6120 E. , 2015/4909 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik yapılan icra takiplerine haksız olarak itiraz edilmesi sonucu takiplerin durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile %40 oranında icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, hizmetin gereği gibi ifa edilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; davacının davalı şirkete vermiş olduğu hizmet bedeline ilişkin faturanın aralarında akdedilen sözleşme çerçevesinde KDV dahil 6.882,10 TL olarak düzenlenmesi gerektiği, davalı şirket tarafından davacı şirkete yapılan 6.000,00 TL ödeme konusunda tarafların mutabık olduğu, bu durumda davacı firma alacağının 882,10 TL hesaplandığı, takip öncesi temerrüt koşulları oluşmadığından takip öncesine ilişkin işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, icra inkar tazminatı isteminin ise reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik takibe itirazın iptali istemine ilişkindir.
YHGK"nın 17.10.2012 tarih ve 9-838 E, 715 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likid bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likid bir alacaktan söz edilemez (YHGK"nın 14.07.2010 gün ve 19-376 Esas 397 Karar Sayılı ilamı). Likid alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likid olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleneceğinden, likid olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likid sayılmaması doğru olmayacaktır. (Kuru, Arslan, Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s. 737, 740). Somut olayda, mahkemece, takip konusu alacağın sözleşme ilişkisinden kaynaklanan faturaya dayalı olup, borcun takip öncesinde bilinebilir, belirlenebilir, hesap edilebilir, diğer anlatımla likit nitelikte olduğunun kabulü ile itirazın haksızlığı belirlenen asıl alacak miktarı üzerinden davacı lehine İİK"nın 67/2. maddesi uyarınca %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle bu istemin reddedilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.